İskandinav Mitolojisi: Neil Gaiman Tadında Mitoloji Okumak İsteyenler?
-
Zülfikar Yamaç
- Kitap
- 30 Aralık 2018
Mitoloji okumayı kimler seviyor. Fırsat buldukça okumaya çalışıyorum diyebilirim. Akademik bir çabadan ziyade hobi kıvamında. İnsanların çeşitli doğa olaylarını, başlarına gelen talihsizlikleri, şanslı ve şanssız anları, ölüm ve daha nice kavramı açıklamak için ihtiyaç duydukları inanç sistemleri ve uygulamaları şeklinde tanımlayabiliriz. Geçmiş çağlarda akla yatkın olan inanışlar, dinler şimdiki zamanda bu isimle, mitoloji olarak adlandırılıyor.
Öğrendik ki neredeyse her milletin ya da bölgenin kendi mitleri, inanç sistemleri var. Yunanlılardan tutun Mısırlılara. Azteklerden İskandinav bölgelerine, Japonyaya ve Çine kadar. Hepsinin farklı bir takım yaklaşımları ve değer verdikleri tanrıları/tanrıçaları, ruhları ya da önem arz eden eylemleri, ibadetleri var. Bu saydıklarım arasında okumaktan en çok keyif aldığım mitler bütünü sanıyorum İskandinav mitolojileri. Diğerlerine oranla bir miktar daha sert, zor koşullara odaklı, vahşi olabilen anlatılar sayesinde bir miktar testesteron koktukları aşikar. Ancak mesela Loki’nin bir aygırı baştan çıkarmak için kısrak kılığına girmesini konu alacak denli de farklı yapılarda olabiliyor.
Şehir fantazyası türünde yazdığı kitaplar ile en sevdiğim yazarlar arasında sayabileceğim Neil Gaiman’ın son kitabı yine bu kuzeyli mitolojileri konu alıyor. İskandinav Mitolojisi adlı eser yazarın, eski çağlardan kalan anlatıları kendi tarzı ile yorumladığı bir yapım.
Her Şeyin Başlangıcı
Yazar, kitabı, söz konusu mitoloji için kronolojik sıra gözeterek kaleme almış. Okuduğumuz ilk öykü dünyanın yaratılışı, dünyadan önce ne ya da kim/kimler vardı şeklinde vücut bulmuş. Okuduklarımıza göre Her Şeyin Babası Odin’den evvel dünyada veya mekanda Ymir vardı. Her şeyden önce o vardı ve sonrasında var olacak olanların öncülü oydu. Esasen bütün tanrıların kökeni Ymir adındaki bu buz devine dayanıyor.Ancak gelişen bir dizi olay neticesinde Odin kendi hükümdarlığını kuruyor. Ardından alemler ile birlikte diğer tanrılar ve insanlar sahnedeki yerlerini alıyor.
Bilmeyenler için İskandinav mitolojisi 101 şeklinde kaleme alınmış ilk bölümü dünya ağacı Yggdrasill ve dokuz alemin yaratılışı takip ediyor. Hala öğrenme kısmında olduğumuz bu bölümü de bitirince başrollerde Thor, Odin ve Loki’nin olduğu mitolojik anlatılara geçiş yapıyoruz.
Bir Dünya Vukuat
Daha şu şöyledir bu böyledir anlatma işine girmeden önce bu üç tanrı ile ilgili bilgiler kitabın başında bizi karşılıyor. Aesir tanrıları arasında en çok öyküye konu olmuş bu üçlü arasında hiç şüphesiz Thor çekici vesilesiyle en çok bilinen tanrı. Devlere karşı doğduğu günden bu yana nefret besleyen, savaşmak konusunda işinin en iyilerinden ancak iş kurnazlığa gelince sınıfta kalıyor. Thor’un aksine Loki tam anlamıyla uzak durulması gereken adam. Her türlü dalavereye aklı eren, bütün pisliklerin sorumlusu, nerede bela orada kendisi diyebileceğimiz bir şahıs kendisi. Ancak kurnazlığı sayesinde tanrılar adına günü kurtardığına da şahit oluyoruz.
Odin ise hepsinden daha kudretli, çok daha bilge -bir gözü uğruna ki kesinlikle saygı duyduğum bir durum- ve her şeyde sözü geçen baş tanrı diyebiliriz. Okuduğumuz kitap içerisinde ne denli güce sahip olduğunu anlıyoruz. Onun haberi olmadan kuş uçmaz vaziyeti hemen göze çarpıyor. Özellikle ‘bal şarabı’ için girdiği mücadele kesinlikle okunmaya değer. Bununla birlikte Neil Gaiman’ın belki de en çok okunan kitabı Amerikan Tanrıları’nın ana karakterlerinden birinin de bizzat bu tek gözü kalmış canavar olduğunu belirtmekte fayda var.
Bilgilendirme kısmından bu kadar. Zira çoğunlukla benzeri bir çok kaynakta okuduğumuz bilgiler hepsi. Kitabın devamında neler yazılmış olduğunu merak edenleri eserin sayfalarına davet ediyorum. Buradan sonra kitap hakkında düşüncelerimle devam edeceğim.
Tanrılar Adına
Yazarın kitaplarından bir iki tanesini okumuşsanız fark edeceğiniz üzere kendisi mitolojiyi çok seviyor. Özellikle az evvel adını zikrettiğim Amerikan Tanrıları tamamen mitolojik temeller üzerine inşa edilmiş harika bir kurguydu. Keza devam öyküsü olan Vadinin Hükümdarı yine aynı minvalde bir arka plana sahip. Anansi Çocukları kitabı yine mitolojiyle içli dışlı olan bir diğer eseriydi ve oldukça da eğlenceli bir kitaptı. Kırılgan Şeyler adlı öykü kitabında yer alan yığınla öykü de benzer mitolojik özellikler sergiliyordu. Yani yazar her fırsatta mitoloji ve efsaneleri kitaplarına konuk ediyor.
Bu defa olaya çok daha direk bir giriş yapmış kendisi; mitolojinin kendisini anlatmayı seçmiş. Bunu yaparken Manzum -eski- Edda ve Mensur -genç, yeni- Edda adındaki iki farklı İskandinav mitolojisi anlatı geleneğini temel almış. Eserin Notlar kısmında hangi öykü de hangi Edda kullanıldığını detayları ile yazmış. Çoğunda ortak hareket etmeyi seçtiği anlatıların üzerine kendi kurgusu ve dilini serpiştirmiş.
Bu kitap için burası bir kırılma noktası görevi görüyor. Daha evvelden esinlenme şeklinde mitolojiyi kullanan yazar bu defa uyarlama yoluna gidiyor. Önceki kitaplarında yer alan akıcılık, kendiliğinden var olan akış, kurguda farklılık gibi durumlar ile bu kitapta pek sık karşılaşmıyoruz. Daha evvelden okuduğumuz anlatıları tekrar ama bu defa Gaiman imzası ile okuyoruz. Bahsettiğim ritmden bir nebze yoksun, durağan bir metin ile karşılaştığımızı düşünüyorum. Bunda çevirinin de etkisi olduğu düşünülebilir. Ancak okuduğumuz kitabın ana metinden çok da farklı bir temposu olduğunu, az önce saydığım nedenlerden ötürü düşünmüyorum.
Eğlenerek
Mitoloji dediğiniz zaman çoğu kişinin okuduğunu söylediği ama aslında çok az kişinin tam manasıyla tecrübe ettiği bir saha diye düşünüyorum. İçerik bakımından teknik ve zorlayıcı şeyler barındırmaya müsait bir alan. Sosyolojik açıdan ele alınması gereken yığınla şey var, yapısı gereği her türlü sosyal bilime açık. Çoğumuz tabi ki efsaneler, kahramanlık öyküleri okumayı seviyoruz. Ancak bu mitoloji okuduğumuz manası geliyor demek değil.
Bu kitap içinde aynı durum geçerli. Geniş kapsamlı bir mitoloji okuması vaat ermiyor. Yalnızca adını sıkça duyduğumuz karakterler üzerinden, eski çağlarda kayda geçirilmiş anlatıların uyarlaması şeklinde. Ve tabi ki ana unsur okurken keyifli vakit geçirmek, eğlenmek. Zaten Neil Gaiman kitaplarını tercih etmemdeki en önemli unsurlardan birisi de bu keyifli zaman geçirme durumu. Yazarın anlatı yeteneği, kurgu çok basit şeyler üzerine inşa edilmiş dahi olsa eğlenmenize olanak sağlayacak düzeyde. İskandinav Mitolojisi kitabında da aynı formülle asılları çok da eğlenceli olmayan mitleri kendi üslubunca elden geçirmiş, diyaloglar eklemiş, konuyu çok daha yalın ve anlaşılır hale getirmiş.
Anlayacağınız bir kitabı başlayıp bitirmek için gerekli olan ana unsur güzel vakit geçirme durumu bu eserin en büyük artısı. Az evvel bahsettiğim durağan olma durumunu bir kenara koyarsak -ki çok da fazla göze batmıyor- bu konuda geçer not alıyor. Hele ki Thor ile Loki’nin beraber yer aldıkları öyküler bir hayli keyifli olmuş. Özellikle Duvar Ustası adlı öykü bu anlamda favorilerimden birisi.
Başka
Kitabın ana içeriğini tabi ki söz konusu öyküler oluşturuyor. Bununla birlikte yazar, kitabın en sonunda iki bilgilendirici bölümü okurlarına sunmuş. Bunlardan birisi öykülerin Manzum ve Mensur Edda anlatılarının hangilerinde yer aldığını açıklayan Notlar başlığı. Diğer bölüm ise kitapta geçen bazı tanımların yer aldığı sözlük kısmı. Özellikle sözlük kısmına bayıldım. Zira bilmediğimiz yığınla kelime geçiyor.
Kitabın Türkçe versiyonunu yayınlayan İthaki Yayınları, eseri iki farklı kapak seçeneği ile piyasaya sundu. Bunlardan bir tanesi orijinal kapaktaki motifi -çok iyi bir Mjolnir çizimi- baz alınarak yapılan hard cover versiyonu. Çok fazla adette piyasaya çıkmayan bu versiyon tükenmiş dahi olabilir. Bir diğer soft cover olan edisyon rahatlıkla bulacağınız konumda. Hatta kapak tasarımı konusunda orijinali ile -bence- yarışır nitelikte olmuş. Buradan Hamdi Akçay’ın ellerine sağlık diyorum.
Severek okuduğumuz yazarın merakla beklediğimiz kitabı sonunda Türkçe olarak bizimle. Mitolojik öyküleri sevenlere, eğlenceli vakit geçirmek isteyenlere, okuyacak bir şeyler arayanlara, ne bileyim işte herkese gelsin.