Karanlıklar İçerisinde Bir Garip Drow – Drizzt Efsanesi: Anayurt

Menzoberranzan’da yaşayanlar bireyselden öte bencil olarak tanımlanabilecek kadar kendilerini ön plana koyarak ikili ilişkilerini sürdürmektedir. Saygı duyulması gereken kişilere -ki bunlar genelde matronlar ya da rahibeler oluyor, saygı hususunda hiçbir yanlış yapılmasa da kimsenin kimseyi sevdiği duyulmuş şey değil. Tüm çabalar ve ilişkiler hiyerarşide bir üst basamağa çıkmak için gerçekleştirildiği için saygı mevcutken kişiler arası sevgiye rastlamak mümkün değil. Aile kavramı ise sadece hiyerarşide yükselmek açısından önemsenmekte. Yani aynı aileden olan kişilerin birbirini sevmesi gibi bir şey de söz konusu değil. Bu çıkara dayalı ilişkiler arasında ise Drizzt’in aradığı kendi gibi düşünen ve hisseden kişilerin varlığı, ancak yaşadıkları ona bunun pek de olası olmadığını kanıtlayacaktır.

Bu yalnızlık içerisinde Drizzt kendisine yakın olarak gördüğü ustası ve babası Zaknafein haricinde garip bir dost da edinme yoluna girer. Başka bir alemden büyü yoluyla dünyaya geçiş yapan bir panter olan Guenhwywar konuşamasa da Drizzt’i anladığını ve ona yoldaşlık etme isteğini her fırsatta kanıtlamaktadır. Bu kadar yalnızlık içinde kendini anlayabildiğini düşündüğü bir varlıkla iletişim halinde olmak az da olsa Drizzt’in kendisini iyi hissetmesini sağlamaktadır.

rsz_stefanoazzalindrow1600

Menzoberranzan’ın sakinleri kadar işleyiş düzeni de hakkında bir şeyler söylenmeyi hak ediyor. Genelde eserlerde yer alan ataerkil düzenlere karşı drowlar anaerkil bir düzen içerisinde yaşamaktadır. Bu düzende erkekler kadınlara hizmet etmek üzere yetiştirilirken kendilerinin yönetimde hiçbir söz hakkı yok. Kadınlar mutlak hükümdarlar ve her evin matron anası derin bir saygıyı hak ediyor. Kadınların söz sahibi olduğu bu düzende entrikanın ve akıl oyunlarının daha yoğunlukta olduğunu söylemeden de geçemeyeceğim. Kimsenin kimseye güvenmediği bu diyarda, her matron ana koltuğunun küçük dengelere bağlı olduğunun farkında hareket etmektedir.

Kitapta çoğu detay okura oldukça detaylı aktarılırken Lolth hakkında o kadar da çok ayrıntının olmaması beni biraz üzdü diyebilirim. Belki diğer kitaplarda Lolth ve rahibeleri daha görünür kılınırsa Lolth ve ona inananlara dair daha çok bilgi edinebiliriz. Tabi ki bu Lolth çok yüzeysel geçilmiş yahut olaylara etkisi çok az anlamına da gelmiyor. Aksine en küçük olayda ya da durum değişikliğinde yüzeyde görülen sebeplerden çok Lolth’un etkisi var diyebilirim. Yine de inanışın kökenine dair içimdeki merak dinmiş değil.

Benim gibi hala okumamış olanlar! En yakın zamanda kitabı edinmeli ve bu karanlık dünyada kalan yalnız ruhun öyküsünü okumalısınız. Bir sonraki yazımda serinin ikinci kitabı olan Sürgün’ü tanıtmak üzere okumaya devam ediyorum!

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar