King Usulü Polisiye: Bay Mercedes

“Gerçeği söyleyebiliyorken asla yalan söyleme.”

Polisiye? Heeeey! Stephen King? Heeey! Üçleme? Heeeey!

Üçüne de Heeeey’se, Bay Mercedes’i hâlâ okumamış olmak ancak büyük bir talihsizlikle izah edilebilir.

Şimdi, gerçeklerle yüzleşelim. Üçüne de Heeeey! demeyenler için, meselenin Polisiye ve Stephen King kısmı kafa karıştırıcı olmuş olabilir. Yani ciddi polisiye hayranları arasında King’i tarza çok uzak bulmuş olanlar da yer alabilir ama bu okurların sayısının göz korkutacak boyutta olduğunu sanmıyorum.

Esas mesele belki ciddi King fanları için ortaya çıkmış olabilir.

Korkunun kralı, katıksız bir polisiye yazıyor. Üstelik bunu, doğaüstü yaratıkların ve korku edebiyatının en çok revaçta olduğu bir dönemde, bu tarza belirleyici biçimini vermiş bir yazar olarak kendi tarzından, her daim kemik kitlesini koruyan ama eski görkemini yitirmeye başlamış bir tarza geçiş yaparak gerçekleştiriyor. Polisiye yazarlarının da okurlarının da (hatta kendimi de işin içine katarak çevirmenlerinin de diyeceğim) bildiği üzere, iyi polisiye yazmak gerçekten zor bir iştir. Ciddi anlamda –klişelerden gideceğim – her bir parçasının yerli yerine oturması gereken devasa bir yapboz gibidir polisiye. Olay örgüsünü besleyen karakterler, olayın geçtiği mekânlar, kullanılan her bir alet, hatta sözcükler dâhi yapboza dâhil edilen parçalar arasındadır ve elbette eserin tamamlanabilmesi için ne bir parça eksik kalmalı ne de artmalıdır. Eksik kalan parça eseri anlamsız kılar, artan parçanın da aynı şekilde hiçbir anlamı yoktur. Ve iyi bir polisiyenin en tadından yenmeyen kısmı da, bütün parçalar yerine oturana dek son manzaranın neye benzeyeceğinin kestirilememesidir. Merak ve heyecan unsurunu her daim ayakta tutan ve en sonunda okuru doruklara ulaştıran, büyük bir dikkatle işlenmiş polisiyeler okuru en memnun edenlerdir.

Keyfimiz yerinde tabii

Keyfimiz yerinde tabii

Ben de, ülkemizde Altın Kitaplar’dan çıkan bu şahane kitabı edinmeden önce, King’in bu konuda ne derece başarılı olabileceği konusunda kafamda ciddi soru işaretleri taşıyordum. Karakter oluşumu ve kurgudaki başarısını tartışılmaz bulmama, kişisel olarak “alışveriş listesi yazsa okurum” yazarlarımdan biri olmasına ve aslında korku ile polisiyenin birbirine fersahlarca uzak olmadığını düşünmeme karşın, sanırım bu noktada yaşayabileceğim hayal kırıklığından çekindiğim için uzun süre beklettiğim romanlardan biri oldu Bay Mercedes. Ama en azından sonucun beni bu kadar memnun etmesi, kaybettiğim vaktin acısını biraz olsun dindirmeye yetti diyebilirim.

Kitap, bir iş bulma fuarı için çoğu geceden gelip kamp kurmuş, sabaha karşı alanda beklemekte olan işsiz ve çaresiz bir insan güruhunun ortasına son model bir Mercedes’le dalarak sekiz kişinin ölümüne, birçoğunun da ağır yaralanmasına neden olan bir kaza (cinayet) sahnesiyle açılış yapıyor. Ardından kahramanımız Bill Hodges bizlere tanıtılıyor; ki kendisi bu kez polisiyenin doğasına uygun olarak (bir yazar değil, sürpriz!) emekli bir polis. Ancak kendisi eşinden ayrılmış, kızıyla pek görüşmeyen, emeklilikten sonra iyice bunalıma girip kendini yemeğe veren, altmışlı yaşlarının başında, iyice şişmanlamaya başlamış, intihar eğilimli bir eski polis. Hodges, emekli olduğunda elinde kalan birkaç önemli dosyayı ortağına devretmek zorunda kalmıştır ve bu dosyalardan biri (ve en çok kafayı taktığı) “Bay Mercedes” ya da “Mercedes’li katil” olarak adlandırdıkları psikopatın peşine düştükleri dosyadır. Psikopat katil geride hiçbir iz bırakmamış, cinayet anında başına bir maske takmış (ki bu maskenin, kendine atfetmeyi pek seven King’in kaleminden çıkmış olduğunun en büyük kanıtı olarak Pennywise’a ait bir maske olması şaşırtıcı değil), daha sonra maskeyi çamaşır suyuyla yıkamış ve daha birçok önemli önlem almıştır. Dahası, katil de adeta dikkat çekmek istercesine dedektife ve olayla alakalı insanlara mektuplar göndermekte, onlarla iletişime geçmeye çalışmaktadır. Emekli dedektif Bill Hodges, etik ve kanuni bir suç olduğunu bilmesine karşın, kendi ekip arkadaşlarından ve teşkilâttan bilgi saklayarak bu işi çözmeye kalkışır, fakat karşısındaki oldukça zorlu, eylemleri ancak esaslı psikolojik ve travmatik sebeplere dayandırılabilecek biridir.

Emekli polis memuru Bill Hodges bu kovalamacayı kendi başına sürdürebilecek midir? Peki bu kovalamacada kim av, kim avcı olacaktır?

mrMercedes2

King, Bay Mercedes’in ilk başta kısa bir hikâye olarak yazmayı planladığı ve bir McDonalds’a arabasıyla dalan bir kadından esinlenerek başladığı hikâyeden türemiş bir roman olduğunu dile getiriyor. Ancak elbette içindeki canavar tekrar uyanınca onu zapt edemeyen bu harika adam, hikâyeyi 400 küsur sayfalık bir romana dönüştürüyor. Üstelik heyecanın bir an olsun dinmediği ve her bir parçanın yerine eksiksiz oturduğu gayet güzel bir polisiye eseri çıkıyor ortaya.

Yorumlar