Kızıl Gökler Altında Kızıl Denizler – Lamora Yalanlarına Devam Ediyor!

“Hırsızları refaha kavuştur.”

Bundan önce yazdığım son yazıyı “ilk fırsatta başlıyorum” diyerek bitirme sebebim olan kitaba başladım, bitirdim. Söz konusu olan kitabın kiminle ilgili olduğunu ikimizde biliyoruz o yüzden bu kısmı kısa kesiyorum. Kızıl Gökler Altında Kızıl Denizler, okundu rafındaki yerini aldı.

Bu sefer bizi neyin beklediğini anlatmaya başlamadan önce değinmek istediğim bir husus var. Efendim, seri kitap okurken ilk kitabı okuduktan ve devam kitaplarına geçtikten sonra aksiyonun, gerilimin, maceranın (artık neyse) kaldığı yerden çok daha iyi bir şekilde sürmesini isteriz. Aksi halde okuma zevkinden mahrum olmamız içten bile değil. Devam kitaplarının önemli olduğu mesajını verdikten sonra, konuyu burada bırakalım da kitaba geçelim.

Camorr şehri. Eski günlerinden uzak… En azından biz öyle olduğunu zannediyoruz, zira artık orada değiliz. Locke Lamora ve Jean Tannen ile birlikte soluğu Pirinç Denizinin bir diğer şehrinde, Tal Verrar’da alıyoruz. Yeryüzünde o anda yaşayan insanların atalarından kalma eserlerle çevrili şehirde takvimler iki yıl sonrasını gösterirken iki Centilmen Piç, Camorr şehrinde yaşadıklarını arkalarında bırakarak, her zamanki vurgunlarından birinin üzerinde itina ile çalışmaktadır. Hedef yakın coğrafyanın en büyük en güvenlikli kumarhanesi Günahane… desem de öyle değil. Asıl olay dükkanın sahibi. İki yıllık çabanın neticesinde “soyulamaz” denilen bir kasaya göz diken iki hırsız, tam da neticeye ulaşmak üzereyken kendilerini tahmin edemeyecekleri bir iş birliği içerisinde bulurlar.

Camorr

Bulundukları şehrin ileri gelenlerinin en ileri geleni (nasıl bir cümle bu) tarafından, kendilerine sunulan iş teklifini gayet “geçerli” sebepler sonucunda kabul ederler. Okuduğumuz kadarıyla deniz yolculuklarından tek anladıkları bol bol deniz tutmasına maruz kalıp, hasta olmak olan Locke ve Jean aniden birer korsan olmaya karar verirler.

Zorlu şartlar daha sıkı kenetlenme gerektirir, en azından biz böyle öğrendik. Ancak gördük ki; bunca yıllık dostluklar bile bazen sınanmaya mecbur kalabiliyor. Hemde bıçak kemiğe dayandığında sapından beraber tutup çıkarmış, acıya beraber gülmesini öğrenmiş olanlar bile. Öte yandan deniz dediğin şey hiç de öyle hikayelerdeki gibi romantizm sunmaz insana. Bunu birince elden öğrenecek olan ikili her türlü dalavere ve yalanın ortasında, aşk denen illet ile tanışırlar. Kızıl gökler altında kızıl denizleri fethetmeye geliyor Camorr’un Belası ve bunda da oldukça kararlı.

“Çok güzel bir parça. Bunu sokaktan yürütmüş olamazsın.” (Jean)
“Hayır. Valinin metresinin boynundan aldım.” (Locke)
“Ciddi olamazsın.”
“Hem de valinin malikânesinde.”
“Yok daha-”
“Hem de valinin yatağında.”
“Seni kahrolasıca manyak!”
“Hem de vali onun hemen yanında uyurken.”

Böyle güldüren bir kitap olabiliyor Scott Lynch’in kitabı. Locke Lamora’nın Yalanlarına devam ettiğimiz “Kızıl Gökler Altında Kızıl Denizler” yeri geliyor soluksuz okuma seanslarına sebep oluyor.

Camorr-color

Bu kitabı okuduktan sonraki düşüncem şu; ilk kitap resmen aperatifmiş. Yazının başında kısaca değindiğim; seri kitap okumada devam kitaplarının içeriğinin nasıl olması konusunda tam olarak bunu kast ediyordum. Daha en başta kendisini belli etmeye başlayan kitap, her geçen sayfa ile birlikte aksiyon tırmanmaya devam etti. Devamında ise işin içine deniz girdi ve tam istediğim kıvama geldi. Önceki kitaptan tamamen farklı bir ortam yaratmış yazar. Kitapta ismine yaraşır şekilde, ekseriyetle denizde geçen sürelerin anlatılmasının yanında, denizcilik terimlerinin gayet başarılı bir şekilde kullanılmış olması da cabası. Okul hayatımın büyük bir kısmı denizcilik alanında geçtiğinden bir kademe daha kendime yakın buldum yalan yok. Tayfalar arası ilişkiler, hava durumunun belirsizliği/değişkenliği başarılı bir şekilde anlatılmış.

Kitapta birçok kez karşılaştığımız bir hadise de Locke ile Jean arasındaki güven sorunları. Önemli ve başarılı bir dokunuş olmuş. Zira bu sayede karakterler arası dostluğun iyice perçinlendiği gösterilirken, diğer yandan üçüncü kitapta çok daha sıkı bir Centilmen Piç ikilisi ile karşılaşacağımızın sinyali verilmiş.

Her yanıyla harika bir devam kitabı olmayı başarmış Kızıl Gökler Altında Kızıl Denizler. Dediğim gibi ilk kitaba resmen aperatif muamelesi yapmış ancak bu demek değil ki kendisi ana yemek. Olsa olsa ara sıcak olur çünkü daha üçüncü kitap var. İthaki Yayınlarına buradan seslenmek istiyorum (hazır fırsat çıktı): üçüncü bir an evvel gelse ne güzel olur. Okumayınca Centilmen piçler’i merak ediyor insan.

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar