Malyanov Kabarcıkları – Kıyamete Bir Milyar Yıl

İşte aşağı yukarı tam da bu yıllar içerisinde geçen roman; Dimitri Malyanov’un susmak bilmeyen telefonları Malyanov’un bilimsel çalışmasının devamlı bölünmesi ile başlıyor. Bu gizemli bulmacanın cevaplarını bizler de kitabı okurken birçok defa soruyoruz “Arayanlar kimler ve neden arıyorlar?” Hiçbir anlam taşımayan bu telefon konuşmalarının yanı sıra bir de kapının zili çalıyor. Bu defa kapıda bekleyen postacı, Dimitri’nin vermediği bir kutu içki siparişi ile kapıda bekleyen postacı çoktan bedeli ödenmiş olan kutuyu Dimitri’ye veriyor ve gidiyor.  Bu kadar çok alkol kullanan birisi olmayan Dimitri’ye kim ve neden bu şişeyi yollasın ki? Bu noktaya kadar birçok bulmaca birbiri ile anlamsız görünse de kapı tekrar çalar ve bu defa güzel bir Rus hanımı Dimitri’ye bir mektup uzatarak evin içine girer.

1milyarYıl

Okuyucunun içine girilmesi hedeflenen bu derin karmaşa beni kitap boyunca bolca yordu, -özellikle sayfaların içinde yer alan “parça” kısımlarının mantığını hala anlayamadım- ancak kitabın yarısına kadar gelen kişiler derin bir oh çekebilirler. Kitabın yarısına geldikten sonra olayların yavaş yavaş çözüldüğünü göreceksiniz. Kurgu aslında bu noktadan sonra başlıyor.

İlk başta çeviri hatası olarak düşündüğüm ama daha sonradan yazar kardeşlerin yazım tarzından kaynaklı olduğunu fark ettiğim sorunlar yaşadığımı da itiraf etmem gerek.  Örnek vermek gerekirse aynı paragraf içerisinde tanrısal bakış açısı olarak yazılan bir cümlenin devamı birden kahraman bakış açısına geçebiliyor. Bu durumun romanı iki kişinin yazmasından kaynaklı bir sıkıntı olacağını düşünüyorum.

Kitabı özel olarak Mage: the Ascension hayranlarına öneriyorum.  Kurguya giriş yaptıktan sonra kendi oyunlarında değerlendirebilecekleri bazı fikirler, senaryolar görebilirler.

“Arşimet’in sarhoş bir asker tarafından biçilmesi tesadüf değildir.”

Kitabı sevdim mi sevmedim mi sorusuna ise tam bir cevap veremiyorum. Genellikle bir olayı anlatan kitapları seviyorum, Kıyamete Bir Milyar Yıl ise bir olayın içindeki durumu anlatıyor. Kitap boyunca olayın kurgusundan çok karakterlerin psikolojisini okuyoruz. Bu bazı noktalarda sıkıcı olabiliyor. Bir de hemen hemen bütün karakterlerin başarılı bilim adamları olduğunu da düşünürsek bazı açıklamaları ben gibi sosyal bilimler okuyan bir öğrenci için çok havada kalıyor. Ama bu demek değildir ki kitap kötü; bazı anlatım hataları, işleyişte sıkıntılar varsa da kitabı okuduğum için pişman değilim aksine öneriyorum ve kütüphanemde çok güzel duruyor.

Son Söz

Dilimize ilk defa çevrilmiş olan Kıyamete Bir Milyar Yıl ve diğer Bilim Kurgu Klasikleri altında çıkan tüm kitapların ülkemizdeki bilim kurguyu geliştireceğine inanıyorum. Bu tarz klasik bilim kurgu romanları günümüzdeki genç, yaşlı yazarlarımızın bakış açılarını genişleteceği gibi “Dünyayı Kurtaran Adam’ın Oğlu” gibi filmlerimizi de azaltarak bitireceğini düşünüyorum. Umarım…

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar