Murakami Kafası 2 – Sahilde Kafka

Kimileri içerdiği sürrealist olaylara ve durumlara bakarak masallara ve hatta özellikle Ezop’a benzetmiş olsa da; bana göre “Sahilde Kafka” masaldan ziyade garip bir rüya gibi, kitabın ilk sayfalarında da bunu düşünmüştüm, bittiğindeki fikrim de tamamen aynı. Bundan önce okuduğum Renksiz Tsukuru Nazaki’nin Hac Yılları’na bakarak, Murakami’nin eserlerindeki karakterler gibi, okurken uyanan duyguların da birbirine benzediğini söyleyebilirim. Benzer sahneler ve benzer insanlar… ( Benzer Japon isimleri – bir türlü alışamadım.) İlk başta oldukça sert baktığım bu durumu ne yazık ki geç kavradım; bilinçli bir tercih bu. Kimilerini çok bunaltan ve eleştiri yağmuruna tuttuğu bu durumda hâlâ birazcık haklılık payı görmediğimi söyleyemem, ancak Murakami’nin bu şekilde kendine özgü bir dünya oluşturduğu da bir gerçek.

Pek çok başka Murakami kitabında adını gördüğümüz Hüseyin Can Erkin, Sahilde Kafka’ya da imzasını atıyor. Renksiz Tsukuru Nazaki’nin Hac Yılları’ndakinin aksine, romanda Japon kültürüne ait daha çok öğeyi görmek mümkün; iki samurayın hikayesi, İkinci Dünya Savaşı Japonya’sından kesitler, Japon yemekleri, ormandan bir ruh gibi bahsedilmesi ile anımsanan Şintoizm… Tüm bunların Beatles, Johnnie Walker kimi zaman da Yunan mitolojisi ile iç içe girmesi, benim bu defa oldukça hoşuma giden ve kısmen güçlü bulduğum arka planı oluşturuyor.

nakata-2

Roman benim en en çok sevdiğim ve zaman zaman da denediğim bir kurgu ağı ile oluşturulmuş. Karakterlerin hikâyelerini ve geçmişlerini bağımsız bir şekilde anlatıp sonra bu kişileri türlü şekillerde birbirine hunharca bağlamak! Diğer eserlerinde olduğu gibi dili de oldukça yalın ve akıcı, kurgu da güzel olunca bir çırpıda bitiyor. Dolayısıyla bu defa kitabın konusunu anlatmak yerine ana karakterlerine biraz eğilmek istiyorum.

Kim Bu “Karga Adlı Delikanlı” ve Kafka Tamura?

Romanın başından sonuna kadar, evden kaçan on beş yaşındaki Kafka Tamura’ya zaman zaman eşlik eden bu karga, bu romanda karşımıza çıkan ilk metaforlardan biri. Kimi zaman ona “tüm zamanların en sert on beşlik delikanlısı” olması gerektiğini hatırlatırken, kimi zaman ona kızıyor, nutuk çekiyor.

“Şimdiye kadar her gün erken kalkar, sağlam bir kahvaltı yapardın. Artık öyle olmayacak. Yalnızca verilenlerle yetinerek yaşamak zorundasın.” Karga

İlerleyen sayfalarda Kafka kelimesinin Çek dilindeki anlamının karga olduğunu da öğrenince, doğrusunu söylemek gerekirse işler iyice karıştı benim kafamda. Kargayı zaman zaman Tamura olarak gördüm, zaman zaman sadece Tamura’nın bir parçası olarak. Sonrasında Johnnie Walker gibi diğer metaforları gördükçe dinginleştim. Asla tam olarak anlaşılamayacağına kendimi inandırdım ve okumaya devam ettim.  Tamura, babasının kehaneti ile evden kaçtıktan sonra önce Sakura ile tanışır. Sonra ise gittiği şehirde bir otelde kalmaya başlar. Murakami’nin diğer pek çok karakteri gibi tertemiz, spora düşkün, bakımlı ve kendince alışkanlıkları olan Tamura, neredeyse her gün özel bir kütüphaneye gitmekte, spor yapmakta ve  kendini özenle temizlemektedir.

kafka2

Bir gün kendini bir tapınağın bahçesinde gömleği kana batmış halde bulur ve şehirde tek tanıdığı kişi olan Sakura’nın yanına gider. Birine zarar vermiş olmaktan korkan Tamura, sonraki günlerde o gece aslında babasının öldürüldüğünü öğrendiğinde bunu teknik olarak yapmasının imkansız olduğunu bilmesine rağmen kendini suçlu hissetmektedir. Rüyalarımızda ve hayallerimizde yaptığımız eylemlerin sorumluluğu konusunda sık sık kalem oynatan Murakami, karakterleri ile bana oldukça ilginç gelen bir tarafta durmaktadır. Rüyalarımızın sorumluluğu bizi istediklerimizi sorgulama yoluna götürse de, bir rüyayı asla tam olarak hatırlayıp  anlayamayacağımızı düşündüğümden bana oldukça uzak geliyor. Kendini oldukça rahat hissettiği  kütüphaneye düzenli olarak gitmeye devam eden Tamura sonrasında orada iş de bulur. Kütüphanedeki küçük odasına her gece gelip Sahilde Kafka adlı tabloyu izleyen on beş yaşlarında görünen hayalete/görüntüye aşık olduğunun farkına varır. Aşık olduğu bu kız ise şu anda kütüphane müdürü olan Saeki Hanımın kendisidir.

Yorumlar