Murakami Kafası 2 – Sahilde Kafka

Satoru Nakata, Pek De Akıllı Olmayan Bir Karakter

Nakata, gölgesi bile diğer insanlardan silik olan altmışlı yaşlarında bir karakter. İlkokulda yaşadığı talihsiz bir kaza sonucu zeki bir çocukken, okumayı yazmayı ve öğrendiği pek çok şeyi unutmuştur. Sürekli “Bendeniz Nakata pek de akıllı biri değilimdir” diye tekrarlayan Nakata, yaşadığı kazadan sonra kedilerle konuşabilmekte ve gökyüzünden balık, sülük yağdırabilmektedir. Kayıp kedileri bulmak konusunda usta olan Nakata’ya göre kediler de insanlar gibi çeşit çeşittir. Korkmayan, aşık olmayan, canı sıkılmayan Nakata böyle şeyleri hiç tecrübe edinmemiştir. Düzenli bir hayatı olan Nakata, hasta olmaz; dişleri bile çürümez. Fena yemekler yapmasa da, daha önce kimseye yemek yapma gibi bir deneyim edinmemiştir, en çok da yılan balığı yemeyi sever.

mimiKafka

Bir gün kayıp bir kediyi ararken korkunç bir köpek onu Johnnie Walker’ın evine götürür, kedileri öldürüp onlardan dünyayı ele geçirebilecek bir kaval yapmayı arzulayan Walker’ı öldüren Nakata, önce karakola gidip suçunu itiraf eder. Konuşma tarzı yüzünden pek de akıllı olmadığını düşünen polis memuru, adını bile almadan onu gönderir. İşlediği bu cinayetle içindeki boşluğu fark eder, isteyen istediği şekilde doldurabilir fikrine kapılır; balık yerine bıçak yağdırmaktan korkar.

Bir yolculuğa çıkar Nakata; kendi içindeki boşluktan korktuğu, kendini içi boş bir kütüphaneye benzettiği ve kendi olan bir Nakata istediği için. Diğer bir ifadeyle, gölgesinin diğer yarısını kazanmak istemektedir. Okuma yazma bilmediği için insanlardan yardım ederek seyahat etmeye başlar. Hagita adlı bir şoförden aklının almadığı şeyler öğrenir; ona akılsız olduğu için her ay para yollayan vali bey bir çeşit köpektir, dünya değişim içindedir, proletarya çok çalışır… Hagita’dan sonra karşılaştığı Hoşino ise; ona yapmayı arzuladığı şeyi yapmasında yardım eder, işinden ayrılır ve onunla birlikte nereye gidiyorsa oraya gider.

Saeki Hanım Ve Sahilde Kafka

Çocuk denebilecek yaşta birbirini seven Saeki Hanım ve Sahilde Kafka, yirmili yaşlarına kadar birbirlerinden hiç ayrılmazlar. Üniversite için Tokyo’ya gidip Saeki Hanımdan ayrı düşen Kafka, o dönemde yaşanan öğrenci olayları sırasında başka birine benzetilerek öldürülür. Yüreğinin yarısını bu şekilde kaybeden Saeki Hanım, bu kayıptan sonra naif gülümsemesini kaybeder. Kendini bir dalın üstündeki kuş gibi kendini titreşimlere bırakan Saeki Hanım, rüzgarın zaman zaman çok sert estiğini söyler. Sevgilisini kaybettikten sonra ortadan kaybolur ve sonradan öğrendiğimize göre, bu dönemde yıldırım düşüp sağ kalan insanlarla tek tek görüşmüş ve bir kitap yazmıştır.

Haruki

Yazar Haruki Murakami

Saeki Hanım çıktığı dönemde çok beğenilen şarkısı ise bize kitapla ilgili önemli ipuçları vermektedir;

Sahilde Kafka
Sen dünyanın kenarında oturuyorsun
Ben artık olmayan bir kraterin içinde.
Harflerinden yoksun sözcükler
Duruyor kapının gölgesinde.

Uyuyan bir kertenkelenin üstüne parıldıyor Ay,
Küçük balıklar yağan göklerden.
Pencerenin dışında askerler var
Bıçaklarla kendilerini öldüren.

Kafka sahilde bir sandalyede oturuyor
Anlaşılan, dünyayı döndüren sarkacı düşünmekte.
Kalbin ne zaman kapalı ise
Yerinden oynamayan Sfenksin gölgesi
Düşlerini delen bir bıçağa dönüşmekte.

Boğulan kızın parmakları
Giriş taşını ve daha fazlasını arıyor.
Mavi elbisesinin ucunu kaldırıp
Sahildeki Kafka’ya bakıyor

Nerede Bu Yahninin Soğanı?

Tahmin edeceğiniz gibi daha pek çok karakter var kitapta; uzun yol şoförü olan Hoşino, bir kavram olduğu konusunda ısrarcı olan Albay Sanders, klasik müzik seven kedi Mimi, Tastepe olayını yaşayan öğretmen, Oşima, Kafka’nın babası, nöbet tutan iki asker, Oşino’nun sörf yapan abisi, Hagita, felsefe okuyan güzel kadın… Hepsini tek tek anlatmanın yazının hacmini istediğimden fazla olmasına sebep olacakmış gibi göründüğünden bu sevdamdan tam da şu an vazgeçiyorum. Söylemek istediğim ise tüm bu karakterleri usta bir kurgu ile bağlayan Murakami, Renksiz Tsukuru’nun hikayesini anlatırken yaptığı gibi, insana alelacele yazıldığı hissi uyandıran bir sonla bitiriyor. Öyle ki; kitabın son cümlesinden sonra aklıma ilk gelen; Hababam sınıfının meşhur teftiş sahnelerinden biri oluyor; nerede bu yahninin soğanı?

Yorumlar