Ölümünün 200.Yılında: Mozart ve Deyyuslar

Haklı olarak bir çoğumuz Anthony Burgess’i yazar kişiliğiyle tanıyoruz. Ne de olsa Kubrick’in ellerinde beyaz perdede hayat bulan Otomatik Portakal’ın yazarı kendisi. Adamın yeteneği bununla da kalmıyor. Yazar ve eleştirmen kişiliğinin yanında besteci olarak hayatını devam ettirmiş. Bir besteciden diğerine güzelleme olarak Mozart ve Deyyusları kaleme almış.

Klasik müzik söz konusu olduğunda gelmiş geçmiş en büyük dehalardan birisi olduğu düşünülür Mozart’ın ve büyük ihtimalle doğrudur. Sadece, dört elle çalınabilecek besteler yazıp iki elle çalan Liszt benim için Mozartın bir adım önünde. Neyse, konuyu dağıtmadan devam edeyim. Bu büyük dehanın ölümünün 200.yıl dönümü şerefine bir opera düzenlenir. Bizzat Tanrı’nın kendisi tarafından talep edilir ve bu işin sorumluluğu da Mendelssohn’a verilir. Kitabın içerisinde daha birçok ünlü bestekar ve yorumcunun adına rastlarız okurken. Beethoven’dan tutun Stendhal’a Bliss’e kadar bir çok ünlü isim Mozart onuruna cennette düzenlenen operanın izleyicileri arasındadır. Mozart ortalarda gözükmemektedir. Mendelssohn’un bir sözü nerede olduğuna dair bir fikir edinmemize yardımcı olur:

BLISS:
“Buraya geldiğimden beri Mozart’ı hiç görmedim.”

MENDELSSOHN:
“Mozart’ın Tanrı’ya en yakın varlık olduğu söyleniyor…”

Üç perdelik bir oyunla Mozart’ın hayatı sahnelenir. Salzburg Prensi’nin yanında çalıştığı dönemden başlayan oyun Salieri ile saray bestecisi olabilmek için girdikleri mücadele ile devam eder. Salieri, kendisine verilmesi gereken tanrısal yeteneğin neden Mozart’a verildiğini bir türlü anlayamaz. Anlamamasına şaşmamak gerek.

Buraya not; Mozart, Gluck ve Salieri’nin kontrpuana kadeh kaldırdıkları sahne sanırım kitabın en sevdiğim yeriydi. Nitekim sonu pek de iyi bitmedi ya neyse.

Constanza ile olan evliliği, sorunlu aile hayatı ve başarısızlıklarını görürüz Mozart’ın. Gelmiş geçmiş en yetenekli besteci ancak sefalet içinde bir hayat. Sebebi müziğinin ne kadar iyi olduğunun farkında olmasıydı belki de. Hatta en iyi olmanın farkındalığı. Alçak gönüllü olmasını salık veren birçok kişinin aksine o yine bildiğini okuyan birisi olarak devam etti. Dalkavukluk yapmak yerine her zaman durum neyi gerektiriyorsa onu söyledi, karşısındaki kim olursa olsun.

MOZART:
“Müziğin bir süsten, bir oyuncaktan, boş hayatlarınızı süsleyen sesli bir duvar kağıdından daha fazla bir şey olduğu bilmem hiç aklınıza geldi mi krallar, kraliçeler, asilzadeler…”

mozart

Müzikten çok fazla anlamam, herhangi bir enstrüman çalmakla ilgili bildiğim tek bir şey bile yok. Ama sevdiğim müziği ya da daha doğru bir tanımla yapmak gerekirse kaliteli müziği her daim dinlemekten büyük keyif alırım ki bu konuda çoğumuz aynı şeyi düşünüyoruz büyük ihtimalle. İster klasik müzik olsun isterse rock mühim olanın ortaya çıkan şeyin kalitesi olduğu su götürmez. Bestecinin dehası ve yorumcunun yeteneği bir müziği müzik yapar. Buradaki dahi sözcüğünün karşılığı da klasik müzik söz konusu olduğunda benim için Mozart (ve Liszt).

Yaşadığı dönem itibari ile hem çok şanslı hemde bir o kadar şanssız birisi olmuş Mozart. Viyana gibi o zamanlar Avrupa’nın müzik başkenti olarak görülen bir şehrinde kendisi gibi daha birçok ünlü müzisyenle tanışmış. Fakat diğer taraftan da sürekli bu isimlerle mücadele içerisinde olmuş. En iyi olduğunu kendisinin bilmesi yetmiyor. Asıl sorun diğerlerinin de kabul etmelerini sağlamak.

Paris march 1989. File photo: Anthony Burgess poses during promotion in france. Photo by Ulf Andersen / Getty images

Anthony Burgess hikaye anlatma yeteneğini Otomatik Portakal’da sonuna kadar gösterdi zannederken meğer daha Mozart ve Deyyuslar yazarın heybesinde ortaya çıkacağı günü bekliyormuş. Klasik müziğin yaşamış en büyük dehalarını içeren kitabın okuması baştan sona büyük zevkti benim için. Üç perdelik bir tiyatro oyunu ve bir tane de film şeklinde yazmış Burgess kitabı. Oyun kısımları Mozart’ın besteci olarak hayatının ne kadar başarılı bir şekilde aktarıyorsa film kısmı da geçmişi aynı başarı ile yazılmış. Yazdığı yıl -1991- itibari ile yaşanan savaşa (Körfez Savaşı’na) da dokundurmayı ihmal etmemiş yazar. Ne mübaek tarihe denk geldi 200.yıl dönümü öyle. İş Bankası Kültür Yayınları ile Türkçe ile buluşan kitabın çevirmeninin ellerine sağlık. Kitabın içindeki ruh aynen korunmuş, helal olsun. Mozart and The Wolf Gang ismi Türkçe’ye ancak bu kadar güzel çevrilebilirdi: Mozart ve Deyyuslar.

Yorumlar