The Girl Who Loved Tom Gordon, King’in kemikleşmiş kitlesi tarafından sevilen ama diğer okurlar tarafından zayıf bulunan bir hikâye. Neticede elimizde iki yüz küsur sayfalık bir hayatta kalma hikâyesi var, baş kahramanımız dokuz yaşında bir kız ve hikâye sürerken karşımıza sıklıkla beysbol terimleri çıkıyor. Hiçbir şeyin değişmediği, benzer şeylerin yaşandığı günler birbirini kovalıyor ve okur haliyle sıkılabiliyor. Bir de bu eseri berbat bir çeviriyle okuyorsanız, vay halinize!

Evet, İnkılap Yayınları tarafından Türkçe’ye kazandırılan bu eserin kelimenin tam anlamıyla berbat bir çevirisi var! Şu dünyada belki de herkesin ismine aşina olduğu X-Files dizisini “X-Dosyaları” olarak (ülkemizde bilinen adıyla Gizli Dosyalar olarak çevirebilmek varken), bir beysbol takımı olan Indians’ı (Cleveland Indians) Kızılderililer olarak çeviren bir çevirmen ya yolun henüz çok başındadır ya da bu alanda kendini çok çok geliştirmesi gereken bir kimsedir. Ve her iki durumda da İnkılap Yayınları gibi bir yayınevi için, özellikle de bir Stephen King eseri çevirmemesi biz okurlar için en hayırlısı olacaktır. (Kitaptaki diğer çeviri rezaletlerinden bu yazıda bahsetmeeceğim ama size tavsiyem, eğer yapabiliyorsanız kitabın orijinalini okumanız olabilir ancak. Zira bu kötü çeviri, kitabın sürükleyiciliğini de kötü anlamda etkiliyor.)

Tom “Flash” Gordon

Bu arada Tom Gordon (Tom “Flash” Gordon), kariyeri boyunca Boston Red Sox, Chicago Cubs, New York Yankees ve daha birçok ünlü beysbol takımında atıcı olarak oynamış bir oyuncu. Fakat büyük bir Red Sox fanatiği olan King, kitaptaki Tom Gordon’ın yine bu karakterden esinlenilerek oluşturulmuş hayali bir karakter olduğunu vurguluyor.

Kitabın, Dawn of the Dead, Diary of the Dead gibi bol zombili yapımlarla ve yine King’in Creepshow ve The Dark Half gibi eserlerini uyarlamasıyla tanıdığımız George A. Romero tarafından beyazperdeye uyarlanması gibi bir durum vardı. Ancak nedense bu planlar gerçekleşmedi. Ayrıca kitabın 2004 senesinde üç boyutlu bir çocuk kitabı da yayımlandı.

Yukarıda bahsettiğim bazı olumsuz durumlara rağmen, karşımızda çok tatlı bir kız çocuğu ve onun inanılmaz hayatta kalma mücadelesi var. Stephen King ve onun yarattığı büyülü bir dünya var. Maine var. Sıkı bir King hayranıysanız ve henüz okumamışsanız, bu güzel hikâyeyi okumanızda fayda var.

Keyifli okumalar.