Öteki Dünya: Alışveriş ve Spor Sapkınlığı Adına!

Ballard okumaya Gökdelen kitabı ile başlamayı düşündüğümü hatırlıyorum. Yakın zamanda da alırım diyordum ki girdiğim dükkandan Öteki Dünya adlı eseri ile çıktım. Konusuydu galiba en çok ilgimi çeken. Zira günde dokuz saatimi geçirdiğim alışveriş merkezleri vardı merkezinde. Bilimkurgu edebiyatının en iyi yazarlarından birisi olarak kabul edilir J. G. Ballard. Bilimkurguyu dünyada arayan bir yazar kendisi. Uzaya çıkmadan halleder işini.

Okuduğum kitapta da bunu gayet güzel başarıyor. Richard Pearson adlı karakterin etrafında şekilleniyor olaylar. Mesleğinde başarısız olmuş bir reklamcı Richard. Kısa süre önce işinden kovulmuş, başarısız bir evlilik geçirmiş ve yakın zamanda da babasını kaybetmiş. Tam bir kaybeden profili. Hayatı boyunca görmediği babasının vurulduğu haberini alınca Londra’dan arabasına atlar ve soluğu Heathrow’da alır. Otoban kasabalarıyla çevrili şehrin en göze batan (görmemek imkansız) binası Metro-Centre adındaki devasa alışveriş merkezidir. Gümüşi bir kubbeye sahip bina, şehir halkının kilise dahil bütün binalarından daha popüler. Gece vakti yapılan ışıklandırmaları ile gündüz vakti sanki güneşi hapsetmişcesine aydınlık iç yapısı ile bina adeta kutsal bir mabettir. Yirmi dört saat açık olan bu alışveriş cenneti, şehir halkını adeta kendisine bağımlı hale getirir. Richard’ın babası, eski toprak sivil pilot emeklisi burada vurulur. Hem de alışveriş merkezlerinden nefret eden bir ruh hastası tarafından.

millenium1

Babasının ölümüyle hayatında ilk defa Heathrow’a gelir Richard. Metro-Centre tarihinde ilk defa yaşanan hadise sırasında aralarında babasının da olduğu üç kişi hayatını kaybeder. Cinayetlerin yanında on kadar vatandaşı da yaralamaktan yargılanan katil zanlısı ise ilginç bir şekilde -tesadüf işte- serbest bırakılır. Ortaya çıkan sonuçtan tatmin olmayan Richard, kendi çapında cinayetleri araştırmaya başlar. İşe babasının hayatından, arkadaşları ve tanıdığı insanlardan başlar. Ancak elini nereye atsa karşısına Metro-Centre çıkar. Binlerce ziyaretçisi ile yaşayan bir organizma gibidir. İnsanlar ziyaret ettikçe, alışveriş yaptıkça adeta günah çıkartır. Şehir sakinlerinin çoğunluğu için kutsal bir mekan olan bina, holigan taraftar gurupları ile birlikte Richard’ın gerçeklere ulaşma yolundaki en büyük engeli oluşturur.

St. George Holiganları

Heatrow halkının çoğunluğunu oluşturan bu sapkın taraftar gurubu, St. George haçı işlenmiş kırmızı-beyaz tişörtleri ile resmen şehrin korkulu rüyasıdır. Gece gündüz demeden şehirde huzur bırakmayan topluluk, sırf hobi olsun diye -özellikle Asyalı- göçmenlerin yaşadığı evleri, işlettiği dükkanları basar. Yağmacılığın en kralını yapıp marşlar eşliğinde terk ederler talan ettikleri yeri. Polise göre bir grup aşırı heyecanlı taraftar gurubu olan bu topluluk Metro-Centre’ın en büyük savunucuları/fedaileri gibi takılırlar.

Tüm bu kaos ortamında Richard, işin aslını öğreneyim derken daha büyük bir belaya bulaştığını -çok geç- fark eder. Metro-Centre’ın laneti altındaki şehirde bir yandan gerçeklere ulaşmaya çalışırken diğer yandan bulaştığı bu beladan yakasını sıyırmanın derdindedir.

Yorumlar