Sıfırdan Özgürlüğe: Warcraft – Büyük Şef

Birçoğunuz gibi bende Warcraft dünyasıyla bilgisayar oyunları aracılığı ile tanıştım. Blizzard’ın piyasaya sürdüğü az ama öz oyunlar arasındaki seriden, en sevdiğim de serinin üçüncü oyunuydu. Hele bir de Frozen Throne eklentisi ile iyice güzelleşmişti yapım. Buraya oyunlar ile ilgili konuşmaya gelmedim -biraz sert oldu-. Bu yazının içeriği Warcraft evreninin kağıda aktarılmış kısmı. Dilimize çevrilmiş az sayıdaki kitaplarından biri olan Büyük Şef ile ilgili konuşacağız.

Oyunlarını oynarken de favori ırkım Orclardı. Zaten insan ırkını bu kafadaki oyunlarda hep en geri plana atma taraftarıyım. Ne de olsa ortalıkta envai çeşit safi orta çağ temalı strateji varken, Azeroth dünyasında da insan olmayalım değil mi? Sonuçta elimizin altında farklı özelliklere, yaşam ve savaş stratejilerine sahip ırklar var. Neyse lafı fazla uzattım sanırım. Christie Golden’in kaleme aldığı kitapta savaş şefi, cengaver savaşçı ve şaman Thrall’ın hayat hikayesini okuyoruz…

Ha bu arada, bu kitap gelecek filmin senaryosu ile ilgili spoiler içermektedir. Uyarmadı demeyin!

thrall

Go’el ya da Thrall

Her Şey Güç İçin, Yine

Güç ve iktidar arzusu ile kafayı bozmuş Gul’dan, emellerine ulaşabilmek adına orc kabile liderlerini etrafında toplamaya karar verir. Gölge Meclis adını verdiği topluluk hedeflerine ulaşmak için kullanacağı bir maşa görevi görmekten ileriye gidemez tabi. Arzuladığı güce ulaştığında onları da unutmayacağını, yanında yer alanları da ödüllendireceğini söyleyerek ihtirasa kapılan bir çok orc şefi sayesinde gücüne güç katar. Ancak eylemleri herkes tarafından destek bulmaz. Tıpkı Buzkurdu kabilesinin lideri Durotan gibi. Gul’dan’ın amaçlarının orkların gururlu ve mağrur savaşçı kimliklerine ters düştüğünü savunan Durotan, çoğunluğa ters düştüğü için yaşadığı topraklardan sürülür. Eşi Draka ve daha kundaktaki bebeği ile birlikte zorlu yaşam koşullarında hayatına devam etmeye çalışır.

Orc kabilelerinin içinde bulundukları durumdan rahatsızlığı günbegün artan Durotan daha fazla sessiz kalmaz ve düşüncelerini paylaşmak, destek bulmak için eski dostu Orgrim Kıyametçekici’nin yanına ulaşmak üzere eşi ve çocuğu ile yola çıkar. Ancak kötülüğün eli boş durmaz. Yolda uğradıkları suikast sırasında hem kendisi hem Draka hayatını kaybeder. Buzkurdu kabilesinin veliaht lideri ise kundakta ölüme terk edilir. Ancak onu almaya ölüm değil…

Thrall

Thrall!

… Aedelas Blackmoore gelir. Ormanda çıktığı bir gezinti sırasında tanrıların cilvesinin bir eseri olarak kundakta ağlayan orc bebeğine rastlar. Hayatı kadın çocuk demeden orcların pis -neye göre pis!- kanını akıtmakla geçmiş olan Blackmoore, tiksintiyle baktığı ufaklıkta hayatını kurtaracak bir fırsat görür. Yaşadığı Durnholde’de epey bir seveni bulunan gladyatör dövüşlerinde yer alması için çocuğu himayesine alır. İsim olarak pek de özen gösterme gereği duymadan Thrall yani köle der geçer hayatının fırsatına.

Yıllar geçer Thrall rakiplerini birer birer değil ikişer üçer yere serecek güce ve beraberinde rahatlıkla bir orduyu düzenli bir şekilde yönetebilecek bilgeliğe ulaşır. Her dövüşü rakibinin yere kapaklanması ile sonlanır. Arenada işi bittiğindeyse kapatıldığı hücresinde askeri strateji kitapları ile vakit geçirir. Thrall kazandıkça, Blackmoore kazanır. Kesesi her geçen gün daha da ağırlaşır. Ancak köle; içinde bulunduğu tutsaklık haline daha fazla dayanamaz. Kendi özüne dönmek, halkının arasına karışmak yani özgür olmak ister.

Beklenmedik bir yardım eli Thrall’ın ait olduğu yere, doğaya dönmesine yardım eder. Ama asıl aradığı nedir? Özgürlüğün bedeli nedir?

Yorumlar