Sonu Gelmez Bir Arayış: Cebirci
-
Zülfikar Yamaç
- Kitap
- 15 Mart 2016
Savaş Savaş Nereye Kadar
Giriş kısmında da şikayet ettiğim üzere yine bir savaş ile karşı karşıyayız. Bilimkurgu romanlarında eğer bir savaş, uzayda gerçekleşen bir savaş söz konusu ise onun en ince teknik ayrıntısına kadar aktarmak zorundasınız. Sebeplerini kendimce sıralayacak olursam:
- Birincisi sözü edilen savaşın tarafların ve içinde bulundukları durum (ekonomik, politik, dini, vs. ) hakkında yazardan başka kimsenin bir fikri olmaz ve bunu okuyucuya doğru bir şekilde aktarılmazsa sonuç hüsran olur. Söz konusu taraflar hakkında ne kadar ilgi o kadar iyi.
- İkincisi savaşa katılan tarafların hepsi insan değilde farklı ırklara mensup ise hangi ırkın ne uğruna can verdiğini bilmemiz ve bir ırkın neyi neden yaptığını anlamamız gerekir. Tarafların sebepleri ve yazarın bunu aktarma biçimi okuyucunun hikayeden keyif almasını sağlar.
- Üçüncüsü ise teknoloji. Ne boyutta bir savaş bizi bekliyor, doğru ve güzel bir tasvir bu noktada elzem. Lazer silahları mı var güdümlü füzeler mi söz konusu (hatta kim lazer silahlarını daha erken dönemde kullanmaya başladı, bu ilerlemeyi nasıl kaydetti). Ne boyutta savaş gemileri ne kadar büyük filolar vs.
(Aklıma gelenler şimdilik bunlar)
Cebirci bu noktada okuyucu tatmin etmeyi başarıyor denilebilir. Tarafların ne uğruna savaştığı, ortaya çıkabilecek olası sonuçlar ve kimlerin nasıl etkileneceğini kitapta açık bir şekilde aktarılmış. Devasa filoların birbirine gireceği bir savaş var elimizde ve yazar bunu çok iyi aktarmış.
Gerçek Bilginin Peşinde
Bir arayış romanı Cebirci. Galaksideki güç erkleri arasındaki dengeyi derinden sarsacak bir arayış içerisinde Fassin Taak ve okurken resmen onunla beraber geziyormuş hissine kapılıyorsunuz. Bunda kitabın barındırdığı betimlemesi bol ve bazen bir paragraf boyutuna ulaşabilen cümlelerin payı büyük. Yazarın başka bir kitabını okumadım o sebeple genel bir kanıya varmak yanlış olacaktır ancak Cebirci içerdiği uzun ve sonu gelmiyormuş hissi veren tümceleri ile beni biraz zorladı. Kurgu olarak bir derinliği var ve okumak için iyice konsantre olmamız gerekiyor ancak asıl zorluk anlatımdan ileri geliyor. Elbette yazar elindeki materyali işlemek için böyle bir yöntem seçtiği için boynumuz kıldan ince. Ama türe alışık olan okuyucuyu bile zorlayacak seviyede cümleler ile karşılaşmak içten bile değil. Bazı sayfalarda aynı cümleyi iki üç defa okuduğum oldu.
Son olarak kitapta yer alan karakterlere değinecek olursak Fassin Taak ve Ahali ırkından olanların başarılı bir şekilde yaratılıp önümüze serildiği kitapta yan karakterlerin durumu ve bunların kurguya dahil oluş şekilleri açısından ortalamanın üzerinde olmuş. Açıkçası herhangi bir şikayetim yok. Daha fazlası göze batma durumunu ortaya çıkartabilirmiş. Yalnız içlerinden birisi vardı ki adama saygı duydum. Burada sadece adını yazıp geçeceğim ancak adamın intikam almak konusunda kendine has bir tarzı olduğu su götürmez: Başrahip Luseferous.
Son Söz
Gerek anlatımı gerekse kurgusu itibari ile Cebirci, okunmayı kesinlikle hak eden bir kitap. Yazarın Türkçe’de basılı kaç tane kitabı var bilmiyorum ama sanırım bu dilimize çevrilen en iyi kitabı. İthaki Yayınları’ndan çıkan eserin çevirisini yapan Kemal Baran Özbek’e de ellerin dert görmesin diyorum. Türün dilimize kazandırılmış anlatım tarzı ile en zor kitaplarından birisi olduğunu düşünmüyor değilim. Yedi yüz sayfalık kitap iki haftada anca bitti.