Star Wars – X-Wing Romanları I-II-III-IV
-
Halil Kardıçalı
- Kitap
- 8 Temmuz 2015
İmkansız görevler Rogue Squadron’un işi… Kanat liderleri Wedge Antilles’in X-Wing’inin üzerinde sayısız İmparatorluk uçağının yanında, iki tane de Ölüm Yıldızı resmedilmiştir savaş madalyası olarak… Evet, görevleri bu kadar imkansızdır, ama Rogue Squadron görevini her zaman başarır!! X-Wing kitap serisi toplamda 10 kitaptan oluşuyor ve Rogue Squadron ile Wraith Squadron’un ayrı ayrı hikayelerini anlatıyor. Bu yazımda serinin ilk dört kitabına (Rogue Squadron, Wedge’s Gamble, The Krytos Trap ve The Bacta War) değineceğim sadece, devamını da daha sonra sizlerle paylaşmayı tasarlıyorum. Bu dört kitap önemli bir hikaye ağını başlatıyor ve bitiriyor. İnsanın devamını da okuyası geliyor ama en azından bu dördünü okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.
Serinin ilk kitabı olan Rogue Squadron ikinci Ölüm Yıldızı’nın Endor’da patlatılmasından hemen sonra başlıyor. İmparatorluk, askeri ve politik açıdan çok büyük darbe almıştır ama ölüm döşeğinde olmaktan uzaktır. Herkesin çok iyi bildiği üzere köşeye sıkışmış bir rakip, en tehlikeli rakiptir..! Ayrıca Endor zaferi ertesi durum, isyan kuvvetlerinin donanmasının temel gücünün nihai amaçlarına giden yolda ciddi bir sıkıntı olduğunu ortaya çıkarmıştır. İsyan kuvvetleri gerilla savaşına alışık ve uygundur. İmparatorluk güçleri karşısında, kaçıp saklanarak ve stratejik hedefleri kısa süre içerisinde vurup, sırra kadem basarak başarılı olmuşlardır. Uzun süreli, cephelerin belli olduğu bir savaşın Asiler tarafından yürütülmesi son derece zordur. Asilerin sempatizanları ve aldıkları destek yavaş yavaş artmaktadır. Ancak, yaralanmış ve koordinasyonunu kaybetmiş halde de olsa, İmparatorluk donanması gemi sayısı, ateş gücü ve donanım olarak halen isyan kuvvetlerinden kat kat üstündür. Ayrıca İmparatorluk’un başgezegeni Coruscant halen dimdik ayaktadır ve İmparatorluk sempatizanı olan veya oluşacak yeni güç dengeleri ile bir çırpıda taraf değiştirebilecek yıldız sistemi sayısı da azımsanamayacak kadar çoktur. Kısacası İsyan’ın amacına ulaşıp Yeni Galaktik Cumhuriyet’e dönüşebilmesi için Asilerin önünde çok zorlu, çetrefilli ve uzun bir yol vardır.
Asi kuvvetlerin kahramanlara ve sembollere en çok ihtiyaç duyduğu bu dönemde Wedge Antilles bir kez daha göreve çağrılır ve Asi kuvvetlerin gurur kaynağı olmuş olan Rogue Squadron’u yeniden bir kurması istenir. Wedge’in işi hiçte kolay değildir, zira Rogue Squadron’a Asiler tarafından yüklenen anlamlar birden fazladır; sadece (çok iyi) savaşan bir kahramanlar birliği olmaları değil, bir yandan da politik bir simge/sancaktar olmaları istenmektedir. Bu nedenle galaksinin en iyi Asi pilotlarından değil, İsyan’ı oluşturan ve birlikte tutan farklı ırkların pilotların temsil edilerek oluşması gerekmetedir. Wedge’in kişisel dertleri de çoktur; yorgun bir kahramandır kendisi, İsyan için görevini fazlasıyla yerine getirmiş ve bu uğurda pek çok arkadaşını da kaybetmiştir. Belki de emeklilik vakti çoktan gelmiştir, ama bir yandan da İmparatorluk’un tamamen yok edilmesi ve galaksiye barış gelebilmesi için daha yapılacak çok iş vardır. Görev bilinci, imkansız savaşlar, politik ayak oyunları derken Wedge işinin başına geçer ve Rogue’ları eğitmeye başlar. İlk ve en önemli ders hayatta kalmaktır, kalkan her X-wing geri dönmelidir…
Bu seri EU kapsamında şimdiye kadar okuduğum “en iyi şey” sanıyorum. En önemli özelliği, bize o çok uzaklardaki galaksiyi detaylı bir şekilde anlatıyor ve açıklıyor olması. Filmlerde gördüğümüz ve görmediğimiz farklı uzaylıların yaşamlarını, kültürlerini ve tarihlerini öğreniyoruz. Filodaki her bireyi tanıdıkça bilgimiz artıyor, galaktik haritanın daha çok yerini görmeye başlıyoruz. Bu seride Force kullanımı çok az var, Luke ara ara kendini gösteriyor ama temas edip gidiyor. Bu sayede hikayeleri ve karakterleri Jedi-Sith ekseni dışında okuyoruz (Force meselesini çok sevmekle beraber bu “olağan” yaşantıyı okumak çok iyi geldi gerçekten). O uzak galakside yaşayanlar ne yapar, ne işlerle uğraşır, neyin ticaretini yapar, ne yer, ne içer, ne giyer, şehirleri, uzay üsleri neye benzer, ne ekerler, ne biçerler bir sürü detaya hasıl oluyoruz. Bu sayede de oralarda gerçekten yaşadığımızı hissedebiliyoruz. George Lucas’ın yapamadığını bu seri yapabiliyor diyebilirim rahatlıkla.