Rowling’ten Amerikan Büyü Tarihi’ne Derinlemesine Bir Bakış

J.K. Rowling, 90’larda doğup 2000’lerde kitap okuyan bir nesil için bir kere olsun merak edilmiş ve ele alınıp en azından bir kitabı okunmuş önemli bir yazar. Onun kaleminden Amerikan Büyü Tarihi’ne derinlemesine bir bakışın incelemesine hoşgeldiniz. Hem de franchise’ı genişletmek için Pottermore’dan 4 yeni hikayeyle. Hatta birçoğumuzun ilk sinema deneyiminin de Harry Potter’ın herhangi bir filmi olduğuna eminim. Tabi ki bu denli hayatımıza girmiş bir yazarın günümüz trendlerinden uzak kalması beklenemez.

Rowling’in Harry Potter’ın marka değeri konusunda ileriye dönük çalışmalar yaptığı ve insanların aslında kitaplarda bahsedilenlerden çok daha fazlasını merak ettiğini anladığı aşikâr. Özellikle Ateş Kadehi’nin ana konularından olan “diğer büyücülük okulları” temasının herkesin merak ettiği konulardan biri olduğunu tahmin edebiliyorum. Benim de Ateş Kadehi’ni okurken aklıma bu konu hakkında birkaç soru gelmişti ve o soruların cevabını alamayacağımı bilmeme rağmen acayip heyecanlanmıştım. Türkiye’de bir büyücülük okulu var mıydı? Eğer var olsaydı ne kadar süredir orada olurdu? Kimler daha önce büyücülük eğitimi almıştı? En önemlisi geçmişten bu yana yaşanan olayların kaydını kimse tutuyor muydu? İşte J.K. Rowling de bu soruları bir Amerikalı’nın da sorabileceğini düşünmüş olmalı ki, Amerikan pop kültüründe önemli yeri olan büyücülüğün yeni kıtadaki tarihine bir İngiliz bakışı fırlatmıştı geçen aylarda, sütlü çayını yudumlarken.

Rowling’in kendi kaleminden aktarılan bu mini seri, Amerika’nın keşfinden 1920’lerde geçecek bir Wizarding World hikâyesi olan Fantastik Yaratıklar’a kadar geçen sürede gerçekleşen olayları anlatıyor. Bu 4 bölümlük mini serinin tamamını Pottermore sitesinden Türkçe okuyabilirsiniz. Ben de o mini seri hakkında birkaç bir şey karalamak istedim.

Hikayelerin Potter serisindeki yeri

Rowling birçok gerçek olayı aynı Harry Potter serisinde yaptığı gibi hikâyesine yedirmeyi başarmış. Okuduğunuzda sizin de görebileceğiniz birkaç yenilik var. Örneğin Avrupa’daki büyücülerin aslında Amerika’daki büyücülere karşın oldukça rahat ve lüks yaşam koşulları olduğunu, asaların Amerika’da önceleri pek kullanılmadığını ama daha sonrasında kullanılanların da farklı özelliklerinin olduğunu, evren anlamında birçok bildiğimiz terimin değişmiş olduğunu görüyorsunuz.

Amerikan Büyü Tarihi

Rowling’in büyücülük tarihine bakış açısı çok hoşuma gitti. Büyücülük dünyasına uyarladığı konular tek tek ele alınsa ayrı ayrı serisi çıkabilecek anekdotlardan oluşuyor. Mesela “Derigezen” efsanesi olarak anlatılanların Amerikan yerlilerine bağlanması ve şekil değiştiren Animagus’ların varlığı söz konusu.

Salem cadı mahkemelerinden sonra Amerikan Büyü Tarihi değişmiş ve ordaki büyücülerin Avrupa’dakilerden sayıca az olması ve yeni kıtadaki büyücülerde büyü yapma korkusu oluşması muazzam bir yenilik.

“Salem büyü toplumu açısından, trajik can kayıplarının çok ötesinde bir öneme sahipti. İlk etkileri, çoğu cadı ve büyücünün Amerika’dan kaçmasına yol açmak oldu ve daha niceleri oraya yerleşmekten vazgeçti. Bunun sonucunda Kuzey Amerika büyü toplumunda, Avrupa, Asya ve Afrika’dakilere kıyasla ilginç değişiklikler görüldü. 20. yüzyılın ilk dönemine kadar Amerika’daki nüfus içindeki cadı ve büyücü sayısı, diğer dört kıtaya göre daha azdı. Büyücü gazeteleri sayesinde Püritenlerin faaliyetleri konusunda oldukça bilgili olan safkan aileler, nadiren Amerika’ya gitti. Bu yüzden Yeni Dünya’daki Büyüdışı’lardan doğan cadı ve büyücülerin oranı, diğer yerlere göre daha yüksekti. Bu cadılar ve büyücüler çoğu zaman evlenerek kendi saf büyü ailelerini kurdu ancak Avrupa’nın büyü tarihini belirleyen safkan ideolojisi, Amerika’da pek tutunamadı.”

Yukarıda verdiğim alıntı durumu çok güzel özetliyor. Salem’de arada kaynayan kişilerin çok azının büyücü olması ve genelinin Muggle’ların Amerikan karşılığı olan Büyüdışı’lardan oluşması da hüzün verici bir detay olarak göze çarpıyor.  Bunun ardında yatan gerçek ise yıllar boyunca ABD’de her zaman ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören gruplar olması, ve bunun başarılı bir şekilde hikâyeye “büyü” konseptinde bağlanması. Bunun gibi detaylar Rowling’in kaleminin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.

 

Sonrasında yaşanan iç savaş ve MACUSA’nın (Amerikan Büyü Tarihi’ne göre ABD Sihir Kongresi) kurulması, bu iç savaşta yenilen tarafın yıllarca kin beslemesi ve sonucunda Rapport Yasası’yla getirilen yasağın Amerika’da yarattığı ortamın Fantastik Yaratıklar’a açılan bir kapı olduğunu düşünüyorum.

Amerikan Büyü Tarihi’nin incelikleri

Bu konuların bir mini seride işlenip bırakılmasından da yana değilim. Bizler Harry Potter’ı kitapların kokusunu duyarak hisseden bir nesiliz. Hangimiz bir Dungeons and Dragons kitabı yada Star Wars kitabı almak yerine internetten okumayı tercih eder ki. Eminim cevabınız çok azımız olacaktır.

Ayrıca eleştirilmesi gereken yerler de azımsanmayacak kadar fazla. Mesela internet genelinde bir tararsanız Amerikan Yerlilerine bakış açısının çok sevilmediği ve hatta ırkçı bulunduğu dikkatinizi çekecektir. Bir İngiliz gözünden Amerikan Büyücülük tarihi tabi ki çok da güzel aktarılabilinir. Fakat Rowling’in bu hamlesini doğru ve kapsamlı bir şekilde tasarlayıp piyasaya sunabilecek iken pastadan pay kapma pahasına aceleye getirip bunu başarıyla gerçekleştirebildiğini düşünmüyorum.

Umarım Rowling, bu hatasını düzeltip ilerleyen dönemlerde Fantastik Yaratıklar’ın satış rakamları istenilen düzeyde olursa  “Wizarding World” markası altında kitap serileri yazmaya koyulacaktır.

Sizce böyle bir durumda yazdığı romanlardan birinde ”Büyücüler Dünya Savaşı” gibi bir konsept görsek çok güzel olmaz mı? Ya da başka neler olabilir ki? Benim umudum var hala!!

Ne dersiniz? Yorumlarda yazın!!

Yorumlar