Tekinsiz Öykülerin Yeni Mekanı- Kibrit Ev

Korku edebiyatı kategorisinde okuyucu ile buluşan yerli kitap arşivi her geçen gün artmaya devam ediyor. Fantastik ve bilimkurgu edebiyatında olduğu gibi genelde popüler edebiyat anlayışının dışında kalan bu türe eklenen her yeni eser gibi Kibrit Ev’de hakkıyla okunmayı hak eden bir kitap olarak raflardaki yerini aldı. İthaki Yayıları etiketi -ki kendileri saydığımız türler konusunda yerli yazarlara verdikleri destek ile saygıyı hak ediyor- ve çok güzel bir kitapla Murat S. Dural tekinsiz öykülere okuyucuyu davet ediyor

Yazarın ilk öykü kitabı olduğunu ve daha evvelinde Fabilog’da yazarlık yaptığını, kitap içerisinde yer alan ve benzeri anlatı türlerinde başarılı bir kaleme sahip olduğunu söylemek istiyorum. Özellikle kendi tecrübeleri ve profesyonel hayatı ile ilgili edindiği tecrübeler öykülerinde bol bol yer alıyor. Sözü burada bırakıyor ve Kibrit Ev’in kapısını merak edenlere açıyorum.

Buralar Karanlık

Kitap toplamda on adet öyküyü barındırıyor ve ilk öykü Kabus Kapan. Ülkenin doğusunda, ücra bir köyünde öğretmenlik yapan İzmirli Hüseyin’i okuyoruz bu öyküde. Gördüğü rüyalar, rüyalardan da öte kabuslarla geçen gecelerin birinde kan ter içinde uyandığında başucunda yanan bir mum ile karşılaşır. Kim, ne zaman koydu bunu buraya diye düşünceler içindeyken köyün ileri gelen ailelerinden Zekeriya ağa ve hanımı ile rastlaşır. Normalde her sabah kendisine selam verip sohbet eden ihtiyarlar bu defa yanından adeta kaçarcasına hareket eder. Çok geçmeden huzursuzluklarının sebebi anlaşılır. Ailenin başı kızları Berfin’ine musallat olan “şeyden” dolayı bir hayli derttedir. Kızcağızı da ancak Hüseyin öğretmen kurtarabilir. Rüyalarda yürümeye, kabuslara göğüs germeye yetecek güç ancak onda vardır çünkü…

Öncelikle şunu yazmak istiyorum; öykü daha ilk cümlelerde sizi içine çekiyor. İlerledikçe de gittikçe hikayeye kaptırıyorsunuz kendinizi. Yazarın anlaşılır dili ve akıcı ritmi sayesinde rahatlıkla okunduğunu söyleyebilirim. Bu önemli; okuyucu ile ilk temas. Öyküye gelince… Evvela tahmin ettiğim gibi bir canavar, kötü ruh avı şeklinde olmadığını görmek beni sevindirdi. Konu ilerledikçe öyle bir yere bağlanıyor ki okuyup tecrübe etmek gerek. Çoğumuzun bilip de sustuğu bir noktaya parmak basmakla kalmıyor yumruk atıyor yazar. Başlangıç içinde gayet iyi bir seçim bu arada. Ayrıca içerisinde tanıdık birçok isim mevcut.

Yangın Yeri

Kişisel olarak kitaptaki favori öyküm sanırım Kibrit Ev. Aynı zamanda kitaba adını veren öykünün diğerlerine benzemeyen bir havası var. Çocukluğunda dedesinden etkilenerek üniversitede felsefe eğitimi alan akabinde yüksek lisanstı askerlikti derken hayata atılmaya hazır genç bir adam. Kitapçının birinde kendi yaşlarında bir kıza rastlar. Ortak ilgi alanlarının felsefe olduğu anlaşılır, bol bol muhabbet edilir. Öte yandan adamımızın dedesi tabiri caizse ölüm döşeğindedir.

Doksan küsür yıllık hayatı boyunca yüzü gülmüş, ailesinin neşe kaynağı olmuş ihtiyar yaşadığı evi tıpkı kendisi gibi felsefe meraklısı torununa miras bırakır. Ancak bıraktığı mirasın bir evden çok daha fazlası olduğu son nefesinde torununa anlatır. Evde yalnız olmayacağını, yanı başında tıpkı kalbindeki ateş gibi bir ateşin var olacağını, ona sahip çıkmasını öğütler. Çöpçü Filozof’un torununa mirası yine kendisine yaraşır biçimde alevler içinde metafizik bir bilmecedir resmen. Sonunu görmek, yaşamak torununa kalmıştır…

Yazar Murat S. Dural

Bittiğinde bir sigara yakmak istediğim öykü işte tam olarak buydu. Karakterlerden tutun olaylara kadar hepsi çok etkileyiciydi. Felsefeyi merkezine alan hikayede yaşananlar fiziksel boyutu geçtim metafizik kavramına getirdiği yaklaşım için bile dikkate değer. Yazarın ince ince dokuduğu kurgusu, olayları işleyişi “olmuş bu” dememi sağladı. İnsan her okuduğu öyküde kendisinden bir şeyler bulur ya. Bende Kibrit Ev‘de buldum kendimi. Tekrar söylüyorum kitap için favorim kesinlikle bu.

Murat S. Dural’ın eğitimini aldığı arkeoloji bilimini merkezine alan Arka Bahçe aşk kavramının zamana, yıllara meydan okuyacak güçte olup olmadığını tek tek anlatıyor. Babasının ölümü ile sarsılan çocukluk döneminin sonunda yaşanmış tarihin yeryüzünde bıraktığı izlerin peşinde bir arkeolog olan Berk, hayatını değiştirecek bir keşif yapar. Yüz yıllar önce olmuş bir depremden arta kalan tarihi eserlerin arasında birbirine kavuşmaya çalışan iki aşığın öyküsüne tanıklık eder. Aşkın nelere kadir olduğunu da işte o zaman anlar.

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar