Türklerin Şeytani Masalları: Masallarımızdaki Demonlara Dair
-
Zülfikar Yamaç
- Kitap
- 25 Eylül 2018
Masallar dünyanın neresine giderseniz gidin, her bölge ve coğrafyada oranın ruhunu taşıyan, yansıtan en eski ve en köklü anlatı türlerinden birisi olarak göze çarpar. Mitolojik arka planları ve zamanla değişen kültür anlayışları/değişimleri, masal dediğimiz hadisenin çehresinin değişmesine neden olur. Bölgelere göre farklı karakterlere, olay akışlarına kavuşan belli başlı taslaklar halinde olduklarını görürüz. Ya da yaşanmış bir olaya arkasını verip sıfırdan üretilmiş olabilir. Türk dünyası ve Türkiye bölgesinde anlatılan masallar da bu konuda özel bir ilgiyi hak eder niteliktedir.
Özellikle İslamiyet öncesi inanç ve yaşam tarzı sebebiyle daha çok mitler ve destanlar yoluyla şekillenen Türklerin masal anlatılarını Seçkin Sarpkaya, bu anlatmalarda yer alan demon diye anlandırabileceğimiz varlıklar özelinde derlemiş ve Türklerin Şeytani Masalları adlı kitabında okuyucu ile buluşturmuş.
Evvelinde yüksek lisans tezi olarak kaleme alınan metin saha sonra Karakum Yayınları etiketi ile bu konudaki az sayıda araştırmanın arasına dahil olarak raflardaki yerini almış oldu.
Demon?
Seçkin Sarpkaya kitabına evvela demon teriminin açıklamasını yaparak başlıyor. Zira kitap boyunca üzerine inşa edilecek anlatı bu terim ekseninde ilerliyor. Verilen tanıma göre demon için kısaca ‘insan olmadığı bilinen, iyi ve kötü de olabilen, ruh türünden (duyularla çoğunlukla somut olarak algılanamayan) varlık’ diyebiliriz. Dünyadaki çeşitli kültür ve inanışlar demon kelimesine farklı anlamlar yüklemektedir. Özellikle kötü ruh ve/veya varlıkları karşılamada bu terime başvurulduğu görülür. Ancak kitapta verilen referans ve açıklamalar salt kötü olarak anılmasının doğru olmayacağına işaret ediyor. Zira Şahmeran da bir demondur ancak dinlediğimiz ya da okuduğumuz masallarda kötü olduğunu görmeyiz. Söz konusu referans noktaları kitap boyunca özenle yer verilmiş ve eserin güvenilir olmasını sağlamlaştırma yönünde titizlikle sadık kalınmış.
Bu referanslar arasında Orhan Hançerlioğlu, Fuzuli Bayat, Celal Beydili, Pertev Naili Boratav gibi hem mit ve efsaneler ile ilgili yapıtlarıyla tanınmış hem de Türk kültürüne dair duayen sayılan isimler yer alıyor. Bunun dışında yabancı kaynak ve yazarların isimlerini de yine kitapta görmek mümkün. Açıkçası tez olarak hazırlanan bir eserde çok sayıda dipnot görmek beklediğim bir şeydi. Burada da beklediğim gibi çalışmanın doğruluğunu ya da özenle çalışıldığını gösterir nitelikte olduklarını söyleyebilirim.
Masal Ayrı Efsane Ayrı
Kitap bu iki tanım için farklı farklı iki bölüm halinde ele alınmış. Masal ve efsane arasındaki farkların kitap içerisinde maddeler halinde incelenen demonlar üzerinde oluşturdukları değişiklikler dikkat çekici. Zira efsane dediğimiz şey yaşanmış ya da yaşanmış olması muhtemel olayların değiştirilmiş haliyken masallardaki daha özgün ve geniş hayalgücü anlatılan meselenin ve varlıkların yorumlarında ayrımların oluşmasında etken rol oynuyor. Misal efsaneler bölümünde yer alan maddelerin sayısının masala oranla daha fazla olduğu görülüyor. Çoğu terim/isim aynı olmasına rağmen farkın oluşmasının sebebi hem bölgesel anlatılar hemde bahsettiğimiz yaşanmışlık durumundan ileri geliyor.
Her birinin insanın yaşadığı korku ve kaygı gibi olumsuz ve kötücül duyguların kişileştirilmiş anlatısı olan bu varlıklara dair Türkiye’de farklı tanımlar, özellikler yüklenmiş durumda. Örneğin masallar bölümünde yer almayan Pirabok adlı demon ile ilgili anlatılar Diyarbakır ve Mardin bölgesinden derlenen efsaneler üzerinden kayda geçirilmiş. Nihayetinde bu demonun Alkarısı adlı varlığın bölgedeki ismi olduğunu görüyoruz ve Alkarısı masal başlığında da ele alınmış. Öte yandan her iki bölümde de yer alan Cadı için Trabzon-Şalpazarı bölgesinde Kırım Cadısı ya da Kırım Cazusu ismi kullanılmış ve tanım olarak bölgenin şartlarına uygun yorumlar getirilmiş.
Seçkin Sarpkaya her iki anlatı türü için ayrımlarda bulunurken neyi nerede kullanması gerektiğini doğru bir şekilde saptamış. Sonuç itibariyle insanların hayatlarında karşılarına çıkan, yaşadıkları olay ve tecrübelere dair dile getirdikleri söylemler olsa da masal ve efsane tür bazında da ayrı ayrı ele alınması gereken kavramlar.
Dikkate Değer
Kitap muhtevası bakımından dikkate değer bir eser. Ele aldığı konu başlıkları özen gerektiren şeyler. Korku kültürümüze ya da anlatı geleneğimizde korku ögelerinde neler olup olmadığı detaylıca incelenmiş. Kitap özellikle destanlar ile ilgili bölümde yirmi beş adet demonu ele alıyor. Çoğu duyduğumuz, geri kalanı ise hiçbir fikrimizin olmadığı konu başlıkları. Zaman zaman bazı başlıkların birbirine benzediğini. Sebebi ise bölgesel isimlendirme farkları. Çok sayıda farklı kültür ve yaşayışı bir arada bulunduran bir coğrafyada yaşıyoruz. Birinin ak dediğine birisi beyaz diyebiliyor.
Aslında meselenin özü kendi korku ve kaygılarımızın yansımalarından ibaret. Hani şu klişe ama doğru “Her şeyin mantıklı bir açıklaması vardır.” cümlesi bu kitabın anlattığı şey aslında. Evet, her şey bizim korkularımız ilintili. Geceye duyulan korku bütün demonların en tehlikeli oldukları saati güneş battıktan sonraya çeviriyor. Yeni doğum yapmış kadınların hassas durumlarına Alkarısı/Albastı alternatif olmuş. Yaramazlık yapan, söz dinlemeyen çocuklar kötü kadın tasviri olarak biçimlenmiş Cadı ile korkutuluyor. Daha bunun gibi bir sürü örnek mevcut. Bunlar kültürümüzün temel anlatı elemanları olan masal ve efsanelerimizde kendilerine Dev, Cadı, Pirabok vs. gibi isimlerle yer bulmuş.
İçerik bakımından benim gibi konuya dair fazla fikri olmayanları tatmin edecek genişlikte. En azından başlangıç seviyesi olarak düşünebiliriz. Ansiklopedik veriler ışığında okuduğumuz eserlerde yer alan yaratık ve varlıkların ne olduklarına dair fikrimiz olmuş oluyor. Ancak kitap bu teknik bilgi aktarımı aşamasında kendini tekrar etmek gibi bir duruma düşüyor. Aynı başlık altında aynı cümleyi çok defa okumak açıkçası bu noktada engel olarak göze çarpıyor. Alıntı yapılan bölümlerde örnek verilen anlatıların benzer şekillerde cereyan etmesi kısmından bahsetmiyorum. Yazar, yaptığı açıklamalarda kendisini tekrar eden cümleleri çok sık kullanmış. Kurmaca olan bir eserde daha çok göze çarpan bu yineleme hadisesi bu eser içinde olumsuz bir durum ortaya koymuş.
Karakum Yayınları etiketi taşıyan kitap Seçkin Sarpkaya ellerinden çıkan önemli bir akademik döküman. Fiziksel açıdan kapak tasarımı başarılı, mizanpaj olarak orta karar bir kitap olmuş. Demonik varlıklara dair yazmalar yapanlara bir başucu kitabı daha. Hemde es geçilemeyecek isimlerin eserlerinden referanslar eşliğinde.