Tutuşan Sayfalar İçin Ağıt: Fahrenheit 451
-
Özge Nur Küskün
- Kitap
- 15 Mart 2015
Melankolik ve intihara eğilimli bir kadın olan Mildred olabildiğince duygusuzdur ve bu haliyle de Montag’ın kararlarına yön veren etkenlerden biri haline gelir. Montag konuşmak, okumak, hissetmek ve çevresini algılamak istemektedir. Bu yüzden bir karar verir: kendisi için neye mal olursa olsun, sakladığı kitapları okuyacaktır.
Bradbury, “Yaya” adlı hikâyesini yazmasına neden olan bir olay yaşamış ve ardından bu hikâye önce “İtfaiyeci” adlı kısa bir romana, sonra da “Fahrenheit 451”e dönüşmüştür. Bir gece yazar arkadaşlarından biriyle Los Angeles’ta sokakta yürüyen Bradbury, bir polis memuru tarafından durdurulur. Arabasından çıkan polis memuru ona ne yaptıklarını sorar, yazar da “ayaklarından birini diğerinin önüne koyduklarını” söyler. Bunun üzerine polis sorusunu yineler ve Bradbury, “havayı soluduklarını, konuştuklarını, tartıştıklarını, yürüdüklerini” söyler. Bu sözler üzerine de kaşlarını çatan polis memuruna şu sözlerle karşılık verir: “Bizi durdurmanız mantıksız. Eğer bar soymak veya bir dükkândan bir şey çalmak isteseydik, araba kullanıyor olmamız gerekirdi. Soymuş, çalmış, uzaklaşıyor olurduk. Gördüğünüz gibi, arabamız yok, sadece ayaklarımız var.” Bunu duyan polis memuru emin olmak için bir kez daha “Sadece yürüyor musunuz?” diye sorar ve onayı aldıktan sonra, “Pekâlâ, bir daha yapmayın,” diyerek arabasına biner ve uzaklaşır. Bradbury’nin arkadaşıyla birlikte güzel bir Los Angeles akşamında, iki arkadaşın yapabilecekleri en medeni eylemi yaptıkları sırada yaşadığı bu olay, yazarın günümüze dek uzanan ve okuyucularını etkilemekle kalmayıp onların yüreklerine de dokunan distopik bir eser kaleme almasına neden olur.
Distopik eserleri okurken insan bunların günün birinde gerçek olabileceği kaygısını taşır her zaman. Çoğu kez yaşanan katarsis duygusudur bu eserleri çekici kılan. Okuyucu kendini, romanlardaki kâbus sahneleri yaşamadığına ya da yaşamasının olanaksızlığına inandırır. Ancak modern zamanların inşasıyla birlikte mekanikleştiğimizi ve “level atlayan” insanın distopik eserlerde kurgulanan dünyalara yaraşır bir hale geldiğini yadsımak da bir tür katarsistir.
İşte tam da bunun için okumak, düşünmek ve hayal etmek gerekir. Hiç durmadan. Cehalete, baskıya ve zorbalığa karşı, düşüncelere ket vurulan bir toplumda bile var olabilmek için yapılabilecek en etkili eylem okumak ve düşünmektir.
“Ama yine de dünya dönüyor” diyebilmektir.
Önemli Not: Fahrenheit 451, kitap kâğıtlarının yanıp tutuştuğu SICAKLIK derecesidir. ISI derecesi değildir. Zira ölçü birimi olan sıcaklıktır, ısı ise sıcaklık farkıyla oluşan enerjidir. Saygılarımla birlikte, bu ufak ama önemli noktayı özellikle belirtmek istedim.