Uzaktan Kumandalı Kız: Gelecekte Kendisi Olamayan İnsana Dair
-
Zülfikar Yamaç
- Kitap
- 2 Temmuz 2018
İthaki Yayınları, Bilimkurgu Klasikleri serisiyle şimdiye kadar otuzdan fazla eseri okuyucuyla buluşturdu. Bunların içerisinde Cesur Yeni Dünya ve Fahrenheit 451 gibi yenilenmiş çeviri ve tasarımlarıyla okuduklarımız kadar daha önce dilimize çevrilmeyen eserler yer alıyor. İkinci seçeneğin bittabi ağırlıkta oldu serinin en vurucu kitaplarından biri şüphesiz Uzaktan Kumandalı Kız oldu.
Kitap birçok yönden akılda kalıcı, unutması güç özelliğe sahip. Evvela yazarı olarak tanıdığımız James Tiptree, Jr. isminin takma ad olduğunu öğreniyoruz. Yıllarca bu ismi kullanmasının yanı sıra bir çok ödül kazanmış olan Alice B. Sheldon kadın kimliğini gizli tutarak kitaplarını yazmış. Bununla ilgili anlatacak çok şey var. Lakin Ursula K. Le Guin önsöz kısmında konuyu çok güzel dile getirmiş.
Sanıyorum daha fazla uzatmadan lafı kitaba getirsem iyi olacak. Hugo Kısa Roman Ödülünü kazanmış kitabın hacmine kıyasla devasa içeriğine buyurun.
Reklamsız Toplum
Kitap hangi zaman diliminde geçiyor bilmiyoruz. Yazarın dediği gibi; çok uzak sayılmayan bir gelecekte reklam kavramının yasak olduğu bir zaman. Evet, hiçbir firma ürünleri ve/veya hizmetleri için görsel ya da sesli reklam yapamıyor. Alıştığımızın dışında bir toplum yapısı.
Belli teknolojik gelişmeler ışığında hızını alıp devletlerden daha fazla söz sahibi olan şirketlerin egemenliği söz konusu. Benzeri hemen her toplumda olduğu gibi insanların büyük çoğunluğu işsiz, varolma mücadelesi veren, ölümü armağan olarak gören ve uyuşturucularla örülü bir hayat sürüyor. Onlardan biri de P. Burke adlı on yedi yaşındaki genç kız. Hayatın tokadını çok sağlam yemiş, geriye ölümden başka şansı kalmamış P. Burke. Ama rahat rahat ölmesine dahi izin verilmez. Başarısız intiharı sonrasında hastanede ziyaretine gelen adamın biri ona bir iş teklif eder. Hiçbir şey şimdikinden daha kötü olamaz diyerek teklifi kabul eder.
Bir dizi eğitimden geçer. Adabı muaşerete dair her şeyi öğrenir. Nihayet göreve hazır olduğunda onu tabut benzeri bir hücreye yerleştirirler. Gerekli işlemler tamamlandıktan sonra P. Burke gözlerini açar ve bambaşka bir bedende hayata geri döner; tanrıça misali bir güzelin bedeninde. Delphi P. Burke kontrolünde yeni nesil bilinçaltı reklam dünyasının yeni üyesidir. Her şey en başta çok güzel gider. P. Burke görevini layıkıyla yerine getirir. Ancak bir zaman sonra ortaya aşk denen bir sorun çıkar.
Ortada bir aşk vardır ancak tarafları kimlerdir. İnsan kendine ait olmayan bir bedende hayatın tadına varabilir mi…
Varoluşsal Sancılar ve Delphi
İlk kısımda ne demiştik; kitap yükte hafif pahada ağır. Yaklaşık yetmiş sayfadan söz ediyorum ama size verebildikleri bunun çok daha fazlasına denk. Nereden başlayacağımı bilmeden devam etmeye çalışacağım.
Yazarı, kariyeri boyunca erkek olarak tanınmış bir kitap var elimizde. Daha konuya girmeden burada olay karışıyor. Bu eserin bir erkek gözüyle yazılmasının pek de mümkün olmadığını düşünüyorum. Ancak birçok alanda olduğu gibi bilimkurgu yazınında da erkek hegomonyası ile karşı karşıyayken James takma isimli bir kadın olduğunu düşünmek çok güç. Buradan hareketle yazarın, kadınlara dair kadınları anlatan ve kadın olduğunu belli etmeden ele aldığı eser özel bir noktaya gelmiş durumda.
Devam edelim. Kitabın ana karakteri P. Burke. Daha doğmadan ölmüş resmen. Çok zor bir hayat süren, geleceğin ona yaşam şansı tanımadığı birisi. Hayatına son vermeyi göze almışken karşısına çıkan fırsatı kabul etmesi ve akabinde karşılaştığı manzaranın ne denli şok edici olduğunu düşünebiliyor musunuz. Kelimenin tam anlamıyla yeniden doğuyor. Delphi’yi kontrol etmeye başladığı ilk andan itibaren kendi kişiliğini, yaşamını bir kenara atıyor. Mümkün olsa yemeden içmeden uyumadan onu ve onun hayatını yaşamak istiyor. Varlığının tek amacı simülasyon benzeri kontrol mekanizmasını başında olmak. Zaman geçtikçe simüle ettiği varlığı kendisinden ayıramaz hale gelir.
Cyberpunk türünde çokça karşımıza çıkan benzeri yeniden bedenlenme, internet ya da eşdeğeri ağa bağlanma, farklı bir hayata bürünme senaryosu. Bu defa kadın teması üzerinden işlendiğine şahit oluyoruz. Delphi yaşadıkça para kazanan şirket ve P. Burke yaşadıkça yaşayabilen Delphi. Kurgu bu duruma hiç hesapta olmayan aşk duygusunu da ekleyince işler iyice karışıyor. İnsan olmak için bedenden daha fazlasına sahip olunması gerektiğini bir kere daha tanık oluyoruz. P. Burke aşık olurken Delphi o sevgiye ancak ‘kılıf’ oluyor resmen.
Hey Okur!
Kitabın içinde böyle bir cümle yok, ama olsa hiç şaşırmazdım. Yazar kitap boyunca hız kesmeden sizinle konuşuyor. Gerçek anlamda sürekli okuduğumuz şeyin bir kurgu olduğunun hatırlatıldığı kitap hikayenin içeriği bakımında garip bir tat bırakıyor. Devamlı bir müdahale var. Okuduğun şey kurgu, kendini çok kaptırma. Ama dur bir düşün, ya gerçek olursa? Sence ne olur? Buradaki gibi olacağını düşünüyor olabilirsin. Belki işler daha doğru düzgün gider kim bilir. Ancak emin olduğun bir şey var; kendi başına gelmesini asla istemiyorsun. Farklı ve etkileyici anlatım tekniği sayesinde hikayeden asla kopmamayı bırakın kopamıyoruz. Evet bu bir kurgu ve evet okuyup bitince aklımda az evvel ki sorular canlanacak. Uzaktan Kumandalı Kız bize, bizi hatırlatmasını biliyor.
Yasak Kardeşim
Reklamsız bir gelecek dedik. İlk başta garipsediğim bir durumdu, hala da garip geliyor. Bu türde yazılmış eserlerde dikkat çeken şeylerden biri şirketlerin egemenliğidir. Para konuşur ve para kazanmak için başka birçok şeyin yanında ürünü ya da hizmeti satmak gerekir. Reklam bu nedenle büyük önem arz ediyor. Yüzyılın En İyi Bilimkurgu Öyküleri kitabındaki Ezgibent adlı öykü müzik endüstrisinin reklam jingle’ları dışında tamamen yok olduğunu bir geleceği konu alıyordu. Reklamın ve tanıtım araçlarının kullanılmadığı bir toplum modeli okuyunca insan şaşırıyor haliyle.
Tabi ki reklam yoksa subliminal mesaj işleme var. Gördüğünüzü anlamadığınız ancak kararlarınızı etkileyen şeyden bahsediyoruz. Propaganda için yasal olmasa da tek yol bu. Delphi ve onun gibi rol modeller bu amaçla kullanılıyor; insanların algılarına ürün yerleştirme yapmak için. Düşünsenize adeta kusursuz bir kadının kullandığı çanta, saat vs. ister istemez ilgiye mazhar olacaktır.
Son Tahlilde
Uzaktan Kumandalı Kız, Bilimkurgu Klasikleri serisi içerisindeki hacmi en az olanı lakin en sarsıcı olanlardan da bir tanesi. Cyberpunk türünün tüm özelliklerini taşıyan eser kadın kimliği üzerinden işleyen kurgusu ile gelecekte insanın ne derece önemsiz bir varlık olabildiğine işaret ediyor. Bir insanın hayatı daha iyi bir başkasına hayat verebiliyorsa değerlidir. Akıllarda buruk bir tat bırakmaya aday bir eser.