Yaratık: Covenant – Uzay Boşluğu Daha Ne Kadar Korkutucu Olabilir?

Konuya elimdeki malzemenin niceliği ile giriş yapmak istiyorum. Hepimiz daha önce roman, çizgi roman uyarlaması filmler ve diziler izledik. Kaynak genelde yazılı metinler olmuştu. Ancak bu kitaba kadar daha önce film uyarlaması bir kitap okumamıştım. Bunun sebebi bu yöntem çok fazla kullanılmaması -en azından ülke piyasasında durum bu- ve denklemi ters çeviriyor olması. Denklem; önce yazı sonra dijital medya. Bundan dolayı soğuk yaklaştığım okumalardı. Lakin durum ne okuduğunuza göre iyi ya da kötü olarak renk değiştiriyor pekala. Misal Yaratık: Covenant, beklentileri karşılamasını bilerek iyi kategorisinde yer alıyor.

Kitap, Alan Dean Foster tarafından kaleme alınmış. Kendisi daha evvel benzeri formülle filmlerden uyarladığı bir çok kitabın altına imzasını atmış bir isim. Bir filmden, animasyondan, diziden vb. neden kitap uyarlamak ister bir insan, pek bir fikrim yok. Ancak başarıyla yapıldıktan sonra bence gayet güzel olabiliyor. Bu yazıda da hem yazarın hem de türün okuduğum ilk kitabı hakkında konuşacağız.

Uzun Yollar Aştık Da Geldik

Hikayemiz 2012 yılında gösterime giren Ridley Scott ellerinden çıkma Prometheus filminde yaşananlardan on yıl sonrasını konu alıyor. İnsanoğlu -burada da- uzayla olan inatlaşmasına devam etmek konusunda kararlı görünüyor. Kitaba gözümüzü açtığımız ilk sayfalarda Covenant adlı uzay gemisinde olduğumuzu görüyoruz. İnsanlığa ve genel anlamı ile yaşamın kendisine yeni yuva bulma görevinde olan bir koloni gemisi kendisi. Hedefi olan Oriage-6 adlı gezegene sessiz sakin ve yıllarla ölçülen yolculuğuna sorunsuzca devam ediyor. Ta ki biz kitabı okumaya başlayana kadar…

Covenant

Derin uzayda en az riskle yol alan geminin başına ciddi manada olmayacak bir kaza gelir. Acil durum sistemleri sağ olsun geminin mürettebatı gereğinden erken hiper uykudan uyanmak zorunda kalır. O ana kadar tüm yolu bir çeşit yapay zeka -HAL 9000 kıvamında bir sistem- ve bir adet sentetik insan personel (android diyelim) ile kat eden gemide insan kontrollerine -duygu ve duyularına- ihtiyaç doğar. Mürettebat olayları bir takım ‘kayıplar’ verme pahasına kontrol altına alır. Çok geçmeden her şey normal seyrine döner. Ya da tam dönmek üzeredir.

Uzayın o sonu bilinmeyen, tahmin dahi edilemeyen karanlık ve yalnızlığında tanıdık bir ses geminin alıcılarına takılır. Hemde öyle böyle tanıdık değil. Daha önce haberdar olunamayan bir konumdan Amerika dolaylarından bir şarkı, bir kadın tarafından bütün uzaya dinletilir. ‘Bu da nesi şimdi lan’ diye bakakalan personel sesin kaynağını merak eder. Çok geçmeden kaynağın yakınlardaki bir gezegenden -haftalar sürecek bir yolculuk mesafesi- geldiği anlaşılır. Öyle ki gezegen yaşanabilir kuşakta yer alan bayağı bildiğin Dünya benzeri şartlara sahiptir. Hemen fayda zarar analizleri yapılır. Karar verilir: Covenant’ın yeni hedefi bilinmeyen bir gezegen olarak değiştirilir.

Yaşam bulmak umuduyla çıkılan bir yolculuktur bu. Ancak cennete ulaşmak için harcanan onca çaba, cehennemin ta kendisine gidiş bileti olabilir mi. Diğer bir değişle tüm umutlar yerini en korkunç kabuslara bırakabilir mi. Covenant bunu öğrenmek üzere.

Romanlaşmış Film

Böyle bir terimin var olup olmadığını bilmiyorum. Yoksa bile benim için artık var. Okuduğumuz kitap bu terimi kullanmak için en doğru eser sanırım. Yazıya devam etmeden önce şöyle bir şeyden bahsetmek istiyorum; geçtiğimiz günlerde vizyona giren ve bu kitabın ortaya çıkmasına vesile olan yeni Alien filmi Yaratık: Covenant‘ı henüz izlemedim. En büyük sebebi zaman oldu, fırsat bulamadım. Ancak kitabı okuyunca iyi olmuş dedim. Çünkü direkt olarak kitabın kendisine odaklanma imkanım olmuş oldu.

Şimdi efendim. İlk olarak filmden roman uyarlama işine değinmek istiyorum. Bu konu beni biraz ürkütüyor. Dijital olarak tüketilen bir metanın basılı kağıtta ne kadar başarılı olacağı kısmı soru işaretleri yaratıyor kafamda. Evvela orijinal olma gibi bir şansı yok. Onu geçtim filmdeki karakterler, olaylar, bunların işlenişi vs. derken okuyucu imge dünyasını kendisi oluşturamıyor. Okumak birazda hayal etmek ile ilgilidir, yazmak gibi.

Yaratık: Covenant kitabında durum ana hatları ile böyle olması bekliyordum. İçimde şüphe vardı. Ancak kitap beklediğimden daha iyi çıktı. Evvela bu tür uyarlamalar konusunda tecrübeli bir isim ele almış. Yazarın ‘ben yazsaydım senaryoyu böyle yazardım dediğini görüyoruz. Bu noktada kitabın ciddi anlamda film akıcılığında olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Olayların seyri, hızı beklediğim gibi patlamış mısır ve kola alıp sinema perdesi karşısında olsam ancak bu kadar hızlı olurdu dediğim cinsten. Zira bir Alien kitabından daha azını beklemezdim. Uzun sayılmayacak kuluçka, hazırlık aşamasının ardından hikaye rüzgar gibi geçiyor.

Filmi izle(ye)meme noktasında kitabı okuduktan sonra doğru olanı yapmışım dedim. Okurken kendi imgelerimi yaratmak konusunda avantajlı olan bendim. Kitabın ya da hikayenin atmosferine girmek benim için daha kolay değil ama keyifli oldu. Özellikle Tenesse adlı karakteri çok sevdim. Tam bir ‘eski toprak’. Bu terim şimdiki zamanda normal bir aile babasını, işine bağlı bir askeri personeli çağrıştırmış olsun. Hah işte, Covenant içinde ise ne dediğini anlayan yok. Dünyayı ‘tanıyan’ bir tek o var. Kitabın bir yerinde bunu çok daha iyi hissediyorsunuz. Karakterler konusunda en fazla iyi diyebileceğim bir kitap olmuş. Çok bir beklentiniz olmasın. Sebebi ise asıl mesele hikayede, Alien’in kendisinde olmasından ötürü.

Mesele Alien

Alien temalı fimleri hepimiz çok sevdik, beğenerek izledik. İlkinden sonuncusuna kadar. Gerçi Predator serisi hakkında yorum yapamayacağım, iyi diyen kadar kötü diyende var. Uzayın ne kadar acımasız olabileceğine dair izlediğimiz en iyi serilerden bir tanesiydi. Öyle ki uzayda yaşamın olması olasılığı olmaması olasılığından daha korkunç göründü gözümüze. Fermi Paradoks’u kısaca özetlemek gerekirse “Neredeler?” diye sorar. Alien bize ‘umarım yoklardır, en azından olanı da böyle olmasın’ dedirten seridir. Hatırlayanımız vardır belki, ben hatırlamıyorum. Daha önce Alien teması, filmleri haricinde kitap olarak kaşımıza çıkmış mıydı bilemem. Bu kitap bu yönüyle bile okunmaya değer olmuş. Zira Space-Horror türünün ağa babasının bir adet kitabını kitaplığımda görmekten mutluluk duyduğumu söylemek isterim.

Yüksek temposu, keyif vaat eden okuma süresi ve riskli bir şeyi gayet güzel kotarması ile Yaratık: Covenant, kesinlikle okunmaya değer bir kitap. Özellikle bir noktadan sonra göz açıp kapayıncaya kadar kitabı bitirmiş oluyorsunuz. İthaki Yayınları’nın son derece başarılı kapak tasarımı ve akıcı çevirisi ile dilimize kazandırdığı eseri Alien seven sevmeyen herkese tavsiye etmek olmazsa olmaz. Bu arada izlemeyeniniz varsa okumadan önce Prometheus filmini kesinlikle izleyin. Okumaya başladıktan sonra acaba ne olmuşta böyle olmuş dememek için.

Bu yazı, "İthaki Kütüphanesi" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar