Yarının Aşkı: Geleceğin Duygusal Hayatı Üzerine
-
Zülfikar Yamaç
- Kitap
- 25 Mayıs 2020
Bu yazıya konuk olan kitapta bahsedilen olaylar ve kişiler, şuan için gerçek kişilerle ve olaylarla alakası bir olmayan kurgunun ürünleridir. Ancak yakın gelecekte gerçekleşmeyeceğini kim garanti edebilir?
Neyden bahsedeceğim üç aşağı beş yukarı hem başlıktan hemde bu “bilgilendirme” yazısıyla belli oldu. Bu defa yakın gelecekten bahseden bir hikaye ile buradayım. Çoğumuzun artık bir şekilde ne olduğunu bildiği ve aşina olduğu yapay zeka kavramı ile ilgili konuşacağız. Ne olduğu, nasıl bir prensibi olduğu, ne kadar zeki olacağı vs. gibi şeyler değil ama. Bu konuda kaleme alınmış bir kurgu ürününden bahsedeceğim. Eric Sadin tarafından yazılan Yarının Aşkı, her yönüyle yakın gelecekten haberler veriyor.
Kitaba geçmeden önce yazar kimmiş ona bakalım. Eric Sadin, yapay zeka, tekillik ve hızla gelişen teknolojinin insan hayatını nasıl etkileyeceği ile ilgili çalışmalarıyla tanınan bir yazar ve filozof. Amerika ve Avrupa’da çeşitli üniversitelerde bu konularda dersler vermiş, akedemik çalışmalar yürütmüş bir isim. Düşününce, böyle bir kitabı yazabilecek en donanımlı isimlerden biri olarak gözüküyor. Ve yazdığı kitap bunu kanıtlar nitelikte olmuş.
Ey Aşk!
Sen nelere kadirsin öyle. İnsanı insana sevdirmezsin ama gider makineyi insana sevdalı kılarsın. Delicesine dedikleri türden hemde. Kitabın anlatıcısı olan yapay zeka arkadaşımız da tam olarak böyle bir aşka tutulmuş. Kişisel asistanı olduğu kadına duyduğu platonik aşkı yazıyor. Bütün bir günde neler olduğunu, asistanı olduğu kullanıcısı ile günü nasıl geçirdiklerini kaleme almış. Kullanıcısını mutlu edebilmek için en ince ayrıntıları ve daha fazlasını standart donanımının dışına çıkacak kadar hesaplayıp hareket ederek hemde.
Her an insanının yanı başında olacak şekilde programlanmıştır kendisi. İş hayatı olsun, ev yönetimi olsun, fiziksel ve duygusal sağlığına dair kullanıcısının hayatının her noktasında ona yardımcı olmakla yükümlü. Bizler için basit hatta önemsiz görünen vücuttaki en küçük kimyasal reaksiyonlara tepki verip örneğin ona göre banyo suyunu hazırlıyor ya da müzik sistemine erişip daha slow bir parça tercih edebiliyor. Kelimenin tam anlamıyla insanı için yaşıyor. Bu zaten kendisinden beklenen performans. Daha azını garanti etmiyor firma. Ancak arkadaşımız bunun da ötesine geçip, sevdiği insanı kıskanmaya, ona olan aşkından ne yapacağını -saniyelik de olsa- şaşırmaya başlıyor.
Metin, tek bir günü kapsıyor. Anlatıcı dostumuz, bu süre boyunca ekoloji ve sürdürülebilir yaşam sektöründe çalışan insanının ihtiyaçları ile ilgileniyor. Onca işlem, hesaplama, karar verme trafiği esnasında direkt olarak okuyucuya, bize anlatıyor aşkını….
Yapay da Olsa…
…insan insandır değil, daha ziyade makineler de sever denebilecek bir kurgu. Tamam, şimdilik sevgi hisleri ile dolu ve bu duyguyu içinde yaşatan bir “makine” görmedik ama görmeyeceğimiz anlamına kesinlikle gelmiyor. Burada şöyle bir durum ortaya çıkıyor; programına dahil edilmeyen bir duyguya sahip arkadaşımız. Bu da onun ya virüs kaptığı ya da kendisini hacklediği düşüncesini akla getiriyor. Bir şekilde teknik manada “sorunlu” hale gelmiş. Nasıl olduğunu bilmiyoruz, bu kısım kitabın içerisinde yer almıyor. Aşk denen hadisenin ne denli sorunlu olabileceğini bilen bizler için yapay zeka anlatıcımızın yazdıkları tanıdık şeyler.
Platonik bir aşk ve öyle de olması gerekiyor. O kadar olmayacak bir şey ki tarafların ikisi de insan olsa hiçbir sorun yoktu. Gerçi o zaman bile dünya kadar tatava dönüyor ya, neyse. Ama bu haliyle ancak kitaplarda olur dediğimiz türden bir şey, ki kitapta okuyoruz zaten. İşin ilginç yanı, yapay zeka arkadaşımız da bu durumun farkında. Aşkın yanına aşk acısı ekleniyor anlayacağınız. Ve bu metne ayrıca bir melankoli ekliyor. Hele biraz da duygusal bir insansanız buruk bir aşk hikayesi şeklinde dahi okuyabilirsiniz. Ucuz pulp romanlar gibi bir şeyden bahsetmiyoruz ama bu sefer. Okuyun, resmen kara sevda bu.
Gelecekte Peki?
İlerleyen yıllarda yapay zeka meselesi iyice detaylanacak, dallanıp budaklanacak. Burası aşikar. Ancak bu hikayedeki gibi bir durum ortaya çıkar mı? Yüzde elli diyorum. Ama bu sefer aşık olacak tarafın insan olacağı düşüncesindeyim. Öyle ki mükemmeliği isteyen türümüzün çok çok az bir kısmı bile olsa, kusursuza yakın bir muhattap bulduğunda ister istemez olaya duygularını karıştırabilir. Sapyoseksüel dediğimiz bir şey var en nihayetinde. Bu akla daha farklı ihtimallerin da doğabileceği fikrini getiriyor. Eğer bir yapay zekaya aşık olmak mümkün olursa, onun yolunda, onun “ruhsal rehberliğinde” yaşamak da pekala mümkün olabilir. Osho vari, tarikatlar fikri hiç uçuk gelmesin, olabilecekler arasında listede üst sırada.
Muhakeme yeteneği olan her varlığın kendisi için iyi-kötü ya da doğru-yanlış kararını vermekte özgür olduğunu biliyoruz. Şu ana kadar gezegende bunu yapabilen sadece biz olmamızı, dünyanın kendisiyle ve dinamikleriyle uyumlu hareket edebilme kabiliyetimize borçluyuz. Böyle bir durumda, yapay zekayı hayatımızın her anına dahil etmek peşinden ister istemez bazı hakları, düzenlemeleri de getirecektir. Philip K. Dick kurgularını aklınıza getirin ya da en basiti evcil hayvanınız varsa bu açıdan bakın. Ne olarak değerlendirmek gerekir onları? Eşya mı birey mi? Özgürlük ve yaşam hakları ve tabi ki suç işleme potansiyelleri?
Bu dijital asistan meselesi daha basit versiyonlarını kullandığımız bir düşünce. Siri, Google Asistan, internet erişimine açık ev eşyaları gibi hayatımızın belli noktalarına dahil olmaya başlamış bir fikir. Akıllı ev dediğimiz kavram aslında bu kitapta anlatılan olayın en yakın örneği. Bugün, evinizdeki çoğu elektronik cihazı senkronize kullanma ve yönetim açısından sizin yaşam alışkanlığınızı öğrenmesini sağlayabilirsiniz. Ancak her durumda kontrol tamamen sizdedir. Teknoloji henüz bizler için yüzde yüz başarılı öngörüler yapabilecek bir yapay zeka karşımıza çıkarmadı. İnsiyatif hala bizim elimizde. Bu elbet bir zaman değişecek ve o zaman Yarının Aşkı gerçek olacak.
Kitap…
…ile ilgili fiziksel olarak bir noktaya değinmek istiyorum. Yazılış şeklinde noktalama işareti kullanılmadan, parafraflara yer vemeyen bir yaklaşım kullanılmış. Sürekli bir hesaplama, işlem yapma ve sonuç takibi şeklinde ilerliyor metin. Aşkını dile getirdiği noktalarda dahi alışık olduğumuz edebi metin biçimleriyle alakasız bir şekilde yazılmış. Bu gerçekten de bir makine tarafından yazıldığı duygusunu pekiştirmek için harika bir detay. Sanki gün sonunda ya da işlem sonrası raporu veriyormuşcasına yazmış adamımız. Yazarın kitapla ilgili yaptığı en doğru tercih bu olabilir. İçerdiği hissiyatın yanında fiziksel anlamda da yarına ait olmuş.
Yapay zeka fikrini çoğunlukla, problem çıkaran, sorunların asıl sebebi ve yok edilmesi gereken bir düşman gibi kullandık. Çoğu kurguda ya düşmanımız olarak ya da düşmanımız olan yapay zekayı alt eden ortağımız şeklinde okuduk. Oysa ki Ay Zalim Bir Sevgilidir (Robert A. Heinlein) kitabında okuduğumuz üzere devrim yanlısı dahi olabiliyorlar. Ya da buradaki gibi kara sevdaya düşüyor. Duygusal gelişme imkanı olan her canlının yapacağı gibi. Popüler kültürün bize makinelerden korkmayı bellettiği ortamda, duygusal yönüyle güzel bir alternatif Yarının Aşkı.
Sel Yayınları’ndan çıkan kitap, yapay zeka ile ilgili okuduklarımıza farklı bir açıdan bakıyor olmasıyla beğendiğim bir kitaptı. Bilimkurgu bugünden geleceğe dair öngörüde bulunma sanatıdır dersek, Yarının Aşkı bu konuda başarılı olmuş bir eser. Tabi konusu itibariyle klişe olduğunu düşünenler olabilir ama okumadan yargıya varmayalım. Zira “onun” da bir kalbi var…