Nitekim Sir Sparhawk’ı sürgüne yollayan kişi de Kral Aldreas’tır ve sırf bir buçuk paragraftan sonra dahi adamın neden bu kadar salakça işler yaptığını merak ediyor olmalısınız. Bunun önemli bir nedeni, Sparhawk’ın babasının Aldreas’ı istediği kişiyle evlenmekten alıkoymasıdır; Aldreas kız kardeşi Arissa’ya aşıktır. Hayır, Game of Thrones değil zira Elenium 1989’da basıldı. Ama şansı yaver gidip de dizisi çekilseydi, fantastik ortamlarda bildiğimiz en ünlü sarışın ensest çift Lannister kardeşler olmayabilirdi. Ancak haklarını yememek lazım, Aldreas asla Jaime olamaz, Arissa da Cersei’nin yanında kenar mahalle dilberi kalır. Tabii bu George R. R. Martin’i övüp David Eddings’i yermek değil; Aldreas ve Arissa kendi basit arzuları üzerinden çok daha tehlikeli güçlerin yükselmesine olanak yaratan, yaradılıştan vasat karakterlerdir. Ellerindeki büyük gücü kullanmayı bilemeyerek, hem kendilerini hem halklarını belaya sürükleyen kokuşmuş hanedanları simgelerler. Tabii es geçmemem gereken bir başka nokta, Elenium’un son derece tahmin edilebilir bir yol hikayesi olduğudur, kimin ne çıkacağı çoğunlukla bellidir yani bu bakımdan da A Song of Ice and Fire serisi ile karşılaştırılması pek doğru olmaz. Hikaye kuvvetini gizemden değil, tam aksine pusula gibi şaşmaz bir sürü karakterin ortaya çıkardığı diyaloglar ve sürtüşmelerden alır.

Sir Sparhawk.

Aldreas ve Sparhawk’ın ailelerinin arasında, atalarından beri süregelen bir bağ vardır. Aldreas’ın ailesi kraliyet soyu, Sparhawk’ın ailesi ise hanedanın asil koruyucularıdır. Yüz yıllar önce, ataları iki yüzükle birbirlerine bağlanmışlardır. Aldreas, Arissa ile evlenememesinin intikamını almak için, önce genç Sparhawk’ı zorla evlendirildiği kadının kızının bakıcısı yaparak aşağılar. Bu görev başta Sparhawk’a ağır gelse de, zamanla Ehlana’ya bağlanır ve onu dişli bir kraliçe yapacak eğitimi verir. Ehlana sekiz yaşındayken sürgüne yollanması çok etkili olmaz; küçük kız ondan öğreneceğini öğrenmiştir. Ehlana’nın çok çarpıcı, hırslı ve dediğim dedik bir karakteri vardır ki, buna daha sonra değineceğim.

Şimdi size oldukça fazla şey anlattığımı ve spoiler verdiğimi düşünüyorsunuz, değil mi? Kesinlikle vermedim, çünkü giriş ve ilk kısımdan öteye geçmedim. Üstelik, kitaptaki karakterlerin henüz çeyreğini bile tanıtmadım. Görevinde Sparhawk’a katılacak başka ülkelere ait şövalye birliklerinin seçilmiş şampiyonları, Sparhawk’ın yakın arkadaşı evlere şenlik Kalten, sokakta buldukları yetenekli hırsız Talen, Sphrenia’nın bulup yanına aldığı küçük Styric bir kız olan Flüt, yine Sparhawk’ın kirli çıkı silahtarı Kurik, saf ama sadık çömez Berit, dindar olmasına rağmen espri anlayışını da korumuş Piskopos Dolmant, hepsi çok eğlenceli karakterler, hele de yollarda karşılaştıkları tiplemeleri burada sayacak olursam, bu yazı da bir küçük kitap uzunluğuna gelir.

Elenium üçlemesinde, yukarıdaki haritada gördüğünüz her ülke hakkında fikir edinirsiniz; üstelik yazar bunu sizi kesinlikle sıkmadan yapmayı becerir. David Eddings, yaşayan dünyalar yaratmakta çok başarılıdır. Okumaya başladıktan bir süre sonra “Arcium şarabı iyidir!”, ya da “Thalesialılar sefa pezevengidir!” derken, İtalyan yahut Norveçliler’den bahsediyormuşçasına rahat hissedersiniz. Bazı insanlar Elenium serisini hafif bulurlar; bunun nedeni birlikte yolculuk eden şövalyelerin, işlerini hallederken sürekli geyik yapmalarıdır. Halbuki bunlar çok eğlencelidir ve ben, “Bir rol yapma oyununu çok akıcı ve samimi bir şekilde kitaba çevirmek istiyorum, bana yararlanabileceğim bir örnek verebilir misin?” diye soran birine tereddütsüz bu üçlemeyi gösteririm. Zira karakterler tam bir rol yapma oyunu partisi gibidir. Burada dayanamayıp küçük bir liste yapacağım. Bundan aşağısı hafif SPOILER içeriyor, sonra bana kızmayın.

Sir Sparhawk, bir şekilde Kraliçe Ehlana’yı iyileştirmenin tek yolunun Bhelliom olduğunu keşfeder ve diğer ülkelerin şövalye birlikleri, müttefik oldukları Pandion’lara kendi şampiyonlarını yollarlar. Böylece, Sparhawk’ın silahtarı Kurik, çömez Berit, büyüden anlayan Sephrenia da dahil olunca grup tam bir maceracı partisine döner.