Yılların Eskitemediği Klasik: Elenium Serisi

Sir Bevier : Arcium’lu sofu Cyrinic Şövalyeleri’nin şampiyonudur. Son derece terbiyeli bir adamdır ancak kızdırmaya gelmez, dinine yahut şerefine hakaret edildiği anda taşıdığı boyundan büyük Lochaber baltasıyla kafayı alıverir. Bevier için bir haçlı askerinin ideası diyebiliriz. Diğer şövalyelerin rahatlıkları karşısında genelde dehşete düşerek soluğunu tutan Bevier, bu grupla yolculuk ettiği sürece dindarlığından vazgeçmese de, dünyayı tanıyacak ve biraz daha toleranslı davranmayı öğrenecektir.

Elenium_3

Sir Tynian:  Deira’lı Alcione Şövalyesi olan Tynian, Bevier’in aksine yuvarlak yüzlü, daha mülayim ve neşeli bir adamdır, iş savaşa gelinceye kadar yani. En önemli özelliklerinden biri, Alcione birliğinin son derece ağır olan tam takım zırhını giymekten iyice gelişmiş kol ve göğüs kaslarına sahip olmasıdır. Ancak daha da ilginci, Tynian’ın kendi tarikatlarında bile gizlice öğretilen Necromancy yeteneğidir ki, özellikle Yakut Şövalye’deki olaylarda grubun çok işine yarayacaktır.

Sir Ulath : Ne yalan söyleyeyim, en sevdiğimi sona bıraktım. Ulath Thalesia’lıdır, Genidian Tarikatı’nın şampiyonudur, Thalesia Kralı Wargun ayyaşın teki olmasına rağmen ona son derece sadıktır. Thalesialılar biraz Vikinglere benzerler, nehirlerle dolu soğuk bir ülkede yetiştikleri için iş hayatta kalmaya gelince yol yordam bilirler ve fikirlerini söylemekten çekinmezler. O kadar ki, yeni seçilen eğitmenleri yılladır giydikleri örme zırhı (chain mail) çıkarıp, diğer şövalye birlikleri gibi tam takım zırh (plate mail) giymelerini önerdiğinde, adamı tam takım zırhlarıyla birlikte nehre atarlar. Çıkamamış olması kesinlikle onların sorunu değildir! Dehşete düşmüş Sparhawk’ın “Kendi eğitmeninizi mi boğdunuz?” sorusuna “Hayır, onu zırhı boğdu,” diye cevap vermesi adamın hayata bakışını anlatır sanıyorum. Bir başka komedi de, başından yaralandığı bir dönemde ona bakan Sephrenia’yı hemşire sanıp, kadının deyimiyle “her türlü ahlaksız teklifte bulunmasıdır”.

Bunlara garson kızların kıçına şaplak atmaya meraklı, Sparhawk’ın Pandion Birliği’ndeki en yakın arkadaşı -birlikte büyüdüğü- Kalten, kulağ delik Kurik, saf çömez Berit ve genç hırsız Talen ve dönek bir Pandion Şövalyesi olup da bazen Annias için çalışan Martel’in başını çektiği sürüyle düşman eklenince, ortam “Seyreyleyin şimdi gümbürtüyü!” diyebileceğimiz kıvama hızla geliyor. Karakterler arasında savaş sahneleri kadar politik mücadele de mevcut; Elmas Taht’ın üçte biri saray mahkemesinde, üçüncü kitap Safir Gül’ün büyük bir kısmı ise Vatikan’ın Eosia versiyonu olan Chyrellos’da geçiyor desem yeridir, yani hep vurdulu kırdılı aksiyon beklemeyin. Eosia kültürler açısından çok zengin bir kıta; mutsuz Ortaçağ ülkelerinin atmosferini almış Lamorkand ya da hem ticaret merkezi olması, hem de kıtanın en saygın üniversitelerini barındırması açısından Ortadoğu’nun eski halini anımsatan Cammoria, “Sıcaktan düşünemiyorlar,” diye Araplarla dalga geçen Rendor’u saymıyorum bile. Ne ilginçtir ki bu göndermelerin yarısını dahi yapmayan Tolkien’in eserlerinde “Sauron Hitler, Orclar da Türk” gibi keskin benzetmeler yapılırken, Eddings’in Elenium’u bunlardan hiç nasibini almamıştır, ya da benim gözümden kaçmış olabilir (Aynı yazıda adamı hem George R R Martin, hem de Tolkien’le karşılaştırdım, Cuma Cuma belamı arıyorum herhalde).

Bu bendeki Altı Kırkbeş yayınlarından Ferhan Ertürk'ün çevirisiyle çıkmış Elenium serisi. Basım tarihi 1998. Artık piyasada kaldığını sanmıyorum.

Bu bendeki Altı Kırkbeş yayınlarından Ferhan Ertürk’ün çevirisiyle çıkmış Elenium serisi. Basım tarihi 1998. Artık piyasada kaldığını sanmıyorum.

Az önce saydığım karakterlerin hepsi erkek; Sephrenia ve Flüt’ü unuttun diyeceksiniz, tabii ki unutmadım. Şüpheniz olmasın ki David Eddings’in romanlarında kadın karakterler çok güçlüdür; hatta erkek karakterlerden de daha güçlüdür ve sahneye çıktıklarında onları yönetirler. Elenium’da, özellikle Sephrenia, Aphrael ve Ehlana karakterleri öne çıkar (Devamı olan Tamuli üçlemesinde, bu güç biraz Mirtai ve Xanethia’ya da kayar). Ehlana, ilk iki kitapta olmamasına rağmen yeri geldiğinde öyle bir giriş yapar ki, tüm karakterler, Sparhawk bile yanında gölgede kalır. Sephrenia, eğittiği ve ona “Küçük Ana” diye hitap eden Pandion şövalyelerinden büyük saygı görür. Bütün bu maceranın olmazsa olmazıdır. Sparhawk daima ilk görevlerinin Sephrenia’yı korumak olduğunu söyler; onunkinin yanında şövalyelerin hayatı önemsizdir. Ehlana henüz on sekiz yaşında olmasına karşın ateşli bir hatiptir, patrik seçimlerinde yaptığı konuşmayla ortalığı tir tir titretir. Aphrael ise, zaten tüm bu olaylar zincirini başlatan, tüm kıtayı etkileyen olayların arkasında onun hareketleri yatan kişidir, pardon tanrıçadır. Bir başla ilginç nokta da, dişi karakterlerin erkeklerini çocuk yaşta seçip, ömür boyu ondan vazgeçmemeleridir; beş yaşındayken Sparhawk’la evlenmeye karar veren Ehlana ve benzer bir yaşta Kurik’e gözünü diken Aslade gibi.

Bunlar okuması çok keyifli hikayeler, o yüzden daha fazla uzatmayacağım. Eddings’in kadın karakterleri yaratma ustalığında, bilmem ara sıra birlikte kitap yazdığı eşi Leigh’in de payı var mıdır? Kuşkusuz vardır, çünkü Leigh ona ilk işlerinden itibaren yardım etmesine rağmen, -bence bu serinin ruhuna pek yakışmayacak şekilde- romanlar yayımlandığında adı geçmemiştir. Karı koca bize son derece eğlenceli dakikalar yaşatacak kitaplar bıraktılar; Belgariad, devamı Mallorean, Elenium ve devamı Tamuli gibi. Ne yazık ki Leigh hanımefendiyi 2007’de felçten, David Eddings’i de iki sene sonra benzer sağlık sorunlarından kaybettik. Ancak eserleri hala yaşıyor. Hala okumadıysanız gidin ve kendinizi bir sürü karakterin renklendirdiği bu eğlenceli maceraya bırakın. Keyifli okumalar dilerim.

Yorumlar