Sağlam Bir Kutu Oyunu: Runebound Second Edition
Masaüstü RYO’lar kadar olmasa da, kutu oyunlarını (boardgame) severim. Şüphesiz ki en büyük avantajları, bir ya da birkaç saat içinde oynayıp bitirebiliyor olmanızdır. Bu da, özellikle düzenli olarak oyunlara zaman ayıramayan gruplar için oldukça ideal. Ayda bir kez toplanıp, herhangi bir ön hazırlık olmadan, oynayıp bitirebilir ve keyifli zaman geçirebilirsiniz.
Piyasadaki kutu oyunlarının tamamını denediğimi söyleyemeyeceğim. Ancak bunun en büyük sebebi Runebound. Grubumla beraber oyunu o kadar sevdik ki, arada nadiren denediğimiz oyunları hep bununla karşılaştırdık ve hiçbirinin bu kadar komple bir oyun olmadığına karar verdik.
Ülkemizde çok fazla tanınıyor olmasa da Runebound, RYO türündeki kutu oyunlarının oldukça iyi bir örneği. Bazı kısa başlıklar halinde bunun nedenlerini sıralayalım:
Sağlam Bir RPG Olması
Ciddi söylüyorum! Eğer isterseniz Runebound’u rol yaparak bile oynayabilirsiniz. Birbirinden çok farklı kahramanlardan biri ile oyuna başlıyorsunuz. Bunların ırkları, özel yetenekleri, güçleri birbirinden tamamen farklı. Menzilli, yakın dövüş ve büyü aşamalarında farklı değerleri oluyor. Savaşlar da zaten bu üç aşamada yapılıyor, her aşamadaki değerleriniz ne kadar yüksekse başarılı olmanız (yaratıkları ya da diğer oyuncuları yenmeniz) o kadar rahat oluyor. 2 adet 10’luk zar atıyor ve o zara kendi değerinizi ekliyorsunuz. Belli seviyede deneyim puanı alınca da seviye atlıyor ve bu değerlerinizi ya da hit pointinizi yükseltebiliyorsunuz. Karşılaştığınız yaratıklar da fantastik oyun ve kitaplardan bildikleriniz ve çok daha fazlası. Undeadler, elfler, ejderhalar, vahşi hayvanlar, kötü büyücüler vs… Aklınıza ne geliyorsa gittiğiniz bölgelerde rastgele olarak karşınıza çıkabiliyor. Bunlarla karakterinizi akıllıca kullanarak savaşıyorsunuz.
Bunun dışında, oyunu kazanmak için belli maceralar yapılıyor. Ana hikayede amaç; belli sayıda ejderhayı yenmek. Ancak oyunun expansionlarında çok daha farklı kazanma kondüsyonları bulunabiliyor.
Araştırma ve Strateji Yönü
Seçtiğiniz kahramanla haritada gezdiğinizden bahsetmiştim. Haritada gezmek de kafanıza göre değil, 6 yüze sahip olan “arazi zarları” var. Bunları atarak haritadaki belli bölgelerden (dağ, tepe, nehir, bataklık, orman, ova) geçebiliyorsunuz. Buna göre de yapacağınız quest bölgelerine ya da savaşacağınız yaratıkların yuvalarına doğru hareket ediyorsunuz.
Tabi haritada birden çok şehir de var. Bu şehirlere gidip alışveriş yapabiliyor, iyileşebiliyor ya da takasa girebiliyorsunuz.
Eşya ve Envanter Yönetimi
Yendiğiniz yaratıklardan altın ya da eşya çıkabiliyor. Bunları şehirde satabiliyor, her şehrin marketinden farklı eşyaları alabiliyor, ona göre karakterinizi kendi seçtiğiniz yönlerde kuvvetlendirebiliyor ya da eksiklerinizi kapatabiliyorsunuz. Eşya yönü cidden başarılı. Menzilli / yakın dövüş silahları, zırhlar, kalkanlar, büyülü asalar, yüzükler, iksirler ve çok daha fazlası marketlerde bulunabiliyor.
Ayrıca marketlerden, yanınıza katabileceğiniz “ally” (yandaş) bulabiliyorsunuz. Belli bir para karşılığında kahramanınızın yanına katılabiliyorlar. Bir kez aldığınızda ölene ya da yenileriyle değiştirmek isteyip gruptan çıkarana kadar yanınızda kalıyorlar. Bazıları çok güçsüz. Piyon gibi sizin yerinize ölmesi için yanınıza alıyorsunuz. Bazıları ise çok pahalı ve bazen sizin kahramanınızdan bile kuvvetli tipler olabiliyorlar. Ek olarak, özel güçleri de var ve bunlar kazanmakla kaybetmek arasındaki dengeyi belirleyebilirler!
Eşyalar ve yandaşlarla, karakterinizi çok farklı şekillerde optimize edebiliyorsunuz. Aynı karakterle oynasanız bile, her oyunda farklı yönlerini geliştirebilirsiniz. Bu da tekrar oynanabilirliği çok arttırıyor.