Sanayinin Altın Çağlarında Bir Oyun: Brass

Her oyuncunun inşa edebileceği binalar oyunun başında ilk seviyeden son seviyeye şeklinde sıralanacak şekilde diziliyor. Binaların ilk seviyeleri düşük puan yüksek gelir getirirken, seviye yükseldikçe puan artarken getirdiği gelir azalmaya başlıyor. İnşa edilen endüstriyel binaların puan ve gelirlerinin inşa eden oyuncunun hanesine eklemesi için işlevini yerine getirmesi ve ters çevrilmesi gerekiyor. Başlangıç seviyesindeki binalar sadece kanal periyodunda kullanılabildiğinden, eğer demiryolu periyoduna geçildiğinde hala kullanılmamışlarsa oyun dışı kalıyorlar.

brass

Kanal periyotunun bitmesiyle oyuncular hamlelerinin karşılığı olan puanlar hanelerine yazılıyor, kanallar bağladıkları şehirlerin sahip olduğu endüstri sayısı kadar puan kazandırdıktan sonra kanal periyot ibaresi bulunan bütün binalar haritadan siliyor, kartlar karılıp oyunculara tekrardan dağıtılıyor ve oyun ikinci periyota yeni bir oyunmuşcasına hazırlanıyor.

Binaları tanıtmaya oyunda çok sık inşa edilen madenlerden başlamak gerekiyor. Brass’te kömür ve demir madenleri inşa edilebiliyor. İnşa edilen her madeninin üzerine belirli miktarda maden kübü konuyor ve bu küplerin kullanılmasıyla bina ters çevriliyor. Kömür kanal periyodunda çok ihtiyaç duyulmasa da demiryolu inşası için gerektiğinden ikinci periyodun başlıca hammadesi. Demir ise daha ileri seviye binalarda ve Ar-Ge yapıldığında kullanıyor. Oyunda her iki madenin de satıldığı bir pazar bulunmakta. Haritada kullanılabilir hiç maden kalmadığında parasını verip pazardan demir ve liman aracılığıyla da kömür alınabiliyor. Pazardan eksilen madenler dikilen ilk madenle doldurulduğu için arz talep dengesini takip eden oyuncular hep kazançlı çıkıyor.

Dokuma fabrikaları oyundaki ana üretim araçları. Başlangıç seviyesinde normal puanlar getirse de son seviye fabrikalar çok yüksek puanlar getirdiği için kader belirleyici olabiliyor. Fabrikaları çevirmek için bir pazar bulup satmak gerekiyor. Talebin satıldıkça azaldığı uzak marketlere az sayıda satış yapılabiliyor. Asıl satış limanlar aracılığıyla yapılıyor. Deniz kenarındaki şehirlere inşa edilen limanlarla üretilen ürünler pazarlara çıkıyor ve kapitalizmin çarkları dönmeye devam ediyor.

Oyunun bir diğer belirleyici endüstri türü de tersaneler. Başlangıçta inşa edilemeyen tersaneleri inşa etmek için Ar-Ge çalışması yapılması mecburi. Kanal periyodunda bir demiryolu periyodunda üç tane inşa edilebilen tersaneler çok yüksek puanıyla her oyuncuyu peşinden sürüklüyor.

İnşa etme dışındaki hamlelere gelindiğinde ise, yavaş yükselen gelir ve eldeki paranın kolayca bitmesi geliri azaltarak nakit borç almak sık sık başvurulan bir hamle oluyor. Ar ge hamlesi harcanan demir karşılığı düşük seviyedeki  binaları atarak daha iyi seviye binaları inşa etme imkanı sağlıyor. Satış hamlesi ise fabrika ve limanların çevrilerek satışın tamamlanmasını sağlıyor.

Kendimizi çarka kaptırıp kapitalizmin tatlı rüyası içinde kazanan olmaya oynuyoruz. Aslında sonunda bir kazanan varmış gibi görünse de Brass oynayan herkes, kendini paranın sıcak nefesiyle tatmin ediyor. Sanayi Devrimi’yle birlikte kaybettiğimiz o pastoral özgürlüğü seve seve masaya koyuyor masadan yarım kalmış bir hırsla kalkıyoruz. Bu yüzden de oyunu bir kez oynayan mutlaka tekrar oynamak istiyor.

Aynı zamanda Brass sayesinde 90’lı yıllarda kullanılmayan fabrikalarda, hangarlarda yapılan partileriyle rave kültürünün patladığı Manchester’in nasıl bir sanayi şehri haline geldiğini oynayarak görüyoruz. Ayrıca dünyanın en aktif limanları ve doklarına sahip olması sayesinde hayatımıza Beatles’i ve taraftarıyla meşhur takımınısokan Liverpool’un önemini anlıyoruz.

Brass Boardgamegeek sıralamasında 17. sırada yer alsa da benim gönlümde birinciliği uzun süredir kaptırmadı bu yüzden. 3-4 oyuncuyla oynanan Brass asgari 2 saati alıyor. Brass’e ısınmak için birkaç oyun devirmek gerekiyor. Kaliteli bir baskıya sahip, paraların ve kartların kalitesi gayet iyi. Brass’in mobil versiyonu da yeni çıktı. İlk defa oynayacaklar için biraz karmaşık gözükse de, mobil versiyonu sayesinde bizi uykusuz geceler bekliyor.

Yorumlar