Chris Cornell – Aşk İntihar Gibiydi

1994’te Cornell’in bestelediği iki şarkıyla Grammy kazandığı Superunknown albümünü çıkararak dünya çapında popülerleşen Soundgarden’la birlikte hem müzikal kalite, hem de satış başarısı olarak hep beklentileri karşılasa da, bir noktadan sonra aynı müziği yeniden yapmak istemediğine karar verdi ve 1997’de Soundgarden dağıldı. Bundan sonra iki yıl kadar müzikal anlamda bir üretkenlik gösteremeyen Cornell, bu dönemde uyuşturucu kullanımından kurtulmaya çalıştı ve sonunda farklı enstrümanlar, farklı bir tarz ve farklı bir imaj ile solo bir albüm çıkardı. Bazı amatörlüklere rağmen, çok iyi bir albüm olan Euphoria Morning, hayranlar tarafından sertlik anlamında beklentileri karşılayamadığı için ortalama bir başarı yakalayabildi.

Audioslave bu sene konser vermek için yeniden toplanmıştı.

2001’de ise, yakın zamanda Zack de la Rocha’nın ayrılmasıyla dağılan Rage Against the Machine üyeleriyle Audioslave’de buluştu. Harika bir grup olsa da de la Rocha’nın baskın olduğu Rage Against the Machine’e sığmayan Tom Morello ile yine kalıbına sığamayan Cornell’in buluşması, nefis şarkıların fışkırdığı bir patlama yarattı. Müzikal olarak gayet başarılı albümler, farklılık açısından Cornell’i tatmin ediyordu. Gerek Soundgarden, gerekse Rage Against the Machine sıkça politik temalar işlemiş olmasına rağmen, Audioslave daha ziyade yaşam ile ilgili kimi zaman karanlık, kimi zaman isyankar, kimi zaman ise iyimser tonlarda geziyordu.

Audioslave müzik yapmak için bir araya gelmiş bir gruptu ama ben onların asla bir aile olmaya çalıştıklarını düşünmüyorum. Dört albümlük anlaşmalarını tamamlamadan, özellikle Cornell’in “durmadan turne yapalım” beklentisi diğer üyelerden karşılık bulamayınca dağıldı – ki Cornell’in solo İstanbul konseri, grup dağılmadan hemen öncesine denk gelir.

Bu noktadan sonra Cornell kariyerinde keskin bir dönüş yaparak pop müzik yapmayı denedi. Hatta üçüncü solo albümü Scream’de vites yükselterek ünlü pop prodüktörü Timbaland ile çalıştı. Elbette hayran cephesinde feci bir geri dönüş alsa da, rock dinleyicisi olmayan yeni nesle adını duyurmuş oldu.

Soundgarden 2010’da yeniden bir araya geldiğinde.

Bu dönem bir işe yaradıysa, o da Chris Cornell’in gazını (ya da dersini) alıp yeter demesiydi. 2010’da ondan işaret bekleyen Soundgarden üyelerine geri döndü. 2012 yılında hasretle beklenen King Animal albümünü yaptılar. Gayet olgun, gayet kaliteli ve sıkı albüm, sadık şekilde onu bekleyen biz fanlar tarafından kucaklandı. Bu albümde, daha faklı şekilde olsa da ölüm ve belirsizlik yine işledikleri konulardı. O günden Cornell’in ölüm gününe kadar, sürekli üst üste turne yaptılar ve yeni albümleri üzerinde çalıştılar.

İntiharın Analizi

İntihar, özellikle ergenliğine nokta koymuş insanlar için, hele ki çocukları varsa, asla basit bir konu değildir. Genellikle içinden çıkılmaz üzüntüler, endişeler ya da buhranlar olması gerekir. Bu yüzden de yetişkinliğinde intihar edenlerin büyük çoğunluğu erkektir ve altında da genellikle ekonomik bataklar yatmaktadır. Cornell’in da büyük bir üzüntüsü olduğu akla gelen ilk şey ama konuşulanlara bakılırsa, böyle bir durum hiç olmayabilir de.

Eşinin iddiasına göre Cornell, halen uyuşturucudan kurtulmak için ilaç kullanıyordu ve o gece anksiyetelerini düzenlemek için kullanmakta olduğu Ativan adlı ilaçtan bir – iki tane fazladan almıştı. Neden böyle bir ihtiyacı olduğu ayrı bir tartışma konusu ama bir – iki ekstra hap insanı intihara sürükleyebilir mi diye düşünüyorsanız, psikotik ilaçları hafife almayın derim. Bu konuya pek aşina değilim, ancak bildiğim kadarıyla pek çok ilaç, yanlış ya da düzensiz kullanıldığında intihara sürükleyebiliyor ve bu sadece kötü hissetmek gibi bir etki değil.

Belki biraz daha aşırı uçta bir “bad trip” gibi; zihnin kesinlikle rahatlayamadığı ve endişelerin ya da paniğin yaşama isteğini gölgede bırakacak kadar büyüdüğü bir durum. Zaten eroin gibi bağımlılık dozu yüksek uyuşturucuları kullanmamanın yaşattığı yoksunluk hissi başlı başına böyle bir etki sebep. Bunu yatıştırmak için fazla doz ilaç kullanmak -ki Ativan’ın ve pek çok diğer yeşil reçeteli ilacın yan etkilerinde intihara meyil yer alıyor- böyle bir etki doğurabilir. Anladığım şudur ki uyuşturucu, bıraktıktan sonra dahi gölgesini yıllarca sürdürmeye devam ediyor. Bir kaç defa uyuşturucuyu bırakıp, sonunda 48 yaşında aşırı dozdan kaybettiğimiz STP solisti Scott Weiland da bunun -artık canlı olmayan- kanıtı.

Yorumlar