Işıltılı Bir Glam Rock Masalı: Velvet Goldmine

“Bir zamanlar, yabansı çiçekler ve hoş kokulu parfümlerle dolu meçhul bir diyar vardı; tüm neşelere neşe olan, her şeyin mükemmel ve zehirli olduğu bir diyar.”

Rock’n Roll diyarı. Tüm hayallerin gerçek olduğu, insanların olmak zorunda kaldıkları kişilikler yerine düşlerindeki kişiliklere büründüğü bir diyar. Deriler içindeki saç spreyini fazla kaçırmış güzel adamlar ve güzel kadınların, rock’n roll tanrılarının hüküm sürdüğü bir diyar. Haz ve mutluluk diyarı.

David Bowie, Elvis Presley, The Beatles, The Rolling Stones, Lou Reed, Iggy Pop ve büyüklü küçüklü daha birçok tanrı hüküm sürdü tarihin aynı ya da farklı dönemlerinde bu diyarlarda. Hepsi de, zamanın farklı sayfalarında yer almış olsalar da çok farklı ve çok büyük kitleleri etkilemeyi başardılar. Müziğin büyülü çağrısını ve sahne kişiliklerinin tüm insanlığın çevresine yayılan pırıltılarını kullandılar. Kendilerini ölümsüz kıldılar.

Soldan sağa: David Bowie, Iggy Pop ve Lou Reed

Soldan sağa: David Bowie, Iggy Pop ve Lou Reed

Şubat ayı içerisinde sahiplerini bulacak olan 88. Akademi Ödülleri’nde Carol filmiyle öne çıkan Amerikalı yönetmen Todd Haynes’ı asıl tanıyıp sevdiğimiz filmlerden olan 1998 yapımı Velvet Goldmine, bizi böyle bir diyara götürüyor. Özellikle Jonathan Rhys Meyers, Ewan McGregor ve Christian Bale gibi pek ünlü ve pek güzel başrol oyuncuları ve 70’lerin ışıltılı Glam Rock sahnesine ışık tutuşuyla akıllarımızda yer etmiş olan bu özel filmi, filme ismini veren parçanın (benim özellikle çok sevdiğim) bir Bowie parçası olması ve Carol’un adaylıklarıyla daha bir öne çıkan Todd Haynes hatırına incelemek istedim.

Velvet Goldmine Güzelleri - 1

Velvet Goldmine Güzelleri – 1

Öncelikle puslu, gri bir İrlanda atmosferinde başlayan filmin bizi ilerleyen dakikalarında çok farklı mekânlara, karakterlere ve tarihlere götürüp götürüp getireceğini söylememde fayda var. Film 1984 senesinin Amerikasında İngiliz, eşcinsel bir gazeteci olan Arthur Stuart’ın (Christian Bale), çalıştığı dergi için 70’lerin biseksüel rock yıldızı Brian Slade’in ortadan kayboluşu hakkında yazacağı yazı için çıktığı yolculukla ilerliyor. Yolculuk boyunca Arthur, Brian Slade (Jonathan Rhys Meyers) ve Curt Wild (Ewan McGregor) gibi yıldızların geçmişlerini araştırdıkça, müziğin ve pırıltılı sahne personalarının etkisiyle kendi cinsel yönelimini ilk keşfettiği ve ailesine karşı durup onlardan ayrılarak dünyanın bir ucuna gitme kararı aldığı zamanları da hatırlıyor. Brian Slade’in müzik dünyasına ilk adım attığı günler, onca başarısızlığın ardından nihayet keşfedilişi, sahne personasını meydana getirişi, gerek müzikal gerekse duygusal anlamda ziyadesiyle etkilendiği Curt Wild’la karşı karşıya gelişi ve birlikte ortaya çıkardıkları işler seyirciye bolca müzik ve büyülü bir atmosferle veriliyor. Özellikle Jonathan Rhys Meyers ve Ewan McGregor’ın inanılmaz performanslarıyla daha bir etkileyici hale gelen film, hikâyenin işlenişi bakımından biraz anlaşılması güç ve kopuk ilerlese de, her bir sahnesi apayrı bir görsellik ve işitsellik sunduğu için seyirciyi hiçbir olumsuz etkide bırakmadan içine alıveriyor.

Velvet Goldmine Güzelleri – 2

Velvet Goldmine Güzelleri – 2

Hayatını benim gibi rock idolleriyle büyüyerek geçiren seyircilerin, filmi ilk seyrettiklerinde Brian Slade karakterini David Bowie’yle, Curt Wild karakterini de Iggy Pop’la özdeşleştireceklerinden şüphem yok. Ben de öyle yapmıştım ve zaten karakterler belli ki onlar baz alınarak yazılmış, çok da güzel yazılmış. Ancak Iggy Pop’un biseksüel olmaması ve Bowie’yle özel bir durum yaşamamış olması, bunun yanı sıra kendisiyle alakasız gördüğü daha birçok nokta sebebiyle Bowie filmin kendi üzerinden ilerlemesini istememiş ve şarkı haklarını yönetmene vermeyerek duruma tepki göstermiş. Yine de dönemi başarıyla seyirciye anlatan böyle başarılı bir filmi (en azından belli bir noktadan sonra, ya da en azından benim umduğum şekliyle) takdir ettiğinden şüphem yok. Aslında filmin bir David Bowie biyografisi olmaması, dönemi genel itibarıyla ele alışı ve kişiler üzerinden değil de durum üzerinden gidişi bence daha güzel olmuş.

Yorumlar