Kayıp Bir Jenerasyona Ses Veren Akım: Grunge

Grunge Teriminin Ortaya Çıkışı ve Yeni Bir Tarzın Oluşumu

“Grunge” sözcüğü, sözlük anlamı itibarıyla “dağınıklık, kirlilik” gibi anlamlarla karşılanabilir. Bu sözcüğü bir müzik terimi olarak ilk keşfeden kişiyse 1978 yılında, dünyaca ünlü İngiliz NME dergisindeki bir yazısında anaakım rock müziği betimlemek için kullanan Paul Rambali olmuştur. Ancak bu pek genel geçer bir tabir olarak ele alınmamış, Seattle müzik camiasındaki ise ilk kez, Green River ve Mudhoney gruplarının solisti, tarzın ilk belirleyici adımlarını atmış kişi olan Mark Arm tarafından kullanılmıştır. Arm bu tabiri 1981 yılında, Seattle’da yayımlanan Desperate Times adlı fanzindeki köşesinde, o dönemki kendi grubu Mr. Epp and the Calculations’ı tanımlamak amacıyla kullanmıştır. (“Pure grunge! Pure noise! Pure shit!”)

“Grunge” sözcüğü, var olan punk rock ve heavy metal tınılarının ötesinde bir karmaşayı, adeta bu ikisinin hibriti olan bir gürültüyü tanımlayabilmek için, sözcüklerin ötesinde bir sözcük olarak görünmüş olmalı Arm’a. Öyle ki bu sözcüğün okuyucunun kafasında, adeta bahsi geçen grubun sound’u hakkında bir fikri olmaksızın bir şeyler oluşturmak için hayli etkili olacağını düşünmüş olmalı. Sözcük gerçekten bir şeylere hizmet etmiş olacak ki, Bruce Pavitt de grunge terimini, bağımsız plak şirketi SubPop’tan çıkan gruplar için bir etiket olarak kullanmaya ve terime özellikle GreenRiver’ın müziğini tanımlamak amacıyla yer vererek popülerlik kazandırmaya başladı. Elbette bu tabir, yalnızca bahsi geçen grupların sound’uyla alakası olan bir tabir değil; daha çok bir akımın, Seattle bölgesindeki hareketliliğin ve kayıp bir jenerasyonun farklı bir tatla ortaya çıkardığı müzikal hareketlenmenin genel tanımı olarak karşılığını bulmuştur.

Grunge

Seattle’daki Müzikal Ortam ve Grunge’ın Etkilendiği İsimler

80’lerin ortasında Seattle, şimdiye dek okuduğunuz paragraflarda da sıkça belirtmiş olduğum gibi, müzikal anlamda oldukça aktif, ama New York ve Los Angeles’ta olup bitenlerin yanında pek adı geçmeyen bir şehirdi. Bir anlamda, belli tarzların ve müzikal akımların öncülüğünü yapan şehirlerden izole olmuş bir durumdaydı. Sub Pop şirketi kurucularından Jonathan Poneman’ın deyimiyle Seattle, “Los Angeles ve New York’a odaklanmış Amerikan medyasının tamamen görmezden geldiği, müzikal anlamda oldukça hareketli olan şehirlere mükemmel bir örnek”ti.  80’lerde Seattle’da The U-Men, Fastbacks ve The Melvins gibi grupların başını çektiği kayda değer bir punk rock camiası oluşmuş durumdaydı ve şehir çoktan kendi tarzını oluşturmuş, dahası bir sonraki akıma da ilham verecek gruplarını çıkarmaya başlamıştı.

Soundgarden ve Pearl Jam ya da Seattle Kardeşliği.

Soundgarden ve Pearl Jam ya da Seattle Kardeşliği.

Grunge akımının öncü üyelerinin en önemli ilham kaynakları arasında, birbirinden farklı tarzlarda ve farklı dönemlere ait birçok grup yer alıyordu. Cameron Crowe’unPearl Jam Twenty belgeselinde belirttiği gibi, bu çocuklar her şeyi dinliyordu. Bu gruplar arasında, Sonic Youth, Pixies ve R.E.M. gibi alternatif rock grupları, Sex Pistols, The Clash, Ramones ve Iggy and the Stooges gibi punk rock grupları vardı. Black Sabbath ve Led Zeppelin’den, David Bowie ve Neil Young’a, Beatles ve The Who’dan, KISS ve Rolling Stones’a, TheDoors’tan Motörhead’e kadar birçok grubu da grunge müzisyenlerinin etkilendikleri belli başlı gruplar arasında sayabiliriz. Özellikle Black Sabbath etkisi, Nirvana’dan Soundgarden’a hemen hemen tüm grunge akımı öncülerinin sound’larını şekillendirmelerinde en etkili gruplardan biri olmuştur.  Hatta Tony Iommi bir röportajında Soundgarden’ın müziği için, “Oldukça iyiler… Tarzları bizim yapacağımız türden şeye çok yakın,” demiştir.

pearljam

Grunge ilk dinleyicileri tarafından, birbirinden çok farklı grupların etkileşimiyle ortaya çıkmış, sağlam tınılı ama belki de biraz kafa karıştırıcı bir tarz olarak algılanmıştır. Tarzı heavy metal-punk rock hibriti olarak görenler, hatta “bu nedir yahu, heavy metal mi yoksa punk mı?” diyen yorumcular olmuştur. Guitar World dergisinden Jon Wiederhorn, “Peki nedir bu grunge tam olarak?…Creedence Clearwater Revival, Black Sabbath ve The Stooges’tan oluşan bir süpergrup getirin gözünüzün önüne, işte o zaman bu tarza oldukça yaklaşmış olursunuz,” gibi kanımca isabetli bir yorumda bulunmuştur. Fakat bence, Black Sabbath sabit kalmak koşuluyla CCR ve The Stooges yerine Led Zeppelin ve Ramones, Deep Purple ve The Clash gibi gruplar koyarak da birbirinden farklı etkileşimler oluşturulabilir. Çünkü grunge adeta bir mikserin içine atılmış birbirinden değişik birçok tarzın karıştırılmasıyla oluşmuş çok farklı, ama yine de bileşenlerinin lezzetini yansıtan bambaşka bir tarz.

Yorumlar