Kayıp Bir Jenerasyona Ses Veren Akım: Grunge
İlk Oluşumlar
Grunge hareketi, 1984’ün ilk aylarında vokalist ve gitarist Mark Arm’ın, daha önce farklı gruplarda birlikte çaldığı gitarist Steve Turner, baterist Alex Vincent ve bas gitarist JeffAment’le birlikte kurmuş olduğu Green River’la ilk adımlarını atmaya başlar. Daha sonra Stone Gossard gruba katılır ve Mark Arm yalnızca vokallere odaklanır. Grup Seattle’da kulüplerde çalmaya başlar ve 1984 senesinin sonlarına doğru, birçok müzik otoritesi tarafından ilk grunge kaydı olarak tanımlanan “Come On Down”u kaydederler. Albüm, grup parçaları tanıtıcı küçük bir turneye çıktıktan sonra New York kökenli küçük bir plak şirketinden çıkar ve pek büyük bir kitleye ulaşamaz. Bunun üzerine, 1986 senesinde kaydedilen ikinci EP “Dry As A Bone” Sub Pop etiketiyle, yine ancak bir sene sonra çıkar. Ancak grup bundan kısa bir süre sonra dağılır.
Green River dağıldıktan sonra, Mark Arm ve Steve Turner, eski Melvins basçısı Matt Lukin’i ve baterist Dan Peters’ı da yanlarına alarak Mudhoney’yi kurarlar. Mudhoney, ilk kayıtları “Touch Me I’m Sick” ile Seattle’da olumlu eleştiriler almaya başlar. Bu sırada, GreenRiver’ın dağılmasıyla 1987’nin sonlarına doğru, Stone Gossard ve JeffAment (sabredin, kendilerini yakında Pearl Jam’i kurarken de göreceksiniz), Seattle müzik ortamlarının en renkli vokalistlerinden biri olan Andrew Wood’la birlikte önce Lords of the Wasteland isminde bir cover grubu kurarlar ve çok geçmeden bu grup MotherLove Bone adını alır. Grup 1988’de ilk EP’lerini, PolyGram plak şirketinin yan kuruluşu olan Polydor/Stardog etiketi altında çıkarır. Böylece, piyasaya çıkan ilk EP “Shine” ile MotherLove Bone, büyük bir plak şirketine imza atan ilk grunge grubu olur. Ancak grubun bu büyük şansı uzun süre devam etmez ve 1990 senesinde, ilk albümleri “Apple”ın kayıtlarını tamamladıktan birkaç ay sonra ve albüm piyasaya çıkmadan sadece birkaç gün önce, yetenekli müzisyen Andrew Wood, aşırı dozdan hayata gözlerini yumar.
Tüm bunlar olurken, Andrew Wood’un oda arkadaşı olan ve diğer Seattle gruplarıyla yakından ilişkili bir isim daha, seksenlerin başlarında ilk grubunu kurmaya çalışmaktadır. Chris Cornell ve bas gitarist Hiro Yamamoto, ilk grupları olan The Shemps’i kurarlar ve çok geçmeden gruba Kim Thayil de katılır. Daha sonra Yamamoto ve Thayil, Bruce Pavitt ile birlikte Sub Pop şirketinin kurulmasında da önayak olacaklardır.
Sonunda, 1984 senesinde davul ve vokallerde Chris Cornell, bas gitarda HiroYamomoto ve gitarda Kim Thayil ile birlikte Soundgarden kurulur. Çok geçmeden Cornell’in, tamamen vokallere odaklanmasına fırsat verilerek gruba bir baterist alınır ve grup birçok mekânda sahne alıp ilk kayıtlarını derleme bir albümde piyasaya çıkarmaya başlarken, ayrılan bateristin yerini, sonradan Soundgarden ve Pearl Jam’de de çalacak, hatta iki grubu birlikte götürecek olan Matt Cameron alır. Soundgarden bu haliyle Sub Pop ailesine katılır ve grubun ilk single’ı “Hunted Down” 1987’de çıkar. Bu single’dan çıkan B-side “Nothing to Say” KCMU radyosunun “Bands That Will Make Money” (“Para Kazanacak Gruplar”) derlemesinde yer alır ve birçok şirkete dağıtılan albümde Soundgarden büyük ilgi çeker. Grup Screaming Life ve Fopp EP’lerini de Sub Pop’tan çıkarır. Aynı sene Jeff Ament ve Stone Gossard, Chris Cornell, Matt Cameron ve Gossard’ın Mother Love Bone’un ardından kuracağı yeni gruba dâhil ettiği Mike McCready, Andrew Wood anısına bir albüm kaydetmeye karar verirler. Grup, Gossard’ın grubunun San Diego’dan ithal ettiği müthiş bariton vokalinin de konuk müzisyen olarak katılımıyla Temple of theDog adını alır ve seneler boyunca müzikseverlerin akıllarından çıkmayacak bir albüm kaydederler. San Diego’dan gelen bu genç, utangaç, yetenekli vokalistin ismiyse EddieVedder’dır ve albüm için çekmiş oldukları tek klip “Hunger Strike” müzikseverlerin büyük beğenisini kazanır.
Mother Love Bone’dan sonrası, Gossard için duygusal anlamda pek kolay geçmez ama çabucak toparlanmayı başarır. Stone Gossard, kendi grubuyla başarısız bazı girişimler yaşamış olan yetenekli gitarist Mike McCready ile iletişime geçer ve Mike da Stone’u, Jeff Ament’i araması için teşvik eder. Daha sonra birkaç demo kaydederek, kendilerine bir baterist ve bir de vokal bulabilmek için bu demoyu etraflarındaki insanlara dağıtırlar. Demo, eski Red Hot Chili Peppers bateristi Jack Irons’a da verilir ve Irons da basketbol arkadaşı EddieVedder’a haber verir. Vedder San Diego’da bir yandan sörf yapıp basketbol oynar, diğer yandan grubu Bad Radio ile müzik yapıp geçici işlerle hayatını kazanmaya çalışırken demo kaydı dinler ve aklına hemen kayıtlardaki parçalara uygun sözler yazmak gelir. Daha sonra, Pearl Jam’in müzik listelerini kasıp kavuracak parçalarının ilk hallerini şekillendirmek üzere (elbette o zamanlar bundan kimsenin haberi yoktu) üç parça için (bunlardan ikisi “Alive” ve “Once”tır) yaptığı kaydı gruba geri gönderir. Grup, Vedder’ın vokallerinden çok etkilenir ve onu hemen Seattle’a çağırır. Böylece, ilk isimlerini ünlü NBA oyuncusu Mookie Blaylock’a olan hayranlıkları nedeniyle Mookie Blaylock olarak kullanan (son derece düz bir mantık, değil mi?) grup, bu durumla ilgili birkaç sorun yaşadıktan sonra, Vedder’ın bulduğu yeni isimde karar kılarlar: Pearl Jam. Yeni grup, Seattle’daki London Bridge Stüdyolarına girer ve 1991 senesinin Mart ayında ilk albümleri Ten’i kaydeder. Çıkış albümünün isminin Ten (10) olmasının tek nedeniyse, Mookie Blaylock’un sırt numarasının 10 olmasıdır. Grup Ten albümüyle ve konserlerden derlenmiş klipleri “Alive” ile çok büyük bir çıkış yapar ve yaşanan birkaç baterist değişimi haricinde tek bir üyesini yitirmeden (çok şükür!) günümüze dek gelir.