Progressive Rock 101 – 70’ler Progressive’ine Giriş #2

Gentle Giant – Octopus

Bu müziğe başladığımdan beri hep aklıma bir konu takıldı. Ritmler ve geçişler çok fazla caz müziği andırıyordu. Dinledikçe bunun bir rastlantı olamayabileceğini ve cidden bu müziğin rock’ın caz’ı olabileceğini düşünmeye başladım. Hala bu teorim üzerine çalışıyorum ama size bunu bahsetme sebebim var. Eğer bu düşünceleri düşünmeye başladıysam en önemli etken kesinlikle bu albümdür. “Ritm algısı daha ne kadar ‘Ben jazz’ım!’ diye bağırabilir ki” diye düşünmekten duramıyorum. İşin ilginç kısmıysa işin bu ağır kısmına rağmen fazlasıyla eğlenceli olması.

Yani caz müzik ile rock müziği bir araya getirin ve bunu yapan insanların eğlenmesi şartını koyun sonuç olarak bu tarz bir progressive çıkabilirdi. İyi ki de çıkmış zira her anından fazlasıyla keyif aldığım bir albüm. Şimdi şu an Advent Of Panurge ile dinlemeye başlayın. O vakit siz de ne demeye çalıştığımı anlayacaksınız.

Genesis – Selling England By The Pound

Bu albümü geçen yazıya koymadığım için hala nasıl hayattayım diye sorguluyorum. Bakın Genesis koymama ayıbımdan değil, Selling England By The Pound koymamanın ayıbından bahsediyorum. Neyse bu hafta artık bu ayıbın ortadan kalkması lazımdı.

Geçen yazıda Camel için ayarında Progressive demiştim değil mi? Genesis için de aynısının biraz daha hareketlisi diyeceğim kısaca. Peki Genesis’i Genesis yapan kişi kimdir? Steve Hackett? Phil Collins? Ben affınıza sığınıp bütün muhteşem üyelerini geçerek muhteşem sesli insan Peter Gabriel demek istiyorum. Bu adam nedensizce benim için 70’ler Progressive’inde çok ayrı bir sestir ve bu albümde de hiç geride kalmamış. Hoş kendisi 76 yılında ayrıldı ama olsun bu bir şeyi değiştirmez. Bu fikre katılmayacak insanlar olsa da… Neyse konu dağılmadan iyisi mi siz albümü dinleyerek kendiniz karar verin.

Eloy – Ocean

Can: “Abi o kadar isim koyduk da nasıl bu albümü koymadık?”
Ben: “Cidden bu bir ayıptır. Nasıl gözümüzden kaçabilmiş?”
Can: “Aynen ama kesinlikle bu ayıbımızı düzeltmeliyiz.”
Ben: “Katılıyorum.”

Anlayacağın üzere sevgili okur bu albüm ilk başladığımız anda bu listede yoktu ama olması gerekliydi. Eloy gibi bir kaliteyi geçtim bu listede progressive’in en önemli olaylarından biri olan konsept albümlerden hiç birine yer vermemiştik. Bir de internette araştırıp bu albümün konseptini öğrenmeniz biraz zor ama size kısaca özetlemek gerekirse konumuz Atlantis diyeyim. Asıl hikaye içinse sizi albüme davet ediyorum (Yazar burada kötücül kahkahalar atmaktadır.). Bu listenin en az şarkı barındıran albümü ve buna rağmen en kısa albümü değil. Yes kısmında da dediğim gibi progressive rock demek uzun şarkılar demektir ve bu sefer o aradığınız uzun şarkıları bulabileceğiniz kaliteli bir albümle karşı karşıyasınız. Sadece arkanıza yaslanın ve bırakın Eloy’un mistik melodileri sizi Atlantis’e götürsün.

Bu on albümü seçmek hiç kolay bir iş değildi ve kaçırdığımız tonla şey olduğunun da farkındayız ama ben de Can da uzun süredir böyle bir liste yapmak istiyorduk ve elimizden gelen en iyi seçimleri yapıp benim kalemimle size sunmak istedik. Progressive Rock dediğim gibi uçsuz bucaksız bir derya ve bu yolculuğa başlamak için artık iyi bir noktaya sahipsiniz. İleride bu yazılar devam edecek. O vakte kadar iyi dinlemeler. Yorumlarınızı ve sorularınızı yazmaktan çekinmeyin. Hepsini elden geldiğince yanıtlayacağım.

Son olarak bu yazıda bana yardım eden ve progressive rock müzikte bildiğim pek çok şeyi öğreten dostum Can Bayramçavuş’a sonsuz teşekkürler.

Yorumlar