Dungeons & Dragons 5th Edition: Analizler, Gözlemler
Markalar ve ürünlerin zaman içerisinde birbiri içine geçmesini seviyorum. Kağıt mendil yerine Selpak, ısıtıcı yerine Aygaz, hücumbot yerine Zodyak (malumunuz, her yanımız savaş, bu bile sıradan hale geldi) denildiğinde çoğu zaman içimden “keh keh” diye gülüyorum. Bunların yanında, söz konusu masa üstü rol yapma oyunları olduğunda da işler pek değişmiyor. Dünyanın birçok yerinde, hâlâ birçok insanın aklına rol yapma oyunları denildiğinde tek bir ürün, Dungeons and Dragons, geliyor.
Bahsetmeden geçemeyeceğimiz edisyonlardan, Advanced Dungeons and Dragons ve dünyada masaüstü RYO’ların birçok alanda pik noktası olarak kabul edilen efsanevi D&D 3.5’tan sonra, D&D markasının son gözdesi, serinin son halkası olan 5th Edition.
2014 yılının ikinci yarısında piyasaya sürülmesinden bu yana uzun oyunculuk ve GM’lik tecrübelerimden sonra, metal müziğin Metallicası neyse RYO alemlerinin D&D’si odur diyerek sizlere 5th Edition hakkındaki yorumlarımı ve setting hakkındaki tahmin ve beklentilerimi paylaşmaya karar verdim.
Attan İnip Eşeğe, Eşekten İnip Unicorn’a!
Yazının başında D&D 3.5’un RYO’lar için bir tepe noktası olduğundan bahsetmiştim ve bu sözümün sonuna kadar arkasında olmaya devam ediyorum. Onlarca ek kitap, yüzlerce senaryo kitabı ve on binlerce theorycrafter’ın (Bu sözcük için TDK’ye bir mail attım, yanıtın olumlu olması halinde yazımı editleyeceğim.) bir araya gelerek yarattığı bu sistem, birçok RYO sisteminin erişemeyeceği rekorları elinde tutuyor. Uluslararası ödül törenlerinde artık kendine pek yer bulamasa da Dungeons and Dragons’ın en popüler versiyonlarından biri olarak kalmaya uzun süre de devam edeceğe benziyor. Tabii bunda 3.5e’nin bu başarısından sonra çıkan 4th Edition’ın da katkısı yadsınamaz. 4th Edition’ın oyuncuların bir türlü ısınamadığı mekanikleri ve hoşa gitmeyen dizaynı yüzünden/sayesinde, masa üstü rol yapma nerd’lerinin ilgisi 3.5’ta kalmaya devam etti. Yamalandıkça yamalanan, “Bir gün lazım olur, kenarda dursun” denilerek ek kitaplarla şişirilen 3.5e, devasa bir yaratık gibi 4th edition’ın üzerinden geçip gitti.
Oyuncu cephesinde durum böyleyken, kapitalizm ağlarını örmeye devam ediyor, çocuklarına yeni spor arabalar alamayan oyun yapımcıları mutsuzluktan intihar ediyordu. (Laf aramızda, hatta Chris Perkins’i Kadıköy İskele’de içi beton dolu peynir tenekesine girmeye çalışırken görenler olmuş) Elbette ki; bu gidişe bir dur demek gerekiyordu. Wizards o meşhur kırmızı düğmeye bastı ve bir gece ansızın yeni edisyon duyuruldu. Ancak bu sefer derslerini almışlardı. Oyuncuların “Bu ne ya, dünkünün aynısı” dememesi için yeniliklerle donattıkları; ama bu sefer de hiçbir halta benzememeyi başaran 4th Edition’ın çöpe atılmış kitaplarını düşük fiyattan satma fikrinden sonraki en parlak fikir, yeni bir edisyon çıkarmaktı.
Ancak hali hazırdaki kitlenin kolay ısınabileceği, bunun yanında ise eskisiyle aynı olmayan bir ürün yaratmanın zorluğu hiç de küçümsenecek gibi değildi. İyice düşünüp taşındıktan sonra yeni edisyonun bir öncekinin değil, ondan da öncekinin aynısı olması fikrini ortaya atan kişiye yarım maaş prim vermeyi kabul ettiler. Evet, bu dahiyaneydi. Yani, madem 3.5’tan daha iyisini yapamıyorlardı, o halde mekaniği elinden geldiğince 3.5’a benzetip sonra da 3.5e’nin aynısı olmadığına ikna edecek kadar büyük değişiklikler yapılmalıydı. Arkalardan bir yerlerden “Ya birazcık da 2nd’ın sıkıştığında işi GM’e bırak kısmından serpiştirsek nasıl olur?” cümlesi Wizards ana merkezinde hip hip hurra’larla, yihhu’larla karşılandı. Ve 5th Edition böyle doğdu…