Evrenin En Büyük Savaşı : Blood War
Teoriler sürer gider, farklı kaynaklarda çok daha detaylı savaş sebepleri görülebilir. Bir diğer teori; iyi ve kötünün savaşından önce, evrende iki hakim gücün arasındaki Law (düzen) ve Chaos (düzensizlik) arasındaki savaştan bahseder. Zira iyi ve kötü ahlaki yaklaşımlardır ve görece olarak daha kolay değişebilirler. Fakat evrene dair law / chaos eksenindeki farklılık çok daha belirgindir. Teoriye göre bu savaşta düzen güçleri arasındaki ayrışmalarda, Supreme Virtue (lawful good) ve Overlord (lawful evil) ayrışmaya başlamışlardır. Zira ikisi de “Law” olgusunun, evrene nasıl şekil vermesi gerektiği konusunda farklı düşünmektedirler. Bu noktada Supreme Virtue yükselir ve Kutsal Dağ (Celestia) oluşur. Overlord ise düşer ve düşüşü ile açtığı çukurda 9 Cehennem (Baator) oluşur.
Özetle bu teoriye göre Law / Chaos savaşı, zaten evrenin mutlak bir olgusudur ve Blood War’a bir temel aranması manasızdır.
Fakat en sonunda şu soruyu sormak gerekir;
Kötülerin birbirleri ile savaşması için bir sebebe ihtiyaçları var mıdır? Sadece savaşın kendisi bile sıklıkla yeterince iyi bir cevaptır.
Nasıl Savaşıyorlar?
Blood War savaş alanı, ölümlü ordularının savaşlarından çok farklıdır. İki tarafa ait orduların savaştıkları çok büyük bir alanda, kalabalığın yeri çok hızlı bir şekilde yer değiştirebilir. Bir anda savaşın ağırlık merkezi yüz kilometre kayabilir.
İki ırkın da kendi türdeşleri ile telepatik bağları vardır. Bu grup halinde çok hızlı kararlar almalarını sağlar. Ayrıca ışınlanma ve diğer türdeşlerini kendi boyutlarından çağırabilme yetenekleri de sık görünür. Doğal olarak çok daha büyük, güçlü ve çok ileri seviye büyüleri yapabilen baatezu ve tanarri çeşitleri vardır. Tüm bu doğaüstü yetenekler sayesinde savaş, dışarıdan bakan bir gözlemci için akıl almaz bir hal alabilir. Netice olarak aynı şekilde de tehlikelidir.
Yüksek seviye ya da inanılmaz fiziki güç ya da büyüklük içeren türdeşlerinin (ya da farklı yerden getirilen askerlerin) savaşa girmelerinden bahsediyoruz. Buna rağmen; iki taraf arasında çok belirgin farklar vardır.
Baatezu (devil) tarafında savaşa bakış daha farklıdır. Baator’un tüm askerlerinin tahmini olarak %90’ı (hepsi aktif olarak bulunmasa da) Blood War’a ayrılmıştır. Her katın lordu olan Archdevil’lar, doğrudan savaşla pek az ilgilenirler ve dikkatleri daha çok birbirleri ile kendi katlarındaki olası rakipleri üzerindedir. Bunlara tek istisna, kendisi de eskiden Blood War’a katılan bir general olan; 1. katın lordu Bel (Bael) olarak görünür. Doğal olarak tam amaçları anlaşılmasa da; 9. katın ve hepsinin efendisi olan Asmodeus’da, Blood War ile yakından ilgilenmektedir.
Baatezuların ordularına, doğrudan ve sadece Asmodeus’a hesap veren 9 tane pit fiend general bakar. Bunların hepsi, ordunun farklı birimlerini (haber alma, sabotaj, lojistik, açık arazi savaşı, suikast, araştırma geliştirme, propaganda gibi) yönetirler. Altlarındaki sayısız komutanlarının ve askerlerinin görevleri de belirlidir. Doğal olarak bu branşlar sıklıkla birlikte çalışırlar.
Tüm bu sebeplerden dolayı Baatezu orduları çok düzenlidir ve tüm yapı, her bir askerin maksimum fayda sağlaması yönündedir. Ancak bu fayda sağlama kısmı, kafaları karıştırmasın. Eğer daha büyük bir kazanç sağlayacaksa binlerce askeri tek bir çırpıda düşmanın önüne yem olarak atabilirler.
Tanarri tarafında ise bu tür yapılardan söz etmek pek memnun değildir. Archdevil’lar gibi Tanarri Prenslerinin de, en önemlileri genellikle Blood War’a çok fazla ilgi göstermezler ve dikkatleri birbirleri üzerindedir. Doğal olarak Abyss’te belirli bir yönetici, düzenli bir ordu gibi kavramlar yoktur. Çoğu katın kaç tane iblisi barındırdığı bile tahmin edilemez.