Fantastik Dünyaların Orta Çağda Takılı Kalmasının Büyüden Başka Sebepleri Var Mı?
Öncelikle; spesifik örneklere girildiğinde, aksi argümanlar sunabileceğinizi biliyorum. Kafamda fantastik settinglerin bir ortalamasını alarak konuşmaya gayret ediyorum.
Bugün yazımızda biraz beyin fırtınası yapacağız. Bu konudaki yorumlarınızı merak ediyor ve özellikle biyoloji ve antropolojiden anlayan kişiler tarafından, geri dönüşler almak istiyorum.
Klasik argümanı tekrar ederek konuya başlayalım. Bu da, büyünün olmasından dolayı teknolojiye ihtiyaç olmadığı ve bu yüzden fantastik kurgu dünyalarında, teknolojinin orta çağ seviyesinde kaldığı. Yani uçak üretmek yerine uçma büyüsü, atom bombası yerine meteor yağmuru büyüsü, arabalar yerine büyülü atlar çağırmak gibi şeyler yüzünden teknoloji ilerlememiş.
Düz mantık gidilince, idare eder bir düşünce bu. Ama iyi bir düşünce değil. İlk olarak, analiz yapmak için, elimizde daha fazla bilgi varken tek bir şeyle, üstünkörü geçiştirmiş gibi oluyor. Üstüne, herkesin büyüye erişimi olmadığı dünyalarda neden on binlerce yıl orta çağda kalındığını da açıklamıyor. Sanırsınız ki; bütün fantazi dünyalarında asansör yerine uçan halılar, tren yerine dev yılanlar çağıran makinist (yılanist?) büyücüler var. Ama yok. Ne var? Çok büyük çoğunluğunda Tolkienvari ırklar var.
Dünyamızdaki teknolojik başarının arkasında yatan sebeplerden bahsetmeden, orta çağda kalan teknolojiden bahsetmenin eksik kalacağını düşünüyorum. Dünyamızın, fantastik dünyalardan farkları neler? Bana göre; bunların başında, insanların “doğal avcısı” olacak, insanlarla kaynaklar için yarışacak ve yayılmalarının önüne geçecek tehditler oluşturacak, diğer akıllı canlıların olmaması ilk akla gelen şey. Tüm dünyaya ve kaynaklarına sınırsız ve sorumsuz bir erişime sahip olan insanlar, teknolojilerini doğayla günlük mücadelenin ötesine geçirmeye başladıkları noktadan itibaren, önü alınamaz şekilde çoğalıp daha çok kaynak tüketiyor ve teknolojiyi aynı şekilde abartılı şekilde yükseltiyor.
Düşünecek olursak, insanların teknoloji için gereken kaynakları (diğer insanlar hariç) rekabet olmadan, neredeyse sorunsuz bir şekilde kullandığını görürüz. Sanayi devrimi için gereken kömür, inşaatlar için gerekli olan ağaçlar için ormanlar, yüksek nüfusu doyurmak için geniş araziler, üzerinde atom bombası deneyince içindekilerin kalkıp kafanı uçurmadığı denizler… Say sayabildiğin kadar.
Fantastik dünyalarda, belli bir statüko oluşturacak kadar sıkışık akıllı canlı çeşitliliği var. Hepsi birden doğayı suistimal ederek gelişebilecek ırklar, birbirleriyle çıkarları çatıştığı için dengede tutuyorlar ve bu da aslında olabilecek bir şey. Büyük metal savaş makinaları için dağı kazmanız lazım ama orada cüceler var; şehir yapmak için gereken odunun olduğu ormanda elfler yaşıyor; ehlileştireceğiniz bataklıklarda çeşitli canavarlar ve pis ırklar yaşıyor; ehlileştirip işinize yarayacak hale getireceğiniz bozkırlar orkların vatanı. Tarla ve ev yapacağınız düzlükleri gnomlar, buçukluklar ve diğer insanlarla paylaşmak zorundasınız.
Olay sadece insanlar için geçerli değil. Elfler, ormanlarındaki mistik evlerinden dünyayı yönetmek isteseler, yine aynı dertlerle uğraşmak zorunda kalacaklar. Cüceler dağlardan çıktığında yine insanlar, elfler ve diğerleriyle karşılaşacaklar. Böylece on binlerce yıl önce, birbiriyle kılıç-kalkan-büyü savaşan ırkların torunları da, yine kılıç-kalkan-büyü ile dövüşüyor.