Hikayeyi İlerletmek Gerçek Rol Yapma’dır
Sizlere rol yapma ile ilgili çok önemli bir sır vereceğim. Yalnız, çok iyi dinleyin, çünkü gerçekten önemli. Bu sırrı çözebilenlerin rol yapma yeteneklerinin ve oynadıkları hikayelerin gözle görülür şekilde geliştiğini her zaman görebilirsiniz. Basbayağı, yeni bir dünyaya giriş yapacaksınız!
Sırrımız Şu:
Rol yapmanın en önemli unsuru karakterdir. Karakterler de, gelişim gösterdikleri müddetçe eğlenceli hikayeler üretirler!
Rol yapma oyunlarını, hikaye anlatmanın bir değişik yolu olarak görmek gerekiyor. Yöntemleri, belki tarzı ve anlattıkları farklı olabilir ama sonuçta ulaştığımız şey, anlatılacak bir hikaye oluyor. Öyleyse, temelde yer alan bazı noktaların aynı olduğu sonucuna varabiliriz. Hikayelerde bizleri nelerin eğlendirdiğinin değiştiğini zannetmiyorum. Sadece, anlatılan hikayede daha çok etkimiz olsun istiyoruz.
Bir çimenin tohumdan çıkıp büyümesini, yeşerip toprağı delmesini, yağmurlar ve topraktaki besinlerle büyük bir bitki haline gelmesini, sonrasında besin zincirinin bir parçası olmasını detaylarıyla betimlemenin, tüm gücünü kullanarak anlatan bir yazı, yine de hikaye olmayabilir. Ama bu çimene bir karakter kazandırır, onu “bir şeyler” anlatmak için kişileştirirseniz; çimenin büyümesine insani anlamlar katar, besin zinciriyle bir noktayı vurgularsanız ancak bu bir hikaye olur. Yoksa ders kitabı olur. Arada ise büyük fark vardır. Fark da, bizim temelde rol yapmamızdaki en önemli unsurdur; “Eğlence”.
Rol yapmamızdaki, rol yapma oyunları oynamamızdaki en önemli neden, tek kişinin hikaye anlatıp geri kalanın dinlemesinden daha eğlenceli olması. Oturup birlikte bir hikaye yazıyoruz ve hepimizin bu çorbada bir tuzu oluyor. Bazen hikaye kötü oluyor, bazen iyi; bazen daha edebi, bazen daha kaba. Ancak çoğunlukla eğlenceli oluyor. Bu eğlenceyi hikayeye katan şeyler ise, karakterlerimiz. Çünkü bizim oyuna ve dolayısıyla hikayeye katkımız onların aracılığı ile oluyor.
Yıllardır gördüğüm ve nedense sürekli yapılan bir yanlışa değinmek istiyorum: Betimleme bağımlılığı! Karakterlerimize, bunların kişiliklerine, dünyayla bağlarına, hikayeye ve doğrusunu söylemek gerekirse eğlenceyle doğrudan bağı olmayan şeylerin betimlemesini yapmak boşa zaman kaybı. Tabii ki, karakterimizin neye benzediğini güzelce açıklayacağız; tabii ki, karakterimizin düşüncelere dalıp uzaklara bakması mühim. Ama güzel kardeşim, kimse senin tek başına yirmi dakika boyunca at başı simgeli tabardın ve pelerinini, altın kenarlıklı kalkanından yansıyan ışığın ne kadar huşu verici olduğunu ya da sonuçta vuramadığın bir saldırıyı açıklamanı beklemek zorunda değil. Bunları dinlemek yerine telefonuyla oynayan, kitap karıştıran, kağıdın kenarına resim karalayan insanları görmek zor değil.
Karakterler gelişir. Kişiliği olan hiç bir şey aynı kalmaz. Bu, rastgele değişimlere uğrayacakları anlamına gelmiyor. Bazıları komple değişimlere uğrar, bazıları ise kendine bir şeyler katarak büyür. Başlarından geçenler ve bunları nasıl algıladıklarına göre bunlar değişir. Bazı karakterler ise ölür ve gelişimleri biter. Ama yaşadıkları müddetçe sürekli gelişir ve değişirler. Hikayeleri her zaman ilginç kılan şey de budur.