Hikayeyi İlerletmek Gerçek Rol Yapma’dır
Rol yapma oyununa başlarken verilmesi gereken önemli bir karar var. Bu da, hikayeden mi, yoksa orada geçirilen vakitten mi keyif alınacağı kararı. Eğer kafede oturup arkadaşlarımızla dertleşip takılmaktan daha farklı bir şey yapmak istiyorsak o hikayeye önem vermeliyiz. Handa oturup sekiz saat boyunca hancı ve oradakilerle uğraşıp durmak, alışverişe gidip geri gelmek, etrafta neler olduğuna bakmak, görev almaya çalışıp becerememek filan eğlenceli gibi geliyorsa kusura bakmayın ama size karşı dürüst olayım; değil! Daha iyisini yapamadığınız için öyle geliyor. Çikolatanın ne olduğunu bilmeyen Afrika köylüleri gibisiniz. Uçan şatolarda tehlikeli dövüşler yaşayabilecekken, ejderhalarla sohbet edebilecekken, başka boyutlarda yolculuk yapabilecekken, cücük kadar bir hanın avlusunda geyik yapmak rol yapmak değil ne yazık ki. Onun adı sohbet etmek ve bunu oyunu bahane etmeden de yapabiliyoruz.
Şimdiye kadar yazdıklarımdan, betimleme düşmanı olduğum anlamı çıkmasın. Karşımıza karanlıkta çıkan kurt adamın ay ışığında parlayan kürkü, pençelerindeki kan ve delirmiş bakışları mühim detaylar. Çünkü “Aha resmi bu, karanlıkta karşınıza çıkan bu!” ile detaylı betimleme arasında, oyuncuların gözünde fark var. Oyuncuların bu olaya tepkileri ve karakterlerinin verdikleri kararları değiştirebilir, dolayısıyla hikayeyi farklı yönlere sürükleyebilir. Betimlemelere yeterince önem vermeyen DM’lerin oyunlarındaki tekdüzelik de neredeyse elle tutulur düzeyde oluyor.
En sık oyun oynayan gruplar bile çoğunlukla haftada bir, beş-altı saat kadar oynuyor. Bu süreyi, mümkün olduğunca iyi geçirmeye bakmak gerekli. Yoldan geçen rastgele bir köylü kadının saçında kaç toka olduğu mu daha önemli detay, yoksa bilgi almaya gittiğiniz adamın konuşurken yüzünün olmadık yerde seğirmesi mi? Çünkü bunları anlatmak aşağı-yukarı aynı zamanı alacak ve zamanınızı “DM bize hikaye anlat, şu nasıl görünüyor, bu nasıl görünüyor” la mı, yoksa karakterlerinizin hikayesiyle, birlikte anlatarak mı geçireceğinize karar vermeniz gerekiyor.
Yukarıda bir handa saatler harcayıp bir sonuca varmayan hikayeden bahsettim. Sanki hareket halinde olmak hikayeyi ilerletirmiş gibi bir anlam çıkarmak isteyenler için, bunun her zaman doğru olmayabileceğini de söylemeliyim. Sürekli handa, olaylarla ve karakterlerin gelişimiyle bağımsız takılıp duran kişileri oynayacaksak hatırlamamız gereken bir şey var; Yüzüklerin Efendisi’nde dünyayı Bree’deki hancı değil, aynı handa birbiriyle karşılaşan Yolgezer ve Hobbitler kurtardı. O handan çıktılar ve maceraya atıldılar. Ama handa geçirdikleri maceralar da önemsiz değildi. Belki benzeri bir olay için bütün bir oyun gününü harcayabiliriz, önemli değil. Önemli olan, bir sonuca varması ve bu sonucun karakterleri değiştirmiş olması (yeni biriyle tanışmak, onunla yola devam etmeye karar vermek vs).
Yine hiç aynı mekandan çıkmadan karakterimizi geliştirebilecek bir örnek daha vermek istiyorum: Çok tehlikeli ve zeki bir yaratığın esareti altında geçirilen bir süre, çok büyük bir rol yapma imkanı olabilir. Tamamen yabancı bir zihne sahip bir zihin yüzücü ile felsefi tartışmalar yaşadığın, zihin oyunları ve mücadeleleri yaşadığın bir hikaye hayal edelim. Yirmi metrekarelik odadan çıkmadan belki oyun-içi haftalar geçer ama bunun karakterimize katkısı çok büyük olabilir. Belki çok ağır bir travma olur, belki de tamamen başka bir bakış açısı kavramış olur, belki kendisinden üstün bir zekayı alt ederek yeteneklerini keskinleştirmiş olabilir. Kısacası, karakterimiz bu tecrübesinden çok önemli katkılar edinmiş olarak çıkar. Handa kadınlara sarkıntılık edip, uyuyup, at başlı pelerin alıp gelip tekrar kadın peşinde koşmaktan daha güzel ve eğlenceli olduğu kesin (Hem de daha az hareket ettik ama daha çok şey yaptık).
Kıssadan hisse, betimlemenin ayarının bulunduğu yer, hikayenin ilerlediği yerde. Alakasız ve kimseye faydası olmayan betimleme belki “anlatıcılık”tır ama “iyi anlatıcılık” değildir. Bunu aklımızda tutmamız gerekir.
Karakterlerimizi tasarlarken ve geliştirirken ne gibi şeylere dikkat ederiz, hikayeyi nasıl ilerletir ve dengesini koruruz gibi şeyleri sonraki yazılarda anlatmaya devam edeceğim.