Rol Yapma Oyunlarında Siyasi Güç Odakları

Yıllardır çeşitli oyunlar oynarım ve bu oyunlar sırasında beni en rahatsız eden şey, politik detaylara olan özensizliktir. Oyunları çok daha derinleştirebilecek, en beklenmedik yönlere çekebilecek ve hatta bizim insanımıza en uygun oyun tarzı olabilecek  siyasi güç odakları’nın bu kadar yalapşap ele alınması beni huzursuz ettiği gibi, tadımı da çok kaçırır.

Öncelikle, uzun zamandır RYO yazısı yazmadığım için unutulmuş olabilir; aksini belirtmediğim müddetçe anlatımım D&D üzerinden gider ama diğer oyunlara da uyarlanabilir.

D&D, feodal avrupayı baz alan bir konsepte sahip. Bu yüzden de feodal avrupa denince akla “lordlar, şövalyeler, krallar”, kısacası “feodal monarşi” ya da “mutlak monarşi” çeşitleri geliyor. Ama biraz tarihle ilgilendiğimizde görüyoruz ki; aslında o mutlaklık pek o kadar da mutlak değil.

Yazıda geçecek olan konularla ilgili ufak bir bilgilendirme yapayım öncelikle.

İşin felsefi detaylarına girmeden otoriteden bahsetmek gerek ilk olarak. Bir toplum üzerinde otoritenin bulunması demek, sözünün geçerliğinin ihtimalinin artması demek. Hatta söz söyleme hakkının dahi olması demek. Bu otorite, çeşitli şeylerden gelebilir. Kanunlardan, geleneklerden, kişisel güçten ya da dayak atabilecek olmaktan, hatta kişisel karizmadan ve servetten ileri gelebilir.

ibram1

Otoritenin önemi şu ki; formal ya da informal herhangi bir otoriteye dayanmayan güç kullanımı vahşiliktir. Medeniyetin yönetimi otoriteden geçer. Barbarlarda dahi bu otoriteyi ve güç kullanımını belirli mantıklara oturtan sistemler, kurallar, töreler vardır.

Otoriteden sonra bahsedeceğimiz ikinci şey, güç. Bu da iradeni başkalarının üzerine yansıtabilmen demek. Bunu döverek de, korkutarak da, güzellikle de ya da kanundan gelen otoritenle de yapabilirsin. Gücün otorite ile örtüşmesi iyi bir sinerji oluşturur. Örneğin şövalyeliğin (savaşçı kastın yani) olduğu bir toplumda yönetim otoritesi aynı zamanda iyi dövüşebilmeyi gerektirir. Bu yüzden soyluluğun, krallığın şartlarından en önemli bir tanesi savaşabilmektir. Ama bir ticaret memleketinde otoritenin en önemli destekçisi para ya da iş bağlantıları olacaktır. Çünkü otoritenin kaynağı ile uygulamayı sağlayan gücün uyumu gereklidir. Ancak şart değildir. Buna da ileride değineceğim.

Gücün uygulaması illa ki gücü doğrudan kullanmayı gerektirmeyebilir. Çoğu medeni memleket, güç sahibi aktörlerin birbirlerine güçlerini kullanması ihtimalini engelleyerek ayakta durur. Tüccarlar paralarını çekmez, savaşçılar sağa sola saldırmaz, din adamları sağı solu lanetlemezler ve böylece ortak bir noktada buluşurlar. Çoğu zaman da bu gücü kullanmaya zorlandıkları iddiasında bulunduklarında karşı taraf geri adım atar. Mesela aristokratlarla sorun yaşayan bir zengin, bağlantılarını devreye sokarak gerekli kararları aldırır ve kendini korur. Bu güç kullanımına bir örnektir.

Güç kullanımında önemli bir unsur da aracılardır. Kimsenin “her şeye” yetecek zamanı ve kabiliyeti yoktur. Bu yüzden otoritesini ve gücünü bölüştürür ve bu bölüştürdüğü kişiler sayesinde güç edinir. Örneğin muhafızların komutanı, ordu, soylular konseyi gibi şeyler bir krala hizmet eder ve gücünü kullanmasına yardımcı olur. Yeterli otoriteyi sağlayamayan kişi bunları yönetmekte de zorluk çeker ve gücü düşük olur.

Genelde çocuk kralların öldürülüp kenara atılmasını engelleyen, her kafasına esenin kral olmaya çalışmasını önleyen şey; kendileri başa geçtiklerinde bunlardan daha fazla otorite sahibi olamayacak olmalarıydı. Sadece güç tek başına yeterli olmuyordu. Bu yüzden bazı kişiler diğer pozisyonlarda iken elde edebilecekleri en fazla güç ya da mevki ile yetinmek zorunda kalıyordu.

100 metre ilerde sağda.

Son ele alacağımız kavram da “powerplay” kavramı. Rol Yapma Oyunlarındaki kavramın orijinali burada karşımıza çıkıyor. Orijinali “political powerplay” olan bu terim, elde edebildiğin en fazla gücü elde edip, bunu amaçların uğruna kullanmak demek. Hükümete geçen ya da geçmek isteyen birisinin çeşitli kadrolara adamlarını yerleştirmesi, bağlantılarını kullanması, medyayı yönlendirmesi, vesaire gibi güç veren eylemlere abanmasına powerplay denir. Gücünü artırmak isteyen herkes mutlaka powerplay yapmak zorundadır siyasette.

Güç ve otoriteden niye bahsettim? Oyuncular bir yerleşim biriminde görevleri birilerinden almalı, bazı sorunları çözdükleri zaman ödüllendirilmeli ve bazı işlere karıştıklarında birileriyle karşılaşmalı. Bazen yaptıkları şeylerle hassas dengelerde duran bir mekanizmayı çökertmeli, bazen de çok önemli sandıkları bazı kişilerin yerinin çabucak dolduğunu görüp, işleyişi daha iyi öğrenmek zorunda kalmalılar. Köyü tehdit eden goblinlerle ilgili görevi hancıdan değil, köyün milis kuvvetlerini eğiten adamdan almalılar. Şehre dadanan vampirlerle ilgili görevi lorddan değil, karakterleri donatıp vampirlerin üstüne salacak dini yetkiliden almalılar. Lordla da görevleri bitip ödül alınacağı zaman muhatap olmalılar. Yani, aslında herkesin bir yeri ve görevi olduğunu gösterdiğimizde dünya daha canlı bir yer haline gelir.

Yorumlar