Rol Yapma Oyunu Dosyaları – A Song of Ice and Fire Roleplaying
Bundan yıllar önce, George R.R. Martin’in yarattığı A Song of Ice and Fire evrenine kitaplarını okuyarak girmiştim. Bir arkadaşımın tavsiyesini dinleyerek edindiğim kitaplar beni benden almıştı. Otobüste, evde, her yerde elimde kitap vardı. Entrika desen sonuna kadar, fanteziyle yoğrulmuş bir evren. Önce İngilizce’sini okudum sonra da Türkçe’sini. O günlerde büyük bir laf etmiştim: “Bu evren Yüzüklerin Efendisi’nin yerini alacak!“ Belki biraz abartmıştım, ama seneler bana o kadar da hatalı bir tahminde bulunmadığımı gösteriyordu.
Roman serisi, yayınlanan her kitabıyla Locus, Hugo, Nebula ve Word Fantasy ödüllerine sürekli aday oldu ve hatta bunlardan Lotus ödülünü tam 3 kez kazandı. Yüzüklerin Efendisi’nden sonra ilk defa bir seriye bu kadar yoğun ilgi gösterildi. Kaçınılmaz son olarak da dizi serisi çekildi. Evet, dizi görsel bir şölen kabul ediyorum. Ama kitaplar bu diziden daha başarılı. Okumayan varsa hala, okumasını tavsiye ederim.
2008 yılında bu A Song of Ice and Fire‘ın rol yapma oyunu olarak masaüstüne taşınacağını duyduğumda çok heyecanlanmıştım. Oyunum bu olacaktı benim, bunu oynatacaktım. En sonunda 2009 yılında çıktığında beklentilerim en üst seviyedeydi. Sayfaları çevirdikçe kitapların ve evrenin oyuna son derece güzel yedirildiğini gördüm. Mutlu oldum, derine indim. Birkaç oyun da oynattım. İlk edisyondaki tonla hata bile bizi oyundan uzaklaştırmadı.
Oyun gaddardı. Dungeons & Dragons oyunlarında rakiplere saldırıp onları rahatlıkla bertaraf eden oyuncular çuvallıyordu. Aynı romanlardaki gibiydi. Çok iyi bir kılıç uzmanıysanız rakibinize karşı çok rahat üstün gelebiliyordunuz. Ama üç kişi sizi köşeye kıstırdığında o uzmanlığınız hiçbir işe yaramıyordu. Heyecanla yaptığınız karakter, aynı dizisinde olduğu gibi hiç de kahraman kabul edilemeyecek şekillerde can verebiliyordu. Entrikalar çevirmeli, oyunlar oynamalı, hanedanımızdaki (house) diğer kişilerle beraber rakibimize tuzak kurmalıydık. Her şey hanedanımız içindi. Oyunu incelemeye geçersem şunları anlatmam gerekir:
Diğer sistemlerden biraz farklı olarak karakterimizi hazırlamadan önce kendimize bir hanedan yaratarak başlıyoruz. İlk önce bayrağımızın tasarımını yapıyor ve bir sembol belirliyoruz. “Narrator” adı verilen oyun yöneticisiyle beraber bir konum seçiyor, sonra da bulunduğumuz konuma göre hanedanımızın özellik zarlarını atıp gerekli eklentileri yapıyoruz. “Lordumuz kim?”, “Kanından olanlar kimler?”, “Kraliçe ne yapar?”, “Nasıl bir hanedanımız var?” gibi soruları yanıtlıyoruz. Akabinde “Topraklarımızın verimi nasıl?”, “Savunma hatlarımızın durumu ne?”, “Yaşayan insan sayısı kaç?”, “Kurallara bağlılık ve parasal gücümüz ne?” gibi niteliklere puan yatırıp hanedanın ve ona bağlı bulunan tüm toprakların detaylı bir portresini çıkarıyoruz.
Her ay (ya da oyun yöneticisinin belirleyeceği sıklıkta) evimizin başına iyi , kötü ya da tam ortada bir şeyler
geliyor ki; bu olaylar da oyun yöneticisi tarafından kullanılıyor ve üzerine macera yazılıyor. Örneğin; topraklarımızın bir kısmında sel felaketi meydana geliyor. Tarım yerleri ciddi zarar görüyor ve nüfus önemli seviyede düşüyor. Bunun sonucunda değerlerimiz azalıyor, oyun yöneticisi ise bunu hikaye örgüsünün bir parçası olarak kullanılıyor.
Oyun, “Savaş, macera ve entrikanın başarılı bir örgüsü” olarak kısaca özetlenebilir. Düşük fantezi ögelerden oluşmuş, gerçekçi bir dünyada hanedanımızın bireylerinin rolünü alıyoruz. Evimizi en güzel şartlara taşımaya gayret ediyoruz. Diğer fantezi sistemlerdeki gibi karakterimiz için herhangi bir sınıf seçmiyoruz. Ayrıca oynanabilecek insandan başka ırk seçeneği de yok. Oyun bizim için birkaç hazır şablon sunmuş o kadar. Bunlardan seçebileceğimiz gibi, kendimize has bir varyasyon da hazırlayabiliyoruz.