Masaüstü oyun piyasası da, fantastik edebiyat gibi, Orta Çağ fantazyası hâkimiyeti altında desek çok da abartmış olmayız. Bu nedenle İlk Çağ ya da Rönesans gibi farklı dönemlerde geçen oyunlar hemen ilgimi çekiyor. Bu yazıda anlatacağım Clockwork & Chivalry de bu tarz bir oyun. Erken modern dönemde geçen, fitilli ve çakmaklı tüfeklerin olduğu fantastik bir oyun ilginizi çekiyorsa doğru yerdesiniz.

“Ben derim ki, kafasını üzerindeki taç ile birlikte keselim.”- Cromwell’den Kral I. Charles’ın yargıcına…

Yıl 1645, İngiltere… Son beş yıldır, Kral I. Charles ile İngiliz Parlamentosu arasında sert bir iç savaş yaşanıyor. Kraliyetçiler kralın ilâhi hakkını savunmak için savaşıyor, Oliver Cromwell liderliğindeki parlamenterler ise kralın parlamentoya boyun eğmesini istiyor. İki taraf için de hainlerle savaşan vatansever taraf kendileri. Naseby Savaşı’nda esir düşen kral yakalanıp idam ediliyor, ancak Kraliyetçiler Prens Rupert önderliğinde savaşa devam ediyorlar.

Savaşla parçalanmış İngiltere Krallığı…

Katolikler ve Anglikan Kilisesi kraliyetçileri desteklerken, parlamenter tarafta savaşan Püritenler hem onları “Papacı” olmakla suçluyor hem de dini sadeleştirip geleneklerden kurtarmaya çalışıyor. Küçük dini tarikatların mantar gibi çoğaldığı, her türlü marjinal mezhebin rağbet gördüğü tuhaf bir zaman…

Sosyal düzenin de altüst olduğu bir dünyadan bahsediyoruz. Yükselen orta sınıfa karşı eski ayrıcalıklarını korumak isteyen pek çok aristokrat, kraliyetçi saflarında savaşıyor. Parlamenterler de kendilerinin mühendisliğini yaptığı yeni bir sosyal düzen kurma peşinde. Hatta ülkede, herkes için daha adil bir dünya isteyen bazı radikal gruplar bile var. Cin şişeden çıkmış artık. İnsanlar bir kere ulus üzerinde kralın, topraklar üzerinde lordun, ailede babanın otoritesini sorgulamaya başladıktan sonra nerede duracaklarını kim bilebilir ki? Bir gün Tanrı’yı bile sorgulamaya kalkışabilirler!

Evrenin düzenini sorgulamak kralların ilâhi hakkını sorgulamaya yol açacak kadar büyük bir küfürdür.

Griye yer olmayan bir savaş bu. İki taraf için de her şey siyah ve beyaz. Herkes tanrının kendi tarafında olduğunu, karşı tarafın ise şeytanın hizmetkârı olduğunu iddia ediyor. Arada kalan halk ise kıtlıkla, İngiltere tarihinin en sert kışıyla, yağma ve savaşla mücadele ediyor. Buraya kadar olan kısmı gerçek tarihle hemen hemen aynı. Fakat Clockwork & Chivalry’nin çekiciliği, bu noktada devreye giren bir farklılık ile daha da artıyor.

Parlamenterler, tuhaf zemberekli (clockwork) makineler üretmeyi başarmış ve bu teknolojiyi savaş alanında kullanıyor. Kraliyetçiler ise Francis Bacon’ın bilimsel metodu sayesinde felsefe taşı üretebiliyor, simya (alchemy) alanında ilerlemiş ve çok güçlü büyüler yapabiliyorlar. Tabi simyacılar için zemberekli makinelerin, mekanik vaizler içinse simyanın cadı işi olduğunu, kara büyü gibi lanetli sayıldığını söylememe gerek yok. Evrenin kuralları; tıp, fizik ve diğer bilimlerin aşağı yukarı o devirde bildiği şekilde işliyor. Ha bir de gerçek cadılık var. Clockpunk, fantastik-kurgu ve tarihin tamamen iç içe geçtiği bir dünya…

Buharlı makine teknolojisi öncesi, yayın sıkışma enerjisiyle çalışan büyük kurmalı makineler hayal edin. İşte size clockpunk teknolojisi…

Kurguyerden çok bahsettim, biraz sistemden bahsedeyim. Sistemin adı Renaissance. Basic Roleplaying ailesinden herhangi bir oyununu oynadıysanız kurallar size tanıdık gelecektir. (Sanırım bu aralar en popüleri Call of Cthulhu) Çünkü Renaissance RPG sistemi, BRP/Runequest aile ağacının son üyelerinden.

Temel mekanik çok basit. Her yetenek 100 üzerinden bir sayı ile ifade ediliyor. (Örneğin; el çabukluğu %77) Bir işte başarılı olmak için yüzlük zarda yeteneğinizden düşük atmanız gerekiyor. (77’den düşük) Bu sistemin en güzel yanı, oyuncunun başarı olasılığını ilk bakışta görebilmesi ve karakterin kapasitesi hakkında net bir fikir sahibi olması. Bunun, basit temel mekaniklere sahip sistemlere has olan ve oyuncunun daha doğru rol yapmasını sağlayan çok iyi bir özellik olduğunu düşünüyorum.