Orta çağ fantezi deyince birçokların ilk aklına gelen rol yapma oyunu kuşkusuz Dungeons & Dragons (D&D) olur. Ben de bu tür oyunlara D&D ile başladım. Ancak sonraları Warhammer Fantasy Roleplay (WFRP) ile tanıştım ve bu oyunu gerçekten sevdim. Neyini sevdim? Basitliğini. Gerçek anlamda bir “basitlik” hastasıyımdır ve WFRP, fantastik-kuntastik oyunlara yeni başlayanların hiç zorlanmadan kısa zamanda öğrenip oyuna dalabilecekleri bir sistem sunuyor. Oyunun özellikle 2005’de çıkan 2’nci edisyonunu daha bir tavsiye ederim, şeklinde bir dip not geçip hemen tanıtıma başlayayım.

Adından da anlaşıldığı üzere, oyun Warhammer evreninde geçiyor. Minyatür oyunuyla ünlenmiş, daha karanlık, ecnebilerin “Germanic” dediği bir evren burası. Hem minyatür oyununun, hem rol yapma oyununun temelinde 1500’ler Almanya’sına (birçok dükalığın bağlı bulunduğu Kutsal Roman German İmparatorluğu’nu hatırlayın) benzetebileceğimiz, insanların nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu bir İmparatorluk var. Elbette etrafta kimi dost, çoğu düşman birçok klasik fantastik ırkımız mevcut, orklar, elfler, cüceler, yaşayan ölüler vs. En büyük düşman ise insanların içine türlü yollarla sızmış Kaos Tanrıları’nın hizmetkârları ve iblisleri.

Sistem

İşin hikâye kısmına yazının ilerleyen bölümlerinde daha fazla değinirim. Öncelikle bahsetmek istediğim nokta, oyun sistemi. Sistemin kolaylığı ve oyunun sadece bu evren için değil, kendiniz oluşturabileceğiniz ve oyunlarınızda kullanacağınız birçok başka size özgü evren için de çok çok uyumlu olması. Basitçe; oyuncuların temel bazı yetenekleri var. Bu yetenekler 1’den 100’e kadar bir seviyede belirlenmiş ve oyuncular bu yeteneklerini kullanıp başarılı hamleler yapmak için 100’lük zar atıyorlar(İki adet onluk zar atılıyor, biri onlar basamağı, biri yüzler basamağı için). Zar sonucu, sizin yetenek değerinizin altında ise hamlenizi başarıyorsunuz, üstünde ise başarısız oluyorsunuz. Elbette bazı faktörler sizin yetenek değerinizi etkileyebiliyor ve dolayısıyla normalde zarınız tutmayacakken işi başarabiliyor veya normalde başaracakken o özel durum için başarısız olabiliyorsunuz.

Örneğin; yakın dövüş yeteneğiniz 38 değerinde. Herhangi bir ek faktör yoksa kılıcınızı savurup rakibe vurmanız için 100’lük zarda 38 ve aşağısında atmanız gerekiyor. Zar sonucunuz ne kadar düşükse o kadar iyi. Zarda 36 atarsanız bu normal başarılı bir hamle iken 26 veya 16 attığınızda çok daha güzel hamleler çıkarmış oluyorsunuz. Zarınız 39 ve üstü gelirse de rakibe vuramadınız, hamle savuşturuldu demektir. Vurmadan önceki ilk hareketle, yürümek veya başka bir şey yapmak yerine biraz kılıcınızı dengeleyip hedeflemeyi iyi yaparsanız yeteneğinizi 38 değil 48’miş gibi hesaplarsınız. Eğer yaralıysanız veya bir büyü dikkatinizi dağıtıyor ise 38 değil 28’miş gibi hesaplama yapılır. Oyunun bir diğer önemli noktası çok ölümcül olması. Rakibe vurduğunuzda ve rakip bu hamleyi bir şekilde savuşturamadığında genelde, aşırı zırhlı değilse sağlam hasar alır ve birkaç darbe sonucunda da yere yığılır. Bir dostumun deyişiyle D&D’de bir şövalye 20 köylüyü dövebilirken WRFP’de 4-5 köylü bir şövalyeyi dövebilir. O nedenle oyuncuların diğer oyunlara göre daha dikkatli olmaları ve daha planlı hareket etmeleri gerek. Oyunun bu ölümcüllüğünü zarardan faydaya çevirdiğiniz ve doğru taktiklerle düşmanlarınıza güzel pusular kurduğunuz vakit oyunun asıl keyfini almaya başlıyorsunuz.