Rol Yapma Oyunları Yöneticisi Orijinal Olmak Zorunda mıdır?

Geçenlerde can sıkıntısından, sürekli olarak oynadığımız kurguyeri bir kenara bırakarak, yeni bir kurguyere başlayalım dedik. Bir uzay oyunu oynayacaktık, fakat nasıl? Uçuk kaçık türde şeyler düşünmeyi seven biri olsam da, bazen benden daha uçuk kaçık düşünebilen kişilerin ürettiklerine ihtiyaç duyabiliyorum. Nasıl bir uzay kurguyeri çıkarayım diye kafa patlatırken, aklıma “Muse” grubunun “Knights of Cydonia” adlı şarkısı ve efsanevi klibi geldi. Klipte; göğsünde şerif yıldızı ve elinde lazer tabancası ile uzaylı bir kovboyu görüyorduk. Neden olmasın dedim? İlk karakterim hazırdı bile.

Bir diğer karakter ise metal müzik dinleyen ve Manowar’a tapınan, elindeki şarjlı çekiçle etrafa şimşekler yağdıran fakat bunu Joey DeMaio’ya ilahiler okuduğu için, metal tanrılarının ona bu gücü bahşettiğini düşünen uzaylı bir barbardı. Elbette, bu karakterin nereden geldiğini tek bir resimle kolayca anlatabilirim. Sadece, üzerinde bir kaç değişiklik yapmam yetmişti. Sonuç ise bu karakteri oynayan arkadaşın yüzünde güller açtırmıştı.

Çok büyük bir değişik yok öyle değil mi? Tekno müzik yerine, metal müzik tercih ettik sadece.

Çok büyük bir değişiklik yok öyle değil mi? Tekno müzik yerine, metal müzik tercih ettik sadece. Üstelik, böyle bir efsaneyi oyuna koymazsam olmazdı.

Bir başka arkadaş, Kara Murat konseptinde Türkleri uzaya taşırken, bir diğer arkadaş han solo’dan pek farksız ama rus olan bir kaçakçıyı canlandırıyor. Hatta, oyundaki en bomba klişe ve en çok güldüğümüz sahne ise; bu kaçakçı grubun, kaçak malları teslim almaları ile alakalı bir bölümdü. Oyunculardan barbar olan arkadaş, “Malı kimden alıyoruz?” diye gayri ihtiyarı bir soru sorunca, Rus kaçakçımız barbara dönerek; “Malı Arap Faik’ten alıyoruz abi.” diye geyik yaptı. Ben ses çıkarmayarak oyunu oynatmaya devam ettim ve belirtilen koordinatlara ulaşıp, karşılarında gerçekten “Arap Faik” i bulduklarında, gülmekten oyuna ara verdiğimizi hatırlıyorum.

Kısacası, hepimiz farklı ve orijinal şeyler üretmeye çalışıyoruz fakat bütün bunları yaparken, kendimizi sıkmanın bir anlamı yok. Klişeler her zaman vardır ve var olmaya devam edeceklerdir. İşin sırrı; aynı klişeleri kabak tadı vermeden kullanmakta. Bunun yanı sıra, eğer oynadığınız oyunları sadece “eğlenmek” için oynuyorsanız eğer, neyin ne olduğuna ya da nereden çıktığına falan bakmadan oynayın gitsin derim. Bir bakarsınız, sizin klişe dediğiniz durum, öyle bir anda peydah olur ki, oyunun seyri değişmiş, bambaşka bir tad yakalamış ve sizin oturup, uzun uzadıya düşündüğünüz o “orijinal” fikirden daha eğlenceli, daha güzel olmuştur. Kim bilir?

Bu yazı, "Rol Yapma Oyunları Bilgilendirme ve Köşe Yazıları" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar