Türkçe Rol Yapma Oyunu Sagu’nun Yaratıcılarıyla Bir Söyleşi
Dövüş Sistemi Hakkında
S: Oyunlarda öykücülük genelde bir yere kadar. Oyuncu eninde sonunda bir dövüş sistemi ile baş başa kalıyor. Sizin dövüşleriniz ne kadar heyecan verici? Dövüş kurallarını tasarlarken nelere dikkat ettiniz?
M: Şimdi, çatışmanın ne kadar heyecan vereceği konusunda cevap verirken zorlanırım. Nelere dikkat ettiğimi dersen; bazı sistemler karmaşıklaştıkça çatışma yavaşlıyor. Örneğin, World of Dakness 20’şer d10 attığımızda sıkıntı çıkarıyor, bu da tempoyu düşürüyor. Biz tempoyu düşürmemeye çalıştık, ama bunu yaparken de çatışmanın detaydan kaybetmemesine özen gösterdik. En sonunda, Var ile AC arasında bir hale getirdik. Dövüş 6-10 tur sürüyor. Bu da tabii ortalama bir çatışma. Daha büyük çatışmalar da olabilir.
S: Peki, bir tur yine 6 saniye mi?
M: “X” bir saniye demedik. Tasarlarken yine 5-6 saniye gibi düşündüm, ama genel olarak bir tur birkaç saniye sürer. Bunun dışında, ben sistemimizi daha çok simülasyonist ama biraz da gamist bir sistem olarak tanımlayabilirim. Ve senin dediğin gibi, sistemin en önemli yeri çatışmadır fikrinden yola çıkarak, kendi aralarında etkileşen mekaniklerin akıcı olmasına özen gösterdik.
Ö: Bir iki tane yorumum olacak, çatışmayla ilgili. Mesela, az önceki zaman hesabı meselesi. Ya 8 buçuk feet yürüdüm gibi hesap işleri, özellikle Mühendisler bunları hesaplamaya meraklıdır. Keskin hesaplamalar yapmak ve bu hesaplarla oyunun seyrini değiştirmek gibi bir kültür var. Ve bu beni hep deli etmiştir. Siz burada hikaye anlatmaya çalışmıyor musunuz, 8 buçuk feet ne abi? Ama, Sagu’da Ilgana’nın doğasıyla ilgili çok önemli bir nokta var. Ilgana’da, en temel düşman olan Dorman halkı, eğer karşısındaki çok kutlanmış bir adam değilse bire birde döver. Yani düşmanlar oyunculardan kuvvetli ve o yüzden sayıca azdır. Bu, Ilgana’yı diğer rol yapma oyunlarından ayıran çok önemli bir özellik. Çünkü, düşmanlarımızla ancak bir takım oyunuyla başa çıkabiliyoruz.
M: Bir de aslında sistemimizde mesafe ve hızlar sabit.
S: Neden?
Ö: Ilgana, dünyayı bizim gibi görmeyen insanları konu alan bir masal. Bu adamlar göçer ve dünyayı tanımlayışları çok farklı. Dolayısıyla, bu adamların ölçüleri, hacimleri, ağırlıkları ve herhangi bir kavramı ölçüşleri farklı. Çünkü; özellikle alan, süre ve uzaklık ölçüleri bizim kadar hassas bir önem taşımıyor. Diyor ki, buradan kayalıklardan aşağıdaki dereye kadar bizim ovamız diyor. Herifin hayatında toprak mülkiyeti yok, böyle bir kavramı olmayan adam da toprağı çok keskin ölçmeye ihtiyaç duymaz. Bu yüzden de yurdunun direği çok önemlidir, bu direğin yüksekliği çok önemlidir. Ya da mesela, bir atın bir günde ne kadar gideceği çok önemlidir. Ve iyi biliyordur, çünkü üç yaşından beri biniyor o ata.
Sınıflar
S: Son bir sorum daha var, aynı sınıftan iki karakter birbirinden ne kadar ayrışıyor?
M: Özellikle karakterler ayrışık olsun konusu, çok uğraştığımız konulardandı. Beni tatmin edecek kadar becerdiğimizi düşünüyorum açıkçası, en azından yeni başlayacak karakterler için. Başta haliyle çok farklı olamıyorlar, ama ilerledikçe yeterince farklı olabiliyorlar ve aynı sınıftan karakterler çok farklı yerlere gidiyor.
Ö: Bizim oyunda, karakteri tanımlayan farklı öğeler var. Bunlar Töz, ağacın kökü ve boy. Tözünü, kökünü ve boyunu seçtiğin zaman iki tane Alp’ı kağıt üstünde görsen bunlar nasıl aynı roller dersin. Bunların ikisi de sonuç olarak savaşçı. Ama biri çok daha sinsi ve gizli dövüşen bir karakter olacaktır. Diğeri, “Atalar bana kut verin!” diyip adamların arasına dalan bir tip olacaktır. Yani iki aynı sınıf bu parametrelere göre çok daha farklı iki karakter olabilir.
S: Anladım, peki şu ana kadar oynatması en zevkli sistemler hangileri oldu? Sagu’dan önce beni ifade eden sistem budur dediğin.
M: Yani bu kadar iddialı bir sistem olmadı. Ama gerçekten Pathfinder, kullanışlılığından dolayı en çok tercih ettiğim sistemdi. D&D 4’ü test ettik beğenmedik. D&D 5’i de henüz almadım bakmadım. Ama evet, bir süredir tercih ettiğim sistem Pathfinder.
Ö: Sagu. Sonuçta onu ben tasarlamadım. Mehmet tasarladı ve çok güzel bir iş çıkardı.
S: İkinize de çok teşekkür ediyorum. Kafamdaki bütün soruları cevaplamış oldunuz.
Röportaj Deşifresi: Efe Karacar
Derleme: Ahmet Bilal Arpa ve Alp Bilgin