Larp ve Türkiye’de LARP Kültürü – Bölüm 3

Kısaca FRP, “Türk gazetelerinin manşetlerindeydi. O güne kadar bu oyunu oynayan kişiler olarak hep bilinmesi için uğraşmış, yayılmasına çalışmıştık. “Ne dilediğine dikkat et, gerçek olabilir!” diye boşuna dememişler. Bir anda FRP oyuncularının hepsi satanist ilan edilmişti. Bugün saçlı sakallı, küpeli adamlara nasıl çocuklar “Aaaa, baba bak, Gezici!” diyorsa, o günlerde de “Baba, Satanist mi bu?” diyorlardı. Bizzat başıma gelmişti. 140 cm’lik siyah resim çantam ve siyah pardesümle yürüyordum. Güzel Sanatlar öğrencisiydim, sabahlara kadar çizim yapmaktan şişmiş gözlerim ve karmakarışık saçlarımla pek tabii en iyi görünümümde değildim. Küçük bir oğlan yanımdan geçerken babası “İşte Satanist böyle oluyor oğlum” diye beni göstermesin mi? Bir ara, birileri köşe yazılarında işi açıklarcasına Satanizm türlerinden, özellikle Laveyan Satanizm’den bahsetmeyi de denedi, ama pek etkili olmadı. Aşağıdaki resim vizyonu fazlasıyla belli edecektir.

Anneler babalar, aman dikkat derim.

Anneler babalar, aman dikkat derim!

Haberler kısmen doğruluk taşıyordu. FRP’nin grupla oynandığı, bir yönetici olduğu filan yazılıyordu. “Zindanın Efendisi” normal insanlara korkutucu geleceğinden medyamız tarafından pek sevilmişti, her haberde bahsedildi. En büyük argüman; oyunun masada kalmadığı, kişilik bölünmesine, parçalanmasına neden olduğu, oynayanların katil, cadı, polis gibi rollere büründüğü ve bir daha gerçek hayata dönemedikleri idi. Kızlardan birine intiharından önce dissosiyatif kişilik bozukluğu, yani kişilik parçalanması teşhisi konmuştu. Bunun üzerinden giderek FRP’nin tehlikeli olduğu ve oynayanların tehlikeli kişiler olduğu iddia edildi. Aslında yeni bir şey değildi, 80’lerde Amerika’da da bu tip tepkiler olmuştu, yanılmıyorsam mesele yine bir çocuğun intiharıydı. Bizde, gerçeğini 20 yıl geriden takip eden Küçük Amerika olduğumuzu ispat edercesine 2000’lerde patladı bu haberler. Tolkien’in adı sık sık anılıyordu, fantezinin babası olmasından çok, Lord of the Rings vizyona girmiş ve etkisi büyük olmuştu, bu şekilde herkesin iletişim kurması sağlanmıştı. Özellikle intihar eden kızlardan birinin chat arkadaşlarından birinin ünlü bir tiyatro sanatçısının oğlu olduğu ortaya çıkınca, konuyu Nisan sonlarına kadar sakız gibi uzatarak sürdürdüler.

Medyada linç öyle abartıldı ki, sonunda gelen itirazları yayınlamak zorunda kaldılar ve FRP öldürüyor haberleri bundan sonra azaldı. Medyamız, yaptıkları röportajlarda çektikleri resimleri alakasız manşetlerle kullanmış, bir kaç doğru bilginin üzerini tamamen sallamasyonla doldurmuş, acılı aileleri de kullanarak çok kötü bir sınav vermişti. Tarafsız haber anlayışını(!), biz 2013’ten çok daha önce görmüştük anlayacağınız.

Göksun Bayrak tarafından yazılıp yönetilen, Kayıp Krallık, İTİCON 2009.

Göksun Bayrak tarafından yazılıp yönetilen, Kayıp Krallık, İTİCON 2009.

Peki FRP’nin cidden bu intiharlarda etkisi var mıydı? Ben psikolog değilim. O kızların ne yaşadığını bilemem. Ancak tarafsız gözle bakmaya çalıştığımda, iki kızın da psikolojilerinin bozuk olduğu uzman kişiler tarafından ailelerine söylenmiş. Hiçbirinin FRP oynamadığı, sadece bahsettikleri de anlaşılıyor. Chat kayıtlarındaki üslup ve paylaşılan resimler, şüphesiz 2000’lerde lise-üniversite okumuş kişilere dehşet verici değil, doğal, olsa olsa biraz kırık görünecektir, ama eminim aramızda özellikle ergenliğinde benzer konuşmaları yapanlar olmuştur. Benim de büyü yaptığını sanan arkadaşlarım vardı mesela. 90’ların sonunda, özellikle Taksim ve Ortaköy’lü liseli gençler arasında bir tür mezarlık kültürü olduğu da doğrudur. Lisedeyken bu toplantılardan birine davet edilip tırsmış, “Eeee, yok, ben almayayım!” diye geri  çevirmiştim. FRP oynayan kişi, genellikle gece ayazında bir tarafını kaldırıp mezarlığa gitmez, hatta “Manyak mısın kardeşim? Otur oturduğun yerde!” diye tepki verir. Ama gece ayazında bir mezarlıkta olduğunu hayal etmek, hoşuna gidebilir. Biri çıkıp “Niye bu hoşuna gidiyor, manyak mısın?” dese muhtemelen verecek cevabı yoktur, herkesin eğlence anlayışı farklıdır. O dönemde anlatamadığımız fark, buydu. Anne ve babalarına bunun korkutucu gelmesi normal. Demin söylediğim gibi, iletişim kopukluğu çok büyük. Detaylı incelendiğinde az önce bahsettiğim cinayette de, intihar vakalarında da başka faktörlerin olduğunu görmek zor değil. Ancak hem ailelerine saygıdan ötürü, hem de konumuz FRP ve LARP olduğu için bunu daha fazla deşmeyeceğim.

Bu Linç Sürecinin LARP’a Etkisi Ne Oldu?

Bir anda bütün LARP’lar kesildi!

Hayır, tabii ki böyle olmadı. Aksine, daha çok oynanmaya başladı. Medyanın yalanlarının o nesilde birleştirici etkisi olduğunu bile söyleyebilirim. Zaten 80’den sonra “Sus, hiçbir şeye karışma, kendi işine bak!” baskısıyla yetiştirilmiş bir nesildik. Ayrıca, çoğumuz ergenliğimizin sonlarında yahut 20’li yaşlarımızın başlarındaydık, yakalanma korkusunun eğlencemize tuz biber ektiğini bile söyleyebilirim. Aramızda gizli bir birlik vardı. Otoritelere karşı gelecek, istediğimiz gibi eğlenecektik. Ne yazık ki bu dönemle ilgili elimde hiç dökümantasyon yok.

Bu yazı, "Larp ve Türkiye'de LARP Kültürü" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar