007 James Bond: Spectre – Tanrı, Kraliçe ve İngiltere Adına!
Bir Dünya Markası James BOND!
Dünya markası derken MGM’in yarattığı markadan bahsetmiyorum elbette ki. Özellikle Sam Mendes işin içine dahil olduğundan beri gelişen globallikten bahsediyorum. Skyfall ve Spectre’de Sam Mendes ile birlikte bir dünya turu atmaya başladı Bond. Evet diğer filmlerde minimum iki ülke geziyordu sevgili ajanımız ama maşallah Mendes MGM tarafından bütçe sıkıntısı yaşamamış olacak ki Skyfall özellikle de Spectre’de kartpostal gibi görüntüler sunuyor insana. Film Meksika’da selam çaktıktan sonra sırası ile; Londra, Roma, Avusturya, İsviçre, Cape Town ve yine Londra’da sona eriyor. Yazarken bile yoruluyor insan! Özellikle üçüncü film ile birlikte Bond’un bir ajan takma ismi ya da bir rütbe değil, kişilik ve karakter haline getirildiğini görmüştük hatırlarsanız. Spectre’de bu sürdürülmeye devam ediyor.
Bond’un baş düşmanı olarak ise; Her Oberhauser’ı görüyoruz, kendisini usta aktör klişesinin çok yakıştığı Cristoph Waltz oynuyor. Filmin fragmanında birçok defa görmemize rağmen 160 dakikalık filmde toplam on beş dakikayı geçmiyordur Waltz’un rolü ama işte Soysuzlar Çetesi’ni izleyenler bilir bu adama psikopatlık çok yakıştığından ağzımıza tam kıvamında balı çalıp gidiyor. Man With Iron Fists ile seyirciye merhaba diyen ve biraz da şans ile çok profesyonel yapımlarda rol alan veteran Amerikan güreşçisi Dave Bautista ise hiç repliği olmamasına, ağzını bir kere bile açmamasına rağmen çok güzel iş çıkarmış filmde. Ve şunu öğrendim ki; erkeğin en önemli ve sahip olması gereken tek şey iyi dikilmiş bir takım elbiseymiş. Dave Bautista gibi bir canavar bile takım elbise içinde çok karizmatik ve ağır duruyordu.
Gelelim işin sanat yönetmenliğine özellikle yine belirtiyorum Skyfall ile çıtayı bir hayli yükselten dahi adam Sam Mendes bu filmde de çıtayı düşürmüyor hatta birkaç metre daha yükseltiyor. Seçilen mekanlar, kostümler, arabalar figüranlar hepsi çok iyi iş çıkarmış durumda. Özellikle yıkık MI6 binası kimin elinden çıkmışsa çok güzle iş başarmış, inandırmayı bırakın bana bile “Lan acaba yıkıldı da onu mu kullanıyorlar” dedirtti. Casino Royal’den beri söylüyorum Daniel Craig’i kim giydiriyorsa söylesinler parasını vereyim bana da moda danışmanlığı yapsın. Arkadaş adam iyi; yakışıklı karizmatik filan ama o nasıl elbiselerdir hamıaaa! Dar kesim takım elbiseler, spor ama şık dağ kıyafetleri, arabaya göre ayarlanmış günlük kıyafetler. Hakikaten bir ataerkillik var Bond filmlerinde galiba, adeta maskülenlik fışkırıyor ama kimin umurunda yani yakışıyor abi filme!
Evet Daniel, Şimdi Tabancayla Uçak Düşüreceksin!
Peki filmin hiç mi kötü yanı yok? Olmaz olur mu 160 koca dakikadan bahsediyoruz burada. Öncelikle konunun çok uzatıldığını düşünüyorum film 160 değilde 140 dakika olsaymış tam yerinde ve tadında bitecekmiş. Örneğin Cape Town civarı, filmin bitmesi gereken aksiyonun üstlerde dolaştığı yerlerdi ama oradan yine Londra’ya taşımaları ve altın vuruş yapmak istemeleri gerçekten olmamış sanki. Bir de beni Bond serisinden yıllarca uzakta tutan abartı aksiyon ve icat olayı bu filmde ucundan da olsa geri gelmiş ama Allah’tan rahatsız etmedi ve Casino Royal ile yakalanan ciddiyeti bozmadı. Bunlardan başka arkada kalan diğer üç filme çok güzel selam çakışlar ve geçmiş 53 yıla sıkı saygı duruşları var filmde. Hele Daniel Craig eline “Vesper Interrogation” yazan kaseti aldığındaki saniyelik duygu değişimi ne kadar sağlam bir oyuncu olduğunun kanıtı adeta.
Bitirmeden çok kısa bir konuya değineceğim; Bir sinema eleştiri sitesinde “girivimiz tihliki ili çik binziyir çik biyik iksi” diyen arkadaşlar olmuş. Şunu söylemek isterim ki; MI serisi bir aksiyon serisidir, JB serisi ise soğuk savaş döneminde çıkmış tamamen “spy game” dediğimiz askeri terim üzerine kurgulanmış bir seridir. İki filmi birbirine benzetip aynı kulvar içine almak direkt sinemadan anlamamak gibi geliyor bana. “Açılış sekansı ile tempoyu yükseltip sonra klişeler ağına bağlanıyor” diye yazmışlar. Evet filmde ters köşe neredeyse hiç yok fakat ben Casino Royal dahil hiç bu kadar oturaklı bir James Bond filmi görmedim. Lütfen daha dikkatli eleştiriler yazın arkadaşlar; bir de seriden anlamıyor, daha izlememiş filansanız hiç bulaşmayın ki kafalar bulanmasın.
Son düzlükte; SPECTRE 2015’in en iyi filmlerinden biri gidin izleyin pişman olmayacaksınız. Tekrar görüşmek üzere sevgili Kahramanlar.