Adaletin Şafağında Kafkaesk Bir Dönüşüm

Kriptonlular, Değişim ve Metamorfoz

Batman’deki Kafkaesk hal, Superman’e gelindiğinde biraz zayıflar; ancak bunun sebebi, Superman’in Hristiyan imgelemleriyle donatılmış olmasıdır. Ortada henüz yaratılmış bir “DC Cinematic Universe / DC Sinema Evreni” olmasa da bunun ilk adımı olarak kabul edebileceğimiz, 2013 çıkışlı Man of Steel ile birlikte incelediğimizde Superman’in de büyük bir dönüşüm geçirdiğini görülebilir. Hatta iki film boyunca sergilenen Superman’in hayatı, iniş ve çıkışlarla dolu büyük bir döngüsellikten oluşur vaziyettedir. Man of Steel boyunca, Kriptonludan insana, insandan tekrar Kriptonluya dönüşen Clark Kent; Batman v Superman sırasında ise Tanrı’dan Şeytan’a evrilir. Ancak nihayetinde Yuhanna 36-37’ye benzer bir şekilde, “krallığı bu dünyada olmayan” ve “gerçekten yana olanların” kendisine destek verdiği Superman; alçakgönüllü bir Tanrı olarak kendini diğer insanlar için feda eder. Filmdeki dini semboller için sizi Adaletin Şafağı’ndaki Hristiyanlık Sembolizmi: Din ve Amerika adlı yazımıza alalım.”

zod

Tabii ki filmde değişime uğrayan tek Kriptonlu Superman değildir. Yukarıda DCCU’nun ilk filmi olarak kabul ettiğim Man Of Steel’de karşımıza çıkan Zod, bu filmde de önemli bir rol almaktadır. Önceki filmde Superman ile dövüşmeden hemen önce kendisinin “adapte olmak ve dönüşmek” üzere yaratıldığını söyleyen Zod, bu filmde -sözlük anlamıyla- kozasını yırtan bir canavar olarak karşımıza çıkar. Lex Luthor’un müdahalesiyle yeniden diriltilme projesine tabii tutulurken koza ve metamorfoz kavramlarının iyice altı çizilir. Nihayetinde Zod; bir kıyamet silahına, Superman’in Deccal’i olan Doomsday’e dönüşür. Bunun sonucunda Superman tanrılaşırken, Zod, tüm insanlık için kötülüğün ve kıyametin sembolü haline gelir. Film, burada diyalektik bir dil kullanır.

İnsansoyunun Tepkisi

Tanrıların ve üst-insanların değişimleri, elbette ki dünya nüfusunun çoğunluğunu oluşturan biz normallerin de hayatını etkiler. Filmde toplumun “normal” kavramı değişmiştir ve tarihin belki de en kapsamlı haline ulaşmıştır: “Tanrılar ve insanlar” olarak belirlenen taraflardan, normal olan insan tarafıdır.

Önemli bir astrofizikçi olan Neil deGrasse Tyson’ın filmdeki ifadeleriyle, insanın evrendeki önemi daha da azalmıştır. Nasıl ki karanlık çağlarda evrenin merkezinde dünyanın var olduğunu düşünen insanlık, Güneş Sistemi’nin bile merkezinde olmadığını öğrenince umutsuzluğa kapılmış ve bunu tüm gücüyle reddetmişse, dünya-dışı gelişmiş yaşamı da aynı oranda yabancı ve şeytani olarak kabul etmiştir. Bu, insansoyunun kibirli doğasına vurulan büyük bir darbedir. Ancak gökyüzünden yıkım ve kaos getiren şeytanların yanı sıra, bu sefer insanlığın yanında yeni bir önder, alçak gönüllü bir kurtarıcı vardır. Superman, geniş halk kitleleri tarafından kabul görür; çünkü o “man/insan” olmayı kabul etmiştir.

batman-v-superman-1

Özetle, Alfred’in Bruce Wayne’e söyledikleri, bu sefer bir bilim insanı tarafından insansoyunun içinde bulunduğu durumu özetlemek için tekrar dile getirilmiştir.

Tabii ki, insanlığın değişimi film boyuna sadece bunlarla da vurgulanmaz. Clark Kent’in çalıştığı gazetenin patronu Perry White (Matrix’teki Morpheus) henüz filmin başındayken izleyiciye dünyanın değiştiği mesajını verir: “Artık 1938’de değiliz.” Satır arası bir cümleden çok daha fazlası olan bu ifadeyi, Superman’in ilk çıktığı yıl olan 1938’den bu yana hem dünya siyasetinin hem de süper kahraman stereotipinin değiştiğine yormak pekâlâ mümkündür.

Batman v Superman, bize iki kahraman hakkında bilgi verdiği sırada bir yandan Justice Leauge’in de temelini atıyor. Ancak film, aynı zamanda Lex Luthor’un “geleceğin kötü adamı” olmasını sağlayan orijin hikayesini de anlatmakta. Babası tarafından istismar edilen bir dahi olan Lex’in, şeytanların yer altından değil, gökyüzünden geldiğini kabul ederek, selefinin odasındaki tabloyu ters çevirmesi ve filmin sonunda çizgi romanlardaki haline benzer bir saç tıraşıyla karşımıza çıkması onun yaşadığı değişimlerin bir özeti olarak sunuluyor.

Yorumlar