Ağız İçinden Çıkan Ağız! – Alien
Aliens
Bu sefer yönetmen James Cameron. Film 1986 yılında vizyona girmiştir. Sigourney Weaver, Michael Biehn, Carrie Henn, Lance Henriksen, Bill Paxton, Paul Reiser oyunculardan bazılarıdır. İlk filmden 57 yıl sonra geçmektedir. Alien için nasıl ki bilim kurgu/korku veya uzayda geçen korku filmi deniyorsa, bunun için de uzayda geçen bilim kurgu/aksiyon filmi deniyor. İlk filmden sonra uzayda kendini fırlattığı kapsülün içinde derin uyku modunda 57 sene geçirmiş olan Ellen Ripley bir uzay gemisi tarafından bulunur.
Bu sürede yaratık yumurtalarının olduğu gezegen kolonileştirilmiş ve insanlar yerleştirilmiştir. Burada yaratıkların olduğuna ise kimse inanmamaktadır. Ama o koloniyle iletişim kesilir. Ne olduğunun öğrenilip kurtarma yapılması amacıyla askeri bir birlik gönderilmesine karar verilir. Ellen Ripley’in de askerlerle beraber gitmesine ikna edildikten sonra gezegene varılır ve ilk filmin aksine bol bol aksiyon başlar. Tabii bu o gerilimi vermediği anlamına gelmiyor. Aynı şekilde karanlık ve ürkünç bir film. Genellikle iyi bir filmin devamı aynı kaliteyi tutturamıyor. Ama bu film için geçerli değil.
İlk filmde hamilelik, doğum ve tecavüz metaforları varken burada da savaş karşıtlığı ve Vietnam savaşı metaforları vardır. Askerler Vietnam benzeri çıkarma yapıyorlar. Onları oraya Weyland-Yutani şirketinin yollaması da emperyalist güç olarak Amerika’nın Vietnam’a askerlerini yollaması olarak anlaşılıyor. Gezegenin kontrolü için orada bulunan askerler ve gerilla taktiğiyle ortalarda dolaşıp askerleri avlayan karşı tür. Bir anlamda gezegenin yerlileri. Son derece teknolojik, modern silahlarla donatılmış askerlere karşı bölgelerini iyi tanıyan ve saldırılarını veya savunmalarını ona göre yapan yerliler.
İndikleri gemi bile açıkça Vietnam savaşındaki Cobra helikopterleri ve Phantom jetlerin tasarımının birleşimi gibi. Mekanlar da Nostromo’nun klostrofobik koridorları yerine odalardan oluşan bir yapıdadır. Önemli noktalardan biri de önceki filmdeki tek yaratığın yerine bir sürü yaratık olması. Daha önce dediğim gibi Weaver ve karakteri Ellen Ripley ilk filmden daha üstün bir performans sergiliyor. Buna fiziksel performans da dahil. Benzer bir performansı Cameron’un diğer efsanesi Terminator filmlerindeki Linda Hamilton‘da da görüyoruz. Sarah Connor ve Ellen Ripley’i hep benzetmişimdir zaten. Bu ikisi sinemada nadir görülen güçlü kadınların veya kadın kahramanların en tepesinde yer alan karakterlerdendir.
En büyük klişelerden biridir filmdeki kadının günün kahramanı jönün sevgilisi olması veya direkt cinsel obje olarak kullanılması için filmde bulunması. Ellen Ripley zaten filmlerde günün kahramanlığını kendi üstleniyor ve bir iki sahne hariç iki filmde de cinsel bir şey ima edilmiyor bile. Ayrıca bu filmle beraber yaratıklar ve Ripley arasında garip bir bağ da kuruluyor ve bu sonraki filmlere de yansıyor. Newt ile ilişkisinde ise filmin başında kızıyla ilgili aldığı haberin ardından Newt karakterini kızı yerine koyuyor ve onbaşı Hicks ile bir aile görüntüsü veriyorlar. Anne, baba ve çocuk. Filmin başında Ripley’e resmi gösterilen kızı ise ilk filmin atmosferine oldukça benzeyen yapısıyla severek oynadığım Alien Isolation adlı oyunda yönettiğimiz karakter olan Amanda Ripley‘dir.
Aliens’i ilk filmle kıyaslamıyorum çünkü ikisi de gerçekten harika tatları olan iki ayrı meyve gibi ama birçok görüşe göre meyvelerin tatları üçüncü film ile bozulmaya başlıyor.
Alien 3
Son iki Alien filminin yönetmenlerini duyunca gerçekten çok şaşırmıştım. O şaşırdığım isimlerden ilki olan David Fincher yönetiyor filmi. 1992 yılında vizyona giren bu filmde Sigourney Weaver, Charles S. Dutton, Charles Dance, Brian Glover, Pete Postlethwaite gibi oyuncular oynamakta. Aliens’daki olaylardan sonra Ripley, Newt, Hicks ve Android Bishop‘un kaçış podu Fiorina “Fury” 161 adlı sadece erkeklerden oluşan iki düzine mahkum ve birkaç personeli olan, tamamen terk edilmiş bir maksimum güvenlikli cezaevine ev sahipliği yapan gezegene düşer. Bu mahkumlar kendilerini dine vermiş ve belirli kurallarla yaşayan bir topluluğa dönüşmüşlerdir. Kazada sadece Ripley sağ kurtulmuştur. Kaçış podunda rastladığı bir asit kan yanığı yaratığı da yanında getirdiğini gösterir. Xenomorphların korkulu rüyası Ripley burada da karşısına çıkan yaratığa karşı mücadelesine devam eder. Yeni yaratığımız hapishanede bulunan herkesi tek tek avlamaya başlıyor. Ripley hariç!
Prodüksiyon aşamasında sıkıntılar yaşayan bu film yönetmen Fincher’in ilk sinema filmidir. Tekrar klostrofobik ortamlara, uzun, karanlık, ıslak ve dar koridorlara dönülmesiyle ilk filme yaklaşma çabası açıkça görülmektedir. Bana göre sıkıntılardan biri ilk filmden de karanlık olma çabası. Diğeri ise ağır temposu. İlk film 1 saat 57 dakika, Alien 3 ise 1 saat 49 dakika ama Alien’den daha uzunmuş gibi geliyor hep bu film bana. Çünkü genel olarak baktığımızda ilkine göre içi biraz daha boş. İki filmdir güçlü kadın kahraman portresi çizen Ripley ilk defa bu filmde kurban havasındadır. Zaten filmi de kurban kahraman şeklinde tamamlar. Ve yine ilk defa bu filmde tam olarak bir kadın kimliğiyle gösterildiği sahne konuyor.
Diğer filmlerdeki metaforlar yanında burada dini sembollere ve göndermelere geçilmiş. Ripley’in gezegene gökyüzünden düşmesi, kurtarıcı olarak gelmesi, eski suçlulara yani günahkarlara bir amaç verip onların kurtarıcılığına soyunması gibi. Evet hepiniz doğru bildiniz! Hollywood’un olmazsa olmazı Hz. İsa göndermesi! Sonunda Ripley’in insanlık adına kendini feda ettiğini ve lavların içine düşerken kollarını iki yana açıp tıpkı Hz. İsa’nın çarmıha gerilme tasvirindeki gibi öldüğünü de unutmayalım. Ripley düşerken göğsünden çıkan ve kraliçe olduğunu bildiğimiz Chestbuster’ın Xenomorph soyunun yeniden dirilmesini sağlayacağını ve bir anlamda halkının kurtarıcısı olduğu yani Hz. İsa göndermesinin o kraliçe Chestbuster üzerinden yapıldığı, Ripley’in burada Hz. İsa değil, Hz.İsa’nın üzerinde durduğu Haçı simgelediğini düşünenler de var.
Filmde Hz. İsa göndermelerinden bahsetmişken Ripley’in dirildiği Alien Resurrection filmine de bakalım. Keşke Alien 3 final filmi olsaymış ve üçleme olarak kalsaymış diyorum seri için çünkü 5 sene sonra çıkan Alien Resurrection büyük bir hayal kırıklığı oluyordu.