Avengers: Endgame – Bir Cümlenin Sonuna Gelebilecek En İyi Nokta!

Eveet, uzun ve hiç bitmeyecekmiş gibi gelen bir serüvenin daha sonuna geldik. Fakat elbette bu demek değil ki Marvel, filmlerini de sonlandırsın. Sadece orijinal 6 kişilik Avengers ekibimizin ulaştığı bir Endgame bu. Ancak yine de biz bu takıma o kadar alıştık ve ısındık ki veda etmek namümkün! İyisiyle kötüsüyle beraber finale taşıdığımız bu macerayı gelin yavaş yavaş yorumlamaya başlayalım.

Yoğun Duygu Seli *Kaçınılmazdı*

Filmde bizi etkileyen asıl efekt Thanos‘un kendisinden ziyade ekibin başına gelen olaylar, kendileri ne kadar mutlu olsa da, yaptıkları fedakarlıklardı. Her birinin ayrı ayrı nasıl işlevsizleştiğini, eski halini kaybettiğini, öldüğünü ve ayrı kaldığını görmek seyirciyi üzmeden edemedi. Ancak bu yaşananların onların kendi isteğiyle olması, mutlu sonlarına kendilerinin bu şekilde karar verdiklerini görmek, bilmek; bizler için apayrı bir moral kaynağı. Yani hiçbiri tek bir savaşın çoğunluk halindeki kurbanları olmaktansa farklı şekillerde, birbirlerinden bağımsız ayrılıklar yaşadılar. Ama ne kadar çok insanı kurtarmış olurlarsa olsunlar, arkalarında bir hüzün dağı bıraktılar.

Seyirci için bu durum daha bile zorlu. Tam 11 yıl sinemalarda ortalama yılda 2 kez gördüğümüz karakterlerdi ne de olsa. Şimdi onları uğurlamak Marvel takipçileri için bu duygu selinin yarattığı etkiyi fazlasıyla arttırdı.

Ve bana soracak olursanız, filme katılmış bu duygular karakterlerle aramızdaki bağı oldukça güçlendirdi. Bir diğer taraftan da bizlere sadece savaş sahneleri verilip kasıntı bir film olmaktan eseri kurtardı. Böylelikle, hayranlıkla izlediğimiz bu kahramanların daha az kahramanımsı olan yönlerine şahit olmamızı sağladı. Sonuç olarak da Avengers, çok daha gerçekçi bir hal almış oldu.

Özellikle savaşın sonlarına doğru, Dr. Strange ile bakışmalarının ardından Tony Stark’tan gelen beklenmedik hareket, ve her zaman kendisinden duymaktan zevk aldığımız o efsanevi replik; “I am, Iron Man.” bizlerin Bay Stark’a olan sempatisini kat be kat yükseltti. Elveda demenin ne kadar zor olabildiğini görmek hüzün verici. Ayrıca, çoktan heyecana kapılıp sürüklenmiş seyircinin coşkusunu da olduğu gibi 10 katına çıkaran unutulmaz anlardı.

“We love you 3000.”

Merak Etme Nat, Endgame Bir Zafere Dönüştü…

Natasha konusunda insanları üzen bir diğer nokta, yıllarca ekibi bir araya getirip yeni bir umuda kaynaklık etmekten fazlasını isteyerek çabalayan bu kadının, emeklerinin sonucunda ailesi ile birlikte omuz omuza savaşamaması oldu. Ancak yaptığı fedakarlığın asla unutulmayacağı, ve bu serüvende çok önemli bir yer kapladığı malum.

Burada benim kafam sadece tek bir noktaya takıldı açıkçası; Nebula neden onları ruh taşını alabilmenin gerekleri hakkında uyarma zahmetine girmedi? Yine de benim için çok büyük bir senaryo açığı değil. Zira söyleme zahmetine girmiş bulunsa bile herkesin yine Nat üzerinde hemfikir olacağı kesin bence. Yine bu ölüm hesaplarda olmayan, beklenmedik bir ölümdü. Ve bu kadar erken gerçekleşmesi, Natasha’yı o büyük savaşta görememek, bizler için çok da alışkın olduğumuz hamleler değil Marvel! Ama bu zaferden ve birliktelikten haberinin olması içlerimize su serpen bir detay, teşekkürler Scarlet!

Koca Bahçesinde Emekliliğini Hesaplayan Thanos

SSK’nı falan da ayarladın mıydı Thanos Amcam? SSK önemli bak, mazallah o bahçede ne keneleriydi bilmem nesiydi derken kapıverirsin şifayı. Şaka bir yana kalsın, ilk 15 dakika içinde Thanos’u bir köşe bulup oraya göçmüş amcalar gibi, etraftan meyvesini neyini toplayıp yemeğini pişiren sakin bir hayatta görmek, hemen ardından da uçan kellesini görmek? İtiraf edin bak, hepiniz bir “N’oooluyo yaa?” oldunuz! Aha şimdi biz 2 saat 45 dakika ne izleyeceğiz acaba diye yaklaşık 2-3 dakika soğuk terler döktüm koltukta.

Thanos burada karşımıza çok daha kendinden emin olmaktan ziyade, pişmanlık ve yetersiz  bir planın farkına varmasından ortaya çıkan hayal kırıklığı içinde gördük. Egosuna değinmiyorum gördüğünüz gibi, kimsenin öyle bir egoyu ölçebileceğini de sanmıyorum! Geleceğe ve gelecekte yaşayan nesiller verdiği değer için başvurduğu yollar, bizi kendisini savunmaktan alıkoyuyor. Infinity War‘da bir yere kadar haklılık payı bulunabilecekken burada bambaşka bir mevzuya bürünüyor. Çünkü kendisindeki bu pişmanlık ve hayal kırıklığını tüm evreni yok etmeye bağlıyor.

Bazıları Thanos’un bu filmde haddinden fazla güçlü olduğunu vesaire düşünüyor; “Taşlar olmadan nasıl bu kadar güçlü bu be?” şeklinde. Ancak unutmayın ki Thanos uzun bir süre dahilinde galaksinin büyük bir bölümüne kan ağlatmış, insanlara yapamasa bile bir çok ırkın soyunu tüketmiş bir Titan. Yani aslında gücünün tek kaynağı taşlardan gelmiyor. Ki bana kalırsa gerek Captain America’dan, gerek Scarlet’tan gerek de diğer yan karakterlerimizden hasar alıyor. Ancak elbette çok büyük bir darbe yemesini beklemek fazla olur. Kanımca da insanlar böyle düşünüyordu.

Şunu söylemeden edemeyeceğim ki; son sahnede Tony parmaklarını şıklattıktan hemen sonra yenilgiyi kabullenmesi ve sessizce yok oluşunu beklemesi bizlere “vay arkadaş be” dedirtmedi değil. En azından bana yani. Görmeye hasret kaldığımız hareketler bunlar Thanos Bey, yapmayın etmeyin.

Avengers! Assemble…

Ve büyük bir heyecanla beklenen savaş sahnesi de gelip çatıyor! Çok rahat bir şekilde belirtmek istiyorum ki bu sahne beni Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü filmindeki Rohan ordusunun mücadelesinden sonra en çok heyecanlandıran savaş sahnesiydi. Ve her defasında da aynı etkiyi yaratıyor. Bana göre detaylarının çok güzel ayarlandığı, efektlerinin Marvel’ı bile aştığı, “Bu savaş gerçekleşseydi harbiden böyle olurdu be…” dedirten türden fevkaladenin fevkinde bir savaştı.

Arka taraftan verilen, diğer Avengers filmlerinden de yeteri kadar aşina olduğumuz müzikse savaşa bambaşka bir hava katıyor. İnsanın ayağa kalkıp katılası geliyor. Ama bence bu savaşın güzel yanlarından biri de ana ekip haricinde kalan kişileri bize çok iyi bir şekilde yansıtmaları oldu. Marvel dünyasında aslında diğer karakterlerin de nasıl güçleri olduğunu, bu güçlerin ne kadar kuvvetli olduğunu gördük. Herkes bu görüntüleri Infinity War filminde bekliyordu fakat zannımca burada daha güzel bir anlam kattılar.

Ayrıca artık klasik 6’lı bir ekip bir yana dursun, artık dünyayı ve evreni savunan birçok farklı ismin varlığından şüphesiz haberdarız. Yani artık Marvel bir sonraki ekibinde, küçük bir ekip yerine daha büyüğüne ya da daha geniş kollu bir organa yer verecektir. Bu da bizi daha da merakta bırakan bir husus.

Bütün Kızlar Toplandık!

Savaşta Peter Parker’ın melekleri olarak toplanan kadın gang’i de beğenmedik değil hani! Birbirinden bağımsız bu arkadaşları, her şeylerini bir kenara bırakıp bir araya gelerek toplu bir atağa kalkmış görmek, ne yalan söyleyeyim benim kanımı bir hayli kaynattı. Sinemada böyle bir kadın gücünün oluşmaya başladığını ve yeni idollerin doğduğunu görmek hoş. Üstelik Marvel bunu tam tadında yapmış, sırf yapmış olmak için değil yani. Bu da sahneye karşı bakış açımızın daha da olumlu bir hale bürünmesini sağlıyor.

Tabii burada bir de Nat’i arıyor insan ister istemez…

Endgame İşlevi

Başta Scarlet olmak üzere yan karakterlerin etkinliğini ve aslında sanılandan ne kadar güçlü olduklarını görmek bahsedebileceğim bir başka güzellik. Bana sorarsınız, Endgame sayesinde Marvel bu eğilimleri ile gelecek filmlerine ve grubuna güzel bir zemin hazırlıyor.

Böylelikle kalıplaşmış belli bir takımın etrafında dönen olaylar silsilesini izlemekten uzaklaşıyoruz. Ki yapılan bu hamle de Endgame başta olmak kaydıyla gelecek projeleri de daha gerçeğe yakın bir çizgiye oturtuyor.

Biz de Biliyorduk Captain America.

Captain America’nın olay yaratan sahnesi seyircinin en hesaba katmadığı ve hatta aklının ucundan dahi geçirmediği bölümlerden biriydi. Ha peki yanlış mıydı? Bittabi hayır. Eğer Thor filmini dikkatli bir şekilde izlemişseniz, veya izleyecek olursanız, göreceksiniz ki layık olduğu müddetçe herkes bu çekici kaldırabilir, ve gücünden de istediği gibi faydalanabilir. Yani aslında ortada çok da yanlış ve olanaksız bir sahne yok. En azından MCU geçmiş filmlerinden yola çıkarak bu imkansızlığı ortadan kaldırmaya bir temel kurmuş vaziyette.

Peki ya Thanos’un Stormbreaker’ı kaldırması? Captain America’yı anladık, Thanos bile mi layık arkadaş? dediğinizi duyar gibiyim. Ancak burada önemli bir ince detay var ki; Stormbreaker’ı kaldırabilme yetisine sahip olabilmek için herhangi bir şart koşulmamış durumda. Yani Mjölnir’in aksine Stormbreaker’a büyü yapılmadı. Dolayısıyla birilerini onu kaldırmaya karşı kısıtlayan herhangi bir sınırlaması yok. Bu yüzden Thanos’un Stormbreaker’ı oldukça rahat kullanması, yine kurallara aykırı olmamakla birlikte, gayet normal.

Senaryoyu Açıklayamıyor musun Endgame? Kuantum De Geç!

Yahu şu kuantum evreni yok mu? Ah şu kuantum ah! Ya kuantum gibi bir bilinmezlik olmasaydı? İşte Endgame dünyası o zaman büyük bir soru işaretine dönüşürdü.

Her açıklanamayan olayın altından kuantum ile kalkmak, mükemmel bir savunma mekanizması haline geldi. Ancak Endgame sadece bu kuantumu işin içine katmakla yetinmeyip, birçok farklı bahane ile sınırlandırılmış bir hamle işine girişti. Zamanda çok büyük bir farklılık yapılmaması gerektiği, kendileriyle konuşmamaları gerektiği halde Nebula’nın geçmiş halini öldürmesi? Thanos DEV gibi bir ORDU getirdi yanında be! Üstelik bu tarz büyük bir ordunun geçmişten kaybolması, o zamanın dengelerinin nasıl  bozulmasına sebebiyet vermedi şaşırmamak elde değil. Yaptıkları hemen hemen her bir açıklama bir başka olay ile fıssa döndü yani.

Ancak benim açımdan bu filmi çok da aşağılara çekmiyor. Çünkü tüm diğer olumlu yanlarının ve güzel gelişmelerinin altında kaldığını söylemek mümkün. Diyorum ya, kuantumun sağolsun! Uzun lafın kısası, Marvel’ın kullanabileceği en güzel son olmuş Avengers: Endgame. Bizlere de vizyondan kalkana dek izlemek düşer o halde efenim!

Yorumlar