Bir Endülüs Köpeği: Din, Ölüm ve Sanat
Dali ve Bunuel’in ayrıca gözlerle de bir alıp veremedikleri olduğu aşikar. Filmin açılış sahnesinde bir berber ilk önce usturasını biler, ardından kadının gözünü keser. Bu film tarihinde belki de görüp görebileceğiniz en rahatsız edici sahnedir. Tabii bir de o göz aslında bir ineğin gözüdür (bunun rahatsız etmeyeceğini mi düşünüyorlardı acaba). Bu filmin senaryosunu yapmadan önce Bunuel Dali’ye bir rüya gördüğünü ve rüyasında tıpkı bir gözün bıçakla kesilmesine benzeyen, dolunay ve onu ortadan ikiye yaran bulutlar gördüğünü söyler. Dali de ona karıncalarla ilgili olan kendi rüyasından bahseder ve Bunuel bununla ilgili bir film yapmayı teklif eder. 1928’de doğan gözlerle ilgili bu düşüncenin ardından 1945’te Dali The Eye ismini verdiği resmi yapar. Yine 1945 yılında Alfred Hitchcock, Dali’den Spellbound filmi için yardım ister ve yine Dali orada da gözleri kullanmadan edemez. Hitchcock, Dali’yi bazı konularda da ikaz etmek zorunda kalır. Çünkü Dali, Ingrid Bergman’ın üzerine yine karıncaları salmak ister. Hitchcock, Dali’nin Hollywood’a uyum sağlayamadığını ve sağlayamayacağını da böylece farketmiş olur. 1962 yılında François Truffaut’a verdiği bir röportajda Dali hakkında “Bu iş için Dali’yi istememin nedeni, onun çalışmalarındaki mimari keskinliğidir. Biliyorsunuz ki, Chirico (Giorgio de Chirico ya da diğer adıyla Nepo isimli gerçeküstücü ressam) da onunla aynı kaliteye sahipti: Uzun gölgeler, mesafenin sonsuzluğu ve bakış açısının keskin hatları. Ama Dali başka ilginç fikirlere sahipti. O bir heykeli üzerine karıncaları koyup tıpkı bir kabukmuşçasına kırmak istiyordu. Ve bunun altında yine karıncalarla kaplı Ingrid Bergman olabilirdi! Ama bu mümkün değildi.” (Alfred Hitchcock’un röportajını aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz.)
Un Chien Andalou’ya geri dönmek gerekirse, bir diğer dikkat çekici unsurun cinsellik olduğunu söyleyebilirim. Kadının, yaralandığı için evine aldığı adam bir süre sonra ona saldırmaya kalkıyor. Ama tam kovalama yaşandığı sırada, adamın sırtına ikiye bölünmüş bir piyano, ölü bir eşek ve iki rahip biniyor.
Bu sahne Bunuel’in günahlara takıntısından dolayı çekilmiş. Bunuel’in burada vurgu yaptığı şey katolik mezhebinde yer alan zevke, sekse ve ölüme karşı düzenlenen bir çeşit haçlı seferidir. Adam tıpkı Hz. İsa’nın insanlığın yükünden bıktığında Cavalry dağına bir haç taşıması gibi (L’Age d’Or, Dali ve Bunuel’in ikinci ortak yapımı), günahların ağırlığını taşır. Sadece bu da değil; adam, Bunuel’in söylediğine göre Bunuel’in geçmişte taşıdığı duygusal yükleri de yükleniyordur sırtına: Din, ölüm ve sanat. Bu sahnede keşişlerden birini de Dali oynuyor ayrıca.
Bir Endülüs Köpeği’ni izleyenlere bakıldığında, Dali ya da Bunuel hakkında bilgisi olmayanların gerçekten bir Endülüs köpeği beklediğini ya da en azından filmin Endülüs ile ilgili olmasını beklediklerini görüyoruz. Evet bunların hiçbiriyle bir ilgisi olmadığı kesin. Kendi içinde sahnelerin de birbiriyle bir ilgisi olmadığını biliyoruz. Ama kesinlikle şunu söyleyebiliriz ki, Bir Endülüs Köpeği, Dali ve Bunuel’in kendi sanatlarını, geçmişlerini ya da geleceklerini, fikirlerini yansıtmak için araç olarak kullanılmış bir yapımdır.