Birdman veya Süper Kahraman Olmanın Dayanılmaz Hafifliği

Ama gerçek, aziz dostum, can sıkıcıdır. – Albert Camus, Düşüş

Bu yüzden, “dünya yalan”dır. Bu yüzden romanlara tutunur insan. Bu yüzden sahnedeki aktörü çılgınca alkışlar, filmlerde yaşar. Bu yüzden hikâyelerin, efsanelerin onları götürdükleri dünyalar bu kadar caziptir. Bu yüzden süper kahramanlar hayat kurtarır.

‎Alejandro González Iñárritu, hikâyeler anlatmayı seven bir sanatçı. Hikâyeler gerçek hayata dair olsa da, bir sinemacı olarak onları eğip bükmeyi, kesiştirmeyi, bitiştirmeyi ve gerçeğin süzgecinden elediği, damıttığı özü sunmayı sever. Iñárritu’nun önceki işlerini bilenler ve çok sevenler (benim gibi “fan” mertebesinde olmaya gerek yok tabii), bu kez biraz daha farklı bir ele alış biçimiyle olsa da, “Birdman”in yine insana dair bir hikâyenin kıvrak bir zekâyla anlatılmış ve – bu kez pek çaktırmadan olmasa da – güzel bir popüler kültür eleştirisi olduğunu görünce şaşırmayacaklardır.

birdman1

Evet, karşımızda “Birdman” var. Süper kahraman olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşamış, dünyaya gizemli maskesinin ardından bakmış, ufacık bir hareketiyle dünyayı kurtarmanın ve minnet duygusuyla sevilmenin hazzını tatmış bir adam: Riggan Thomson (Micheal Keaton). Yıllar evvel canlandırdığı Birdman karakteri ona büyük bir başarı getirmiş, ancak oyuncu kişisel olarak gerçek hayatın hazin süreçlerinden kaçamamıştır. Riggan aktörlüğe henüz lise çağlarındayken büyük bir tutkuyla başlamış, ardından gelen şan ve şöhret sayesinde rahat bir yaşam sürmüştür. Ancak o da herkes gibi hayatı elinde olmadan hızla yaşamış, âşık olmuş, hatalar yapmış, kendini akışa kaptırmış ve yaşlanmıştır. Gerçek dünyanın yükünü kaldıramayan Riggan, altmışlı yaşlarına geldiğinde çok sevdiği öykü yazarı Raymond Carver’ın bir öyküsünü büyük bir titizlikle sahneye uyarlamak ister. Riggan bir yandan oyununda her şeyin mükemmel olmasını ve kendini “iyi bir aktör” olarak sahnede ispat etmeyi, hem de bu sayede eski ününe tekrar kavuşup hayatını düzene sokmayı ister. İşte tam bu noktada, içindeki ve etrafındaki çatışmalar şiddetlenir.

birdman5

Riggan çıktığı bu zorlu yolculukta yalnızca kendi kendiyle – ve parçalanmış kişiliğiyle – değil, aynı zamanda eski eşi, sorunlu kızı, tipik “oyuncu hezeyanlarıyla” boğuşan sevgilisi, oyunun yükünü birlikte taşıdığı en yakın arkadaşı, kadroya sonradan dâhil olan ünlü “metot oyuncusu” ve en önemlisi, ne yaparsa yapsın kendisini asla gerçek bir oyuncu olarak görmeyecek eleştirmenlerle de mücadele etmek zorundadır. Riggan kendi uyarladığı, yönettiği ve oynadığı oyunun kusursuz ve gerçekçi olabilmesi için her şeyi yapar, fakat neredeyse hiçbir şey yolunda gitmemekte, herkes kendisine köstek olmaktadır. Rehabilitasyondan yeni çıkmış kızını bir şeylerle meşgul edebilmek için asistan olarak yanına alır, böylece “beceriksiz bir baba” olarak onunla daha fazla zaman geçirebilecektir. Fakat Sam (Emma Stone) mutsuz bir genç kızdır ve o da babasını şiddetle eleştirmekten geri kalmaz.

Yorumlar