Captain America: Kahramanların Savaşı – Güzel Kurgu, Sağlam Aksiyon ve Bol Kahraman
Hani bazen çocuğunuz gibi sevdiğiniz eserler olur ya, bıkmadan dönüp dönüp okursunuz. İşte Marvel’ın son senelerdeki en iyi çizgi roman event’i olan Civil War da benim için öyle bir eser. Bu eseri sinemaya taşıyan film ise Captain America: Kahramanların Savaşı adıyla sinemalarda gösterilmeye başlandı.
Çizgi romanından hem fikir olarak, hem de karakter sayısı olarak ayrılan, eksik bir filmdi Civil War. Sinemalarda çizgi romandan aktarılan hikayelerin anlatım tarzı oldukça zor olduğundan konunun işlenişi biraz değişime uğramış doğal olarak. “İç Savaş” temasının yani kayıt altına girmek istemeyen yüzlerce süper kahramanın devlet otoritesinden kaçması konusunu “Kahramanların Savaşı” yani daha çok devlet bünyesine girmek istemeyen kahramanlar takımının ikiye bölünmesi olarak ele almak gerekli bir müdahale olmuş. Onun için filmin isminin “Captain America: Kahramanların Savaşı” olarak Türkçe’ye çevrilmesi çok isabetli bir karar gibi geldi bana.
Film ile çizgi roman arasındaki farklar
Film açıklandığı anda eminim benim gibi herkes çizgi romandaki tüm o politik çatışma ortamının tam olarak yansıtılmasını istemiştir. İtiraf edeyim, her ne kadar olabilitesi düşük de olsa, filmden çıkar çıkmaz yüzlerce kahramanın Berlin Havalimanında birbirini pataklamasını izlemeyi çok istedim. Fakat böyle bir şey şu anda hem bütçe olarak, hem de teknolojik altyapı olarak mümkün görünmüyor ki, Marvel yetkilileri bizlere böyle bir film sunmuşlar. Çizgi romandan görmek istediğim başka şeyler ne diye soracak olursanız hemen sayayım; İsterdim ki Spider-man’in kimliği yıllardır merak edilen bir şey olsun ve Iron Man aracılığıyla BM görüşmeleri öncesinde tüm halka açıklansın.
Daha sonra da Iron Spider kostümüyle onu TeamIronman tarafında görelim. Hatta filmde gördüğümüz kostümü ise Cap’in tarafına geçtikten sonra kendi dikip giysin (gerçi bu konunun filmde işlendiği şeklini çok sevdim ama olsun çizgi roman başka bir güzel). İsterdim ki; Iron Man kazanmak için her türlü pisliği yapsın. O kanalizasyonlarda güç toplamaya çalışan Cap tarafındaki “kayıtsız” kahramanların Punisher hakkında tartışmaları gösterilsin. Say say bitmez isteklerim. Ama tüm bunları koymak yerine Russo’lar öyle bir film inşa etmişler ki, gözleriniz bunları ararken aslında izlediğiniz filmin sinemaya çok daha uygun bir kurgu olduğuna kanaat getiriyor ve cümlelerinize “Böyle de çok güzel olmuş bak.. hımm” diye de ekleyiveriyorsunuz.
Teknik açıdan incelemeler
Dövüş sekansları, farklı kamera açıları, karakterizasyonlar, kullanılan çekim teknikleri, kurguda alınan “uyum ve senkronizasyon” kararları (ki buna en güzel örnek olarak takımlardaki eşleşmeler ve takımlara yapılan Spider-Man / Ant-Man eklentilerindeki denge verilebilir) filmi başarılı bir film haline getiriyor. Teknik anlamda filmde kusursuza yakın bir yöntem uygulanmış. Fakat filmde seyir zevkini bozan bir kullanım da söz konusu. Sene olmuş 2016, tüm ekranı kaplayan şehir ismi yazısı ne Allah aşkına?
Çizgi romandaki vurucu noktaları, çekmek istedikleri sinema versiyonuyla çok iyi harmanlamışlar. Mesela filmin ve çizgi roman’ın ana temasının anlatıldığı ve birbirinden tam olarak ayrıldığı nokta buna en bariz örnek olarak verilebilir. Çizgi romanda Nitro isimli “villain” bir patlamayla küçük çocuklar dahil masum 600 kişinin ölümüne sebebiyet veriyor. Filmde her ne kadar sayı vermemiş olsalar da Crossbones’un patlaması sonucu bir çok masum insanın öldüğünü anlıyoruz. Bu iki olayın da televizyonlardan görülmesi iki eserde farklı işlenmiş. Çizgi romanda sorumlu tutulan süper kahramanların kimliklerini açıklamaya zorlanması işlenirken; filmde ise Avengers’ın bir çok kez dünyayı kurtarırken aslında yıkıma uğrattığı ve devlet tarafından kontrol altına alınması gerekliliği işleniyor. Bu farklılıklar hem sinema anlatımına uygunluğu hem de olabildiğince çizgi romana sadık kalınmasını sağlamış.