Captain Fantastic: Sisteme Karşı Bir Aile
Konusu: Ben Cash, ABD’nin Kuzeybatı Pasifik ormanlarında, 6 çocuğu ile beraber bir kabinde medeniyetten izole bir hayat yaşamaktadır. Bu izole ortamda ebeveynlik, kendi doğrularını yaratmıştır ve çocuklar moderniteye karşı bir bağışıklık kazanamamışlardır. Ben, kendini çocuklarını büyük bir titizlikle hem fiziksel hem de entelektüel olarak yetiştirmeye adamıştır. Fakat karısı Leslie’nin ölümü ormandaki “düzeni” de sarsar. Zira çocuklar annelerinin cenazesine katılmak için şehre ve medeniyete dönmek isterler. Ev eğitimi ile yetiştirdiği çocuklarının hem annesi hem babası olan Ben için bundan sonrası ormandaki hayattan daha zor olacaktır…
Öncelikle filmi izlemeyenler için tavsiyem; ön yargılı bir kişi iseniz filmden uzak durmanızda fayda var. Çünkü genellikle ön yargılı insanlar arasında aynı yorumlar dönüyor. ”bu ne saçma film”, ”dinlere saygısızlık”, ”çok abartı, gereksiz” gibi. Baştan şunu belirteyim ben bu yorumlara katılmayan taraftanım. Son derece özgün bir anlatım var filmde ve bu da izleyiciye geçiyor. Cannes Film Festivali’nden “En İyi Yönetmen” ödülü alan Matt Ross’un derdi sadece bir yol filmi çekmek değil, daha derin bir sistem eleştirisi, bir başkaldırış, sorgulayan ve düşündüren bir film olmuş. Başta Viggo Mortensen olmak üzere mükemmel bir performans sergileyen oyuncular müthiş bir tat bırakıyor izleyenlerde.
Bir aile düşünün; ormanda yaşayan, annelerinden uzak altı çocuk ve bir baba. Çocuklarına avlanmayı öğreten, yakın dövüş, bıçak kullanma, tırmanma, koşma ve doğayı tanıma gibi yeteneklerini geliştirmeye çalışır. Akşamları ise her çocuk farklı farklı kitaplar okur, derin tartışmalara girilir. Çocuklarını “evde okul” tarzında eğiten Ben, kapitalizmi ve şehir hayatını eleştirirken , eğitimlerini kendi vermeye çalışır.
Film İnto The Wild, Little Miss Sunshine filmleri gibi güzel bir tat bırakıyor izleyende ama önemli farklılıklarda ayrılıyor bu filmlerden. Çünkü daha ağır bir sistem, düzen eleştirisi var, anlatılmak ve verilmek istenen mesajlar daha sert sunuluyor bizlere. Örneğin filmde en çok dikkat çeken noktalardan biri Ben’in (Viggo Mortensen) çocuklarına asla yalan söylememesidir. Hatta 5,6 yaşlarındaki kızı “tecavüz nedir” ya da ”seks” nedir diye sorsa bile ona doğrusu neyse anlatıyor.
İzlerken bir umut parıltısı doluyor insanda. Bazen izlerken keşke hayat bu kadar saf, doğrudan olsa demeden edemiyor insan, sistemin koyduğu kurallara aykırı istenildiği gibi bir yaşam. Çocuklarımızı bu teknolojiye bağımlı, tüketici toplumdan yetiştirmek mi daha doğru? yoksa doğayla iç içe spor, matematik, felsefe, entelektüel bir yaşamda mı yetiştirmek daha doğru ya da gerçekçi olurdu. Filmde günümüzdeki her çocuk gibi elinden tablet, telefon düşürmeyen kuzenleriyle karşılaşan çocuklar bilgi sınanması yapıldığında sadece evde aldıkları eğitimle ne kadar bilgili oldukları yüzümüze bir tokat gibi vuruyor aslında. Sadece kapitalist düzeni eleştirmek için çekilmiş bir film değil, babanın çocuklarıyla olan farklı ama kuvvetli bağı, çıktıkları yolda kendilerini tanımaları, izleyiciyi düşündürücü tarafı ve farklı bakış açısıyla bakmalarını sağlamasıyla dikkate değer bir film.
Filmin en çok eleştirdiği diğer nokta kesinlikle din. Çok hassas bir noktaya değindiği kesin ve bu çoğu izleyiciyi rahatsız etmiyor değil. Öldüğünde vasiyeti üzerine yakılmak istenen annenin cenazesine farklı, renkli sanki bir parti varmış gibi giyinip gelmeleri çok radikal ve sarsıcı bir karar ve bu sahne kolay kolay akıldan çıkacak gibi değil. Filmin “hippi” ruhuna uygun kostümleri ve dekor detayları dikkatle seçildiği kesin.
Bildiğimiz bayram günleri Noel gibi kapitalizmin bir oyunu olarak gösteriliyor ve kutlanmıyor. Herkesten farklı özel günler tasarlanmış örneğin Noam Chomsky Günü. Daha çok inanılan gerçekliğin kutlanması söz konusu. Ama bundan rahatsız olan bir çocuk olduğunda fikrini hürce söyleyebiliyor ve mantıken aileyi ikna ederse onun düşüncesi geçerli kılınıyor. Aslında film bize öyle bi profil çiziyor ki bir yandan herkes fikrini mantık çerçevesinden tartışabilir gibi gözükürken, diğer yandan dominant, disiplinli bir baba ve çocuklarına asker gibi davranan bir yapı. Ama senaryonun derinine inildiğinde tabi ki bu eleştiri bir sığ olarak kalıyor. Çünkü baba figürü ve çocuklar arasında müthiş bir bağ var.
Filmin çok ayrıntısına girip de izlemeyenler için büyüsünü bozmak istemiyorum. Ama ön yargılarınızı yıkıp, bi yere kaldırıp Captain Fantastic filmine, filmdeki muazzam aileye şans tanıyıp ve gittikçe büyüyen, bizlere ders veren, düşündüren farklı bakış açılarıyla dünya görüşü oluşturan yol hikayesiyle izlenmeye değer.