Coherence – Görsel Şölen Olmadan da Bilimkurgu Film Çekilebiliyormuş

Uzun süredir arşivimde bekleyen bu filmi yeni izleme şansı bulabildim. Ne zaman göz atsam insanların odada oturdukları ya da kapının önüne çıktıklarını gördüğüm için bir süredir arşivimde sessiz sedasız uykuya yatırdığım bir filmdi. Ancak tıpkı “The Man From Earth” gibi, içinde görsel efektler olmadan iyi bir bilimkurgu filmi olabileceğinin örneği olarak beni bir kez daha şaşırttı.

Filmde sadece 8 kişiyi görüyorsunuz, çok büyük bir kısmı evin yemek salonunda geçiyor. Arada bir sokağa çıkıyorlar ve dikkate değmeyecek kadar az sahne de mutfakta ya da koridorda geçiyor o kadar. Buna rağmen film kendi amacına ulaşıyor ve hikayesini anlatmayı beceriyor. Ancak korkarım spoiler vermeden filmin olayını açıklamak kolay değil. Kısaca şunu söylemek gerekiyor; bir grup insan istemeden paralel evrendeki olasılıkların içine bulaşıyor ve farklı gerçeklikleri deneyimliyorlar.

Güldüğüme bakma o şıllığın ağzını yırtarım ben!

Güldüğüme bakma o şıllığın ağzını yırtarım ben!

Filmin detay hikayesine gelirsek, sekiz kişilik arkadaş grubu (üç tane evli çift, iki tane de bekar arkadaşları) bir çiftin evinde buluşuyor. O gece gökyüzünden bir kuyruklu yıldız geçeceği biliniyor. Akşama doğru, bazılarının cep telefonları iptal oluyor ancak böyle bir şeyin olabileceği söylendiği için üzerinde durulmuyor. İçlerinden birinin kardeşi önemli bir fizikçi ve sıradışı bir şey yaşanırsa kendisini arayıp haber vermelerini istemiş. Elektrikler kesildiğinde, uzakta gördükleri ışığı yanan eve gitmeyi denediklerinden sonra esas olay başlıyor. Nihayetinde, fizikçinin ağabeyi arabasında kardeşinin notları ve kitapları olduğunu söyleyince başlarına gelen olayların bilimsel açıklaması olduğunu öğreniyorlar. Ancak bu onlara hiç yardımcı olmadığı gibi kafaları gittikçe karışmaya ve işleri zorlaşmaya başlıyor.

Filmin ana konusu, sınırsız sayıda gerçeklik olduğu ve her “an” bunlardan birinin diğerlerine üstün geldiği yönündeki fizik teorileri gibi görülse de, esas hikaye o değil. Esas hikaye, insanların en yakın arkadaşlarının ve hatta kendilerinin farklı bir “an” diliminden gelen versiyonlarına bile güvenmemeleri üzerine kurulmuş.

Grupta önceden sevgili olup ayrılanlar, gizli ilişki yaşayanlar da olduğu için bu tür güvensizlikler derinleşebiliyor. Ancak en sarsıcı olanı şüphesiz karakterlerden Mike’ın diğer gerçekliklerdeki kendisi ve diğerlerinin versiyonlarına baskın gelmek için onları yok etmeyi düşünmesi ve bunu planlaması. Arkadaşları bunu nasıl düşünebildiğini sorduklarında ise verdiği cevap, insanın kendisini bile ne kadar tanıdığını şüpheye düşürüyor:

“Bunu ben düşündüysem benim farklı versiyonum da düşünecektir. O buraya gelip bize zarar vermeden ben onlara zarar vermeliyim!”

Ben fake değilim tamam mı?

Ben fake değilim tamam mı?

İşte film sürekli kendilerinin farklı gerçeklikleri ile mücadele eden insanlar arasında geçiyor. Hikayedeki paranoya ve güvensizlik hissi, dakika dakika artmaya devam ediyor. Nihayetinde görece olarak baş rol sayılabilecek karakter olan Emily diğerlerinin fark etmediği bazı detayları çözüp farklı bir şeyler denemeye başlıyor.

Girişte, Man from Earth ile benzerlikleri olduğunu söylemiştim. Ancak bu benzerlikler efektler ve farklı mekan kullanımından çok oyunculuklarla sarsıcı bir hikayeye sahip olmasından kaynaklanıyor. Oradaki insanı sarıp sarmalayan müthiş hikayenin yerini bu filmde, tedirgin edici bir gerilim hissi alıyor. Buna rağmen, sürekli yeni bir şeyin keşfedilmesi ile Man from Earth’e benzemeye devam ediyor. Ancak hikayeleri arasında en ufak bir bağın bile bulunmadığını tekrar vurgulamak gerekir.

Özetle şunu söylemek mümkün; Coherence iyi bir hikayeye, iyi bir bilimkurgu fikre ve ortalama üzeri oyunculuklara sahip olmanın yanı sıra izleyiciyi oldukça gerebilen, son dönemin önemli filmlerinden biri olmayı başarmış.

Not: An itibarı ile filmin imdb puanı : 7.1 (13.500 kişi oylamış) Ancak ben bir bilimkurgu sever olarak, daha yüksek notu hak ettiğini belirtmek isterim.

Yorumlar